Bölüm Şarkısı: Justin Bieber - Flatline
Multimedya: Chris
57.Bölüm
Ashley'den;
Hafif çalan müzik sesinden bile başım ağrımaya başladığında kendimi hızlıca koridora attım. Sırtımı duvara yasladığımda ceketimin cebimden telefonumu çıkaracaktım ki bağırma sesleri duydum. Gözlerimi sesin geldiği yöne çevirdiğimde ağlayan Briella'yı ve Chris'i gördüm. Bu şerefsiz herif doğum gününde bile onu ağlatıyor muydu yani?
Kaşlarımı çatıp onların olduğu tarafa yürümeye başladım. "Neler oluyor? Neden ağlıyorsun Brie?"diye sordum yanlarına daha da yaklaşarak ama soruma cevap vermedi.
"Seni dinlemek istemiyorum. Sen bir sahtekarsın, yalancısın!"dedi Briella, Chris'in yüzüne bağırarak. Söylediği şeylerle ağzım şaşkınlıkla açıldı. "Dinleyeceksin!"dedi Chris'de ona bağırarak. İkisi de bana aldırmıyordu.
Brie, Chris'e biraz daha yaklaşıp suratına sert bir tokat yapıştırdığında gözlerimi büyüttüm. Chris'in başı sola düştüğünde Brie hala ağlıyordu. Neden bu kadar ağlıyordu? Ona ne olmuştu? Dış görüşünü tamamen kendisiydi fakat kendisi gibi davranmıyordu.
"Sen, sen...aldatan bir eş, ucuz bir yalancı, ve çok iyi aşık numarası yapan bir taklitçisin! Senden nefret ediyorum! Sadece nefret!"dedi bağırarak sonra asansöre doğru koşmaya başladı. Aldatan eş mi? Aşık numarası yapan taklitçi mi? Burada neler dönüyor böyle?
Asansörün tuşuna hızla basmaya başladığında Briella'ya doğru yürüdüm. Chris onu kolundan yakalayacaktı ki asansörün kapısı açıldı. Brie onu sertçe itip asansöre bindi. Kapı kapanırken gördüklerimden dolayı çok şaşırmıştım. Onu ilk defa hem bu kadar öfkeli hem de bu kadar acı çekerken görüyordum.
"Ona ne yaptın? Neden ağlıyordu? Siz birlikte misiniz?"diye sorularımı sıraladım Chris'e. Bana cevap vermeyip asansörün tuşlarına basmaya başladı. Gelmeyince bir yumruk atıp hızla merdivenlere koştu. Bende arkasından koşuyordum. Katlarım hızla indiğimizde yorulmuştum. Otelden dışarıya çıktığımda Brie'yi görme umuduyla etrafıma baktım. Sonunda onu gördüm. O da bizi gördüğünde hızla arabasına bindi. Neden kaçıyordu ki? Herkes yukarıdaydı. Eğer giderse ben ne diyecektim ki onlara?
Chris, arabasına doğru koşup onun camına vurdu. "Aç kapıyı!"dedi bağırarak. Nefes nefese yanlarına geldiğimde arabanın içinde olan Brie'ye baktım. Hala ağlıyor, berbat görünüyordu. Bizi duyduğuna emin olduğumdan dolayı "Kapıyı aç lütfen!"diyebildim. Arabayı çalıştırdığında Chris önüne geçti. "Briella! Siktiğimin arabasını hemen durdur!"diye bağırdı arabanın kaputuna birkaç kez vurarak. Briella bir anda gaza bastığında Chris arabanın kaputuna çarptı. Etrafımızdan geçen insanlar bize bakmaya başladığında onu yerden kaldırdım. Kalktığında "Araban nerede?"diye sordu.
"Valede."dedim parmak uçlarımla valeyi göstererek. Briella'ya baktığımda gaza basıp otelin park alanından çıktığını gördüm. Asla yapmayacağı şeyleri yapıyordu bu gece! Nedeni neydi?
"Onu takip etmemiz gerek!"dediğinde hızla valeye yürüdüm. Anahtarımı ondan aldığımda arabama koştuk. "Ver!"dediğinde sesimi çıkarmadan anahtarı ona verdim. Çok endişeliydim. Briella, iyi miydi? İkimizde bindiğimizde gaza basıp sürmeye başladı. Öyle hızlı gidiyordu ki korkudan emniyet kemerimi taktım. Chris'e hiçbir şey sormuyordum çünkü sorsam da cevap vermeyeceğini biliyordum. Neler olup bittiğini biraz daha sakinleştiğinde Brie'ye soracaktım. Park alanından ana yola çıktığımızda gaza bastı. İleride onun arabasını gördüğümüzde Chris korna çalmaya başladı. Sürekli korna çalmaya devam ederken dudaklarımı ısırdım. Aralarında ne geçtiyse gerçekten çok kötü olmalıydı. Çünkü kendi doğum günü partisini bile terk etmişti!
İlerideki köprüde hem bizi geçmek adına gaza bastı. Sonra her şey bir anda oldu. Briella, başka bir araya çarpmamak için direksiyonu sola kırdığında köprünün bariyerlerine çarptı. Arabası birkaç kez takla attığında Chris aniden frene basıp arabayı durdurdu. Gözlerim dehşetle açıldığında emniyet kemerini çözüp arabadan indim. Ona doğru koşmaya başladığımızda takla atan arabası köprüden aşağıya düştü.
Gözyaşlarım akmaya başlarken "Tanrım!"diye çığlık atmaya başladım. Köprüden aşağıya baktığımda arabasının suya pattığını gördüm. Chris'e döndüğümde şokla bakıyordu. ''Ne duruyorsun? Bir şey yap!"diye bağırdım suratına doğru. Transtan çıkan Chris önce bana baktı sonra bir an hiç düşünmeden köprüden aşağıya suyun içine atladı.
Titreyen ellerimle cebimdeki telefonumu çıkardım. 911'i ararken aynı zamanda köprüye yaklaşıp aşağıya baktım. Araba gittikçe derine batarken dehşet içindeydim. Chris, onu kurtarmak için atlamıştı fakat şimdi de o yoktu. Tanrım! Aklımı yitireceğim! Ağlayarak ambulansı çağırdığımda telefonu kapatıp yeniden ceketimin cebine koydum. "Briella? Chris?''diye bağırdım. Tek duyabildiğim suyun hışırtısının sesiydi. Karanlıktan dolayı artık hiçbir şey göremiyordum. Yardım istemek için etrafıma baktığımda kimsenin olmadığını gördüm. Sertçe saçlarımı çekiştirdim.
Uzaktan gelen siren sesi duyduğumda bakışlarımı tekrar aşağıya çevirdim. Suda bir dalgalanma oldu. Chris kucağında Briella ile çıktığında derin bir nefes aldım. Gözyaşlarım durmadan akmaya devam ediyordu. Köprünün kıyısına doğru yüzmeye başladığında onlara doğru koştum. Siren sesleri artık daha da yakından geliyordu. Tanrı'ya şükür hastane buraya yakındı!
Chris, Briella'yı sudan çıkardığında ambulansta o sırada yanımızda durmuştu. Brie'yi sedyeye koyarlarken başından kan aktığını gördüm. Üzeri ıslak her tarafı kandı. Kanları gördüğümde ağlamam şiddetlendi. Görevli kadın bana döndü. "Kaç yaşında?"
"Bugün on dokuz oldu."diye cevapladı Chris. Brie'in elini sıkıca tutmuştu. Anlına baktığımda onun da yaralandığını gördüm. Ama o umurumda bile değildi. Umrumda olan tek şey Brie'ydi. Onu ambulansa koyarlarken yanına Chris bindi. Bende bindiğimde ambulansın kapısını kapattılar. Acil tıp teknisyeni kadın elindeki telsize konuştu. "On dokuz yaşında kadın, ağır yaralı, bilinci..."devam edecekti ki Brie'in gözüne küçük bir ışık tuttu. "Kapalı." Bileğini kontrol ettikten sonra "Nabız düşük, beyin travması olasılığı yüksek."
Kötü bir şey olduğunu anladığımda ağlamam giderek şiddetlendi. Kadının telsizle konuşması bittiğinde Briella'nın boynuna boyunluk, serum ve oksijen maskesi taktı. Nabız ölçer cihazını tek parmağına taktığında öylece bakıyordum. Nabız ölçere baktığımda düz bir çizgi gördüm. Acil tıp teknisyeni kadın eline bir makas alıp Brie'nin elbisesinin üst kısmını kesmeye başladı. Üzerinde sadece sütyenle kaldığında kalp masaj aletini çıkardı. Elindeki cihazı birbirime birkaç kez sürtüp kalbinin üzerine bastırdı. Briella'ın göğüsü bir kez inip kalktığında nabız ölçere baktım. Düz bir çizgi görüyordum ve düz bir ses. Gözlerim dehşetle açıldı. Yoksa o?
Hıçkırarak ağlamaya başladığımda kadın bir kez daha denedi. Bu sefer çizgileri yükselmeye başladı. Araba aniden durduğunda hastaneye geldiğimizi anladım. Dış kapı açıldığında Briella'yı sedyeyle birlikte ambulanstan çıkardılar. Ben ve Chris peşinde koşmaya başladık. Acilden içeriye girdiğimizde onu ameliyathane yazan yere hızla sedyeyle birlikte sürüklüyorlardı. Onunla birlikte girecektik ki "Üzgünüm ama siz giremezsiniz!"dedi hemşirelerden biri ve başka bir şey demeden o da içeriye girdi. Otomatik kapı üzerimize kapandığında sırtımı duvara verip ağlamaya başladım. Gözlerim Chris'e kaydığında onunda yere çöküp ağladığını gördüm. İlk defa onu ağlarken görüyordum. Elleri hep kandı ve başındaki yara oldukça kötü görünüyordu.
Briella için ağlıyordu. Sadece suçlu hissettiği için ağlıyor derdim ama o kadar içten ağlıyordu ki.. Onu kaybetmekten korktuğu için, aşık olduğu için..
Kavgaları yeniden gözlerimin önünde canlanırken öfkem alevlendi. Aniden ayağa kalktığımda ona doğru yürürdüm."Hepsi senin suçun!"dedim bağırarak.
"Duydun mu beni? Bu hale gelmesinin suçlusu sensin! Sana ondan uzak dur demiştim!"dedim. Vücuduna rastgele tekmeler savunurken bana karşı koymadı. "Oruspu çocuğunun tekisin!"diye bağırdım ağlamam devam ederken. Hastane çalışanlarından biri gelip beni durdurdu. Görevlilerden biri onu alıp alnındaki yaraya bakmak için götürdüğünde arkasından küfürlerimi sıralıyordum. Adi herif!
Otomatik kapının sesini duymamla hızlıca kaldırdım. Doktor içeriden çıktığında bana baktı. "Az önce getirilen hastanın yakını siz misiniz?"diye sordu.
"Evet arkadaşıyım. Durumu nasıl? Yaşıyor mu?"diye sordum korkuyla. Kötü bir cevap duyacağım diye o kadar çok korkuyordum ki.. Tanrım! Lütfen! "Aşırı kan kaybetmiş, çok acil kana ihtiyacımız var."dedi maskesini aşağıya indirerek. "Kan grubu nedir?"diye sordum.
"B (Rh-)."dedi. Benim kan grubum ile uymuyordu. Ellerimle gözyaşlarımı sildim.
"Ailesinden biri burada mı?"diye sordu etrafa kısa bir bakış atarak. "Hayır henüz durumu bilmiyorlar."diyebildim.
"Haber verseniz iyi olur çünkü ailesinden birinin kanına ihtiyacımız var."dedi doktor. Kafamı salladığımda tekrar içeriye girdi. Hiç bitmeyen gözyaşlarım yeniden akmaya başlarken yere çöktüm. Elimi cebime atıp telefonumu çıkardım. Nasıl söyleyecektim?