XIX-I

296 53 61
                                    

Herkese merhaba,

Öncelikle bu bölüm biraz geciktiği için gerçekten üzgünüm ancak önümde beni zorlayan bir seminer hazırlama ve sunma süreci vardı ve bunu da bu hafta içinde atlattım. O yüzden hemen bölüme yoğunlaştım ve işte, buradayız.

Lütfen düşüncelerinizi paylaşmayı unutmayın. Bunu sıklıkla dile getiriyorum, farkındayım lakin o kadar az geri dönüş alıyorum ki bu beni gerçekten üzüyor. Öyle ki aklımda asıl olarak oluşan kurguda değişiklikler yapıp hikâyeyi kısaltmayı ve daha erken bir final yapmayı planlıyorum artık. Diğer türlüsü benim için de bu hikâye için de fazlasıyla yıpratıcı olacak gerçekten.

Yine de burada olanlara ve düşüncelerini benimle paylaşanlara bütün içtenliğimle çokça teşekkür etmek istiyorum. İyi ki buradasınız.

Sevgiler.

—Ayça.
Instagram: thequenes
Twitter: thequenes
Ask.fm: thequenes


19 Ocak
07.11, akşam.

Bütün dünya boğucu bir sisin ardına saklanmıştı. Kar tanelerinin karıştığı yağmur dinmiş, yerini ıssız bir gürültüye bırakmıştı. Birkaç hafta önce hayat neşesini yitirmiş bir ruh olarak ayrıldığım fakat umutlarını yeniden yeşertmiş, üzerindeki buhrana rağmen cesaretini de gücünü de yeniden kazanmış bir savaşçı olarak döndüğüm bu küçük şehre dair hatırladığım son şey buydu.

Yüzbaşı beni zihnimde dolaşan karanlık tasavvurlardan uzak tutmak adına sıklıkla ilgimi çekecek bir mevzudan bahsetmeye başlıyor, kahvaltıdan sonra sevdiğimi bildiğim kitaplardan parçalar okurken öğleden sonra hiç tanımadığım insanları davet edip bir saniye için bile yalnız kalmama izin vermiyordu. Her gün için bir planı vardı, bir gün piknik yapacaksak ertesi gün gezintiye çıkılacak, akşamlar içinse mutlaka bir meşgale bulunacaktı. Bu şekilde üç gün geçti ve dördüncü günün sabahında en nihayetinde senden bir mektup ulaştı elime.

Ne var ki satırların bana adanmamıştı.

Değerli Yüzbaşı,

Ne yazık ki Bayan C. ile ağabeyleri Bay G.'nin izlerini kaybettim, burada kalmam için artık hiçbir sebebim yok. Bu satırları da yakında oraya geleceğimi haber vermek için yazıyorum. Dilerim sizin de Hanımefendi'nin de sıhhati yerindedir. Kendinize çok dikkat edin, birkaç gün içinde görüşmek üzere.

Beyefendi.

Harflere dokunduğumda hissettiğim korku tenime usulca işlenirken kâğıdı katlayıp masanın üzerine geri bıraktım. Yakında burada olacağını öğrenmek bir nebze de olsa rahatlatıcı sayılabilirdi ancak neden bana yazmadığını anlayabilmiş değildim. İçimde bu bilinmezliğin neden olduğu buruklukla kendimi biraz ilerideki koltuğun yumuşak dokusuna bıraktığım gibi içeri Yüzbaşı girdi ve elindeki çiçek demetini bana uzatırken "Bunlar Beyefendi'den," diyerek gülümsedi. O, masanın üzerinde duran mektubu okumak üzere odanın diğer ucuna doğru yürürken şaşkınlıkla kollarım arasında duran bukete bakmayı sürdürdüm. Öyle beklenmedik ki bu hediye... Ne söyleyeceğimi bilmiyordum kendime, dilimin ucuna takılıp duruyordu kelimeler.

"Aslında bu mektupla birlikte bizim çiftliğe gelmesi gerekiyordu ancak bir karışıklık olmuş belli ki," derken kâğıtta yazanları hızlı bir şekilde okudu Yüzbaşı, ardından çenesini omzuna çevirip "Sanırım sen de içeriğinden haberdarsın," diye ekledi.

Çanlar ve KuşlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin