XXI-II

330 48 99
                                    

Herkese merhaba,

Altı bölüm önce geçen bir konuşmada Hanımefendi "21 Şubat, tören o gün olsun," dediğinden beri bu tarihi bekliyordum. Yaşadıkları her şeye rağmen bütün engelleri aşıp bugüne geldikleri ve bu satırları yazarken onların hislerini kalbimin derinliklerinde yaşadığım için öyle duygu doluyum ki... Dilerim sizler de bu hislerime ortak olursunuz.

Bu bölüm çok özel, o yüzden düşüncelerinizi duymayı başka bir heyecanla bekliyor olacağım.

Çok teşekkürler.

—Ayça.
Instagram: thequenes
Twitter: thequenes
Ask.fm: thequenes


21 Şubat
11.58, akşam.

Yıllar öncesini gözlerimin önüne getirdiğimde, bakışlarımızın çarpıştığı o ilk anı ve de sonrasında yaşadıklarımızı düşündüğümde birlikte ve mutlu olduğumuz günlerin hayalini kurmanın ne kadar zor olduğunu anımsıyorum. Seni gördüğüm ilk gün günlüğüme yazdığım cümlelerdeki heyecanı, sahibine ulaşamayan mektuplardaki neşeli anlarla hüzünlü parçaları unutmak ne mümkün, sanki dün yaşanmış gibi zihnimde her bir anı.

İlk kez dans ettiğimiz gecenin sonunda ellerim titreyerek yazdığım mektubun sonundaki cümleyi hatırlıyorum hâlâ. Toprağı örten pamukların güzelliği elbisemin rengine karışırken "Beyazlar içinde arayın beni," demiştim sana. O satırları yazarken içten içe beni hiçbir zaman göremeyeceğini, görsen de bunun bir anlamı olmayacağını sanırdım. Korkum sızlatırdı yüreğimi, hep bu yüzden hislerimi göstermekten sakınırdım. Dudaklarıma sığınırdı sözcükler lakin zincirlere vururdum her birini.

Bugünse beyazlar içinde buldun beni. Duygularım hür, biz de özgürüz.

Odamdaki uzun aynanın karşısında durmuş elbisenin önce bacaklarımı, ardından hâlâ yara izini büyük bir güçle taşıyan karnımı, en nihayetinde kollarımı sarmasını izlerken geçmişte omuzlarıma bırakılan bütün gaileler için yaşlarla doldu gözlerim. Ağlamadım, tam aksine yansımama gururla bakıp ona bu mutluluğu hak ettiğini, artık sevdiği adamın elini sonsuza dek tutmanın vakti geldiğini söyledim. Işıldadı kahverengi gözleri, nemli kirpiklerini sildim.

Elbiseyi giydikten sonra saçlarımı yapmak üzere eve davet edilen bir uzmanla birlikte küçük salona geçtik ve etrafında gerekli araçların dizildiği geniş aynanın karşısında duran koltuğa oturmamı rica etti. Saçlarımda daha belirgin bukleler oluşturmak için önceki gece saçlarımın bir kısmına doladığı kumaşları çıkardı önce, ardından birazını toplayarak başımın arkasında birleştirdi. Büyük bir ustalıkla uzun bir süre uğraştıktan sonra yüzüme düşen iki tutamı elindeki demir çubuğa sarıp bekledi ve ardından ikisini de şakaklarımın üzerinden serbest bıraktı. Aynadaki yansımasında tebessümünü görünce onu taklit etti dudaklarım ve onun işaretiyle ayağa kalkıp kısaca iki tarafa dönüp kendimi incelemeye başladım.

O sırada kapıdan elinde tuttuğu duvak ve taçla içeri girdi annem. Önce beyaz duvağı yerleştirdiler saçlarımın arasına, onu çiçeklerin esir aldığı taç izledi. Herkes geri çekilip bana bakarken belki de yıllar içinde ilk defa kendimi gerçekten güzel bir kadın olarak buldum karşımda. Sana yazdığım mektuplarda her daim odadaki hanımefendilerin yanında nasıl da sönük bir mum gibi kaldığımı anlatırdım, sen ise buna şiddetle karşı çıkmıştın. Bunu dile getiren sen dahi olsan kabul edememiştim o zamanlar bu sözleri, kendime bakan gözlerimin gördüğü tek hakikat bana söylenenlerin tam tersiydi.

Çanlar ve KuşlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin