XXII-I

269 55 23
                                    

22 Ocak
06.27, akşam.

Yaşanan son hadiselerin ardından kendimi daha iyi hisseder hissetmez tekrar evime döndüm. Yüzbaşı'nın bütün ısrarlarına ve kendini açıklama isteğine karşı çıkıp senin de yardımınla hızla eşyalarımı topladım ve en nihayetinde dün kendimi bir kez daha mutluluğumdan çok hüznümü taşıyan bu dört duvar arasında buldum.

Avucumu hâlâ sızlayan yaramın üzerine koyup yatağımda doğrulurken pencere kenarındaki masamda oturmuş önündeki kağıtlara bakışını, ardından elindeki sallayıp tekrar bir şeyler yazmanı izlemeye başladım. Farklı illerde yaşayan akrabalarımızı ve de tanıdıklarımızı nikah törenimiz hakkında bilgilendiren mektuplardı yazdıkların, şimdiden yüksek bir sayıya ulaşmış, hepsi masanın üzerini kaplamıştı.

"Dilersen ben de yardım edebilirim," diyerek sessizliği bozduğumda dalgınlığının ortasına düşen kelimelerime şaşırarak arkanı döndün. Hafifçe gülümsediğinde pencerenin ardındaki puslu ve kapalı hava aydınlanır gibi oldu.

Yerinden kalkıp bana yaklaşırken "Senden tek isteğim dinlenmen," diye konuşmaya başladın ve yatağın kenarına oturup elime nazik bir öpücük bıraktın. Elimi sıkıca tuttuğunda avucumun seninkini hissettiği ve de hissedeceği her an için şükranla doldum. Gülümseyerek diğer elimi boynunun hemen altına koyduğumda baş parmağım istemsizce gönül çukuruna yerleşti, parmağımın ucunda atıyordu kalbin şimdi.

"Burada, yanımda olmanın bana nasıl bir güç bahşettiğini sana anlatabilmem mümkün değil ancak biliyorum, sen de bunun farkındasın zira kalbinin her bir atışı, benimkinin yanında."

Avucunu elimin üzerine koyduğunda uzun zamandır hissetmediğim kadar huzurluydum, karnımdaki sızı soluk bir meltem gibiydi yalnızca, onu artık fark etmiyordum. Yorgunluğum beni zayıf kılıp üşümeme sebep olsa da varlığının sıcaklığı bütün ruhumu sarıyordu, benliğimi ısıtıyordu gözlerin, tek bir dokunuşun dahi mevsimleri değiştiriyordu.

"Seni kaybetseydim ne yapardım, bilmiyorum, aklıma getirmek de istemiyorum. Bunun düşüncesi dahi canımı öyle çok yakıyor ki... Kendimi affedemiyorum."

"Bunları düşünmenin bize hiçbir faydası dokunmayacak," derken kendi elimle birlikte seninkini de götürdüm ve bu kez yanağının üzerinde durdum.

"Şimdi yanımdasın ve bak, nasıl da hızlı iyileşiyorum seninle olunca."

Gülümsedin ancak tebessümündeki çatlakları işittim. Bu yüzden yanağına kısa bir öpücük bıraktıktan sonra kendi gülümsememle güçlendirmek istedim seninkini. Birlikteyken ne kadar kudretli olduğumuzu henüz görebiliyordum. Geçmişin acılarına bağlanıp kaldığımız için birbirimizi yan yana düşünmeye dahi çekinirdik, oysa gök nasıl ayrılamazsa denizden, biz de öyle tutunurduk birbirimize kimselere görünmeden.

"Yakında daha da iyi olacaksın. Sabah hekiminle konuştum, o da artık eski yaşantına dönebileceğine inanıyor."

"Böyle bir hadiseden sonra hiçbir şeyin eskisi gibi olabileceğini düşünmüyorum ancak deneyeceğim."

Yanağından kopup battaniyenin üzerine düştü ellerimiz fakat kirpiklerine sıkıca tutundum ve sen de benimkilere, defalarca yıkılan köprüleri tekrar kurduk. Zalimliğiyle tanınan zaman dahi çürütememişti onun parçalarını, şimdi çatlakları olsa da güçlenecekti, temelleri yalancı bir rüzgârla savrulmayacaktı.

"Hazırlıklar neredeyse bitmek üzere, büyük gün geldiğinde bütün yaraların kapanmış olacak ve biz değiştiremediğimiz geçmişin üzerini kendi geleceğimizle örteceğiz."

Şöminede yükselen ateş bizden uzaktı belki ancak bu cümleyi sarf ettikten sonra sanki onun yanı başında oturuyormuş gibi gözlerine sıçradı alevler. Bütün acıları yaktın orada, hüzünleri, yanlışları, pişmanlıkları ve en çok kendini bıraktın nârın kollarında. Sen yandıkça küllerini savurdu fırtına ruhuma, seni kaybettiğim bütün anlarda tekrar bizi buldum yangının tam ortasında.

Gözlerinden ayırabildiğimde bakışlarımı, yavaşça başımı çevirip pencereden dışarı baktım neden sonra ve orada karşıladı beni kasvetsiz feza.

Bulutların sesi yükseldi onlara bakışlarımla dokunduğumda, barışsın kışla yaz dediler yankılarında. Elini daha bir sıkı tuttum ve bahardan bir köprü ördüm aralarına.

Zamanın derinliklerinde kaybolan hayallerimizden, incinen yüreklerimizden ve kırılan kirpiklerimizden arta gelen her ne varsa, artık orada.

Çanlar ve KuşlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin