ARAFTA İKİ KİŞİ

By kasinan

2.6M 96.7K 12.9K

More

ARAFTA İKİ KİŞİ
1. BÖLÜM
2. BÖLÜM
3. BÖLÜM
4. BÖLÜM
5. BÖLÜM
6. BÖLÜM
DUYURU
7. BÖLÜM
8. BÖLÜM
9. BÖLÜM
10 BÖLÜM
11. BÖLÜM
12. BÖLÜM
13. BÖLÜM
14. BÖLÜM
15. BÖLÜM
16. BÖLÜM
17. BÖLÜM
18. BÖLÜM
19. BÖLÜM
20. BÖLÜM
21. BÖLÜM
22. BÖLÜM
23. BÖLÜM
24. BÖLÜM
25. BÖLÜM
26. BÖLÜM
27. BÖLÜM
28. BÖLÜM
29. BÖLÜM
30. BÖLÜM
31. BÖLÜM
32. BÖLÜM
33. BÖLÜM
34. BÖLÜM
35. BÖLÜM
36. BÖLÜM
37. BÖLÜM
38. BÖLÜM
39. BÖLÜM
40. BÖLÜM
41. BÖLÜM
42. BÖLÜM
43. BÖLÜM
DUYURU
44. BÖLÜM
45. BÖLÜM
46. BÖLÜM
47. BÖLÜM
AÇIKLAMA
48. BÖLÜM
49. BÖLÜM
50. BÖLÜM
51. BÖLÜM
52. BÖLÜM
54. BÖLÜM
55. BÖLÜM
56. BÖLÜM
57. BÖLÜM
AÇIKLAMA
58. BÖLÜM
59. BÖLÜM
60. BÖLÜM
61. BÖLÜM
62. BÖLÜM
62. BÖLÜM
63. BÖLÜM
64. BÖLÜM
65. Bölüm
66.BÖLÜM
67. BÖLÜM
68. BÖLÜM
69. BÖLÜM
70. BÖLÜM
DUYURU
71. BÖLÜM
72. BÖLÜM
73. BÖLÜM
ÖNEMLİ AÇIKLAMA
74. BÖLÜM
VEDA

53. BÖLÜM

22.2K 1K 119
By kasinan

ARKADAŞLAR, SEVGİLİ DERYA AZ ÖNCE SÖYLEDİ BENİM DE HABERİM YOKTU. WATTPAD RESMİ SİTESİNDE AÇIKLANMIŞ ARTIK HİÇBİR HİKÂYE İÇİN GÜNCELLEME GELMEYECEKMİŞ. SÜREKLİ KÜTÜPHANENİNİZİ GÜNCELLEYİP BAKMAK DURUMUNDAYMIŞSINIZ. BU BÖLÜM GÜNCELLEME GELMEMESİNİN SEBEBİ DE O...

Gece herkes gittikten sonra yatmak üzere odalarına çekildiklerinde Zeynep, yatağın içinde oturmuş Kerem’in gelmesini bekliyordu. Kerem, yatağa girip kolunu Zeynep’in omzuna dolayarak onu kendine çektiğinde Zeynep “Kerem, sana bir şey söylemem gerek.”  deyince Kerem gülümseyerek

“Hele şükür! Ben de baklayı ağzından ne zaman çıkaracaksın, diye meraklanmaya başlamıştım!”

“Sen, sen…. Nereden anladın ki?”

“Hayatım, herkesten kaçar ama benden asla! Gecenin sonuna doğru oturduğun yerde kıpırdanıp durmaya başladın. Sanki herkes bir an önce gitsin diye bekler bir hâlin vardı. Ne zaman sana baksam gözlerini kaçırmalar… Alt dudağını kemirip durmalar…”

“Sen beni bu kadar iyi tanımak zorunda mısın, be adam?”

“Hayattaki tek uğraşım bu, mi mujer! Hadi, şimdi çıkar ağzından baklayı da bir rahatla!”

“Kerem bak, bu aslında çok saçma! Yani sana çok zırva gelecek biliyorum çünkü hiçbir dayanağım yok ama…”

“Zeyneeepppp!”

“Üfff, tamam! Hani biz senin ödül yemeğine gitmiştik ya…”

“Evet!”

“Hah, işte orada bir şey oldu!”

Kerem’in kaşları çatılmıştı. Sanki beynindeki kameradan o geceyi tekrar izliyor ve ne kaçırdığını görmeye çalışıyordu. Zeynep bir süre ona baktıktan sonra

“ O gece bir adam vardı. Yani biz tanışmadık ve hiç konuşmadık ama bu, nasıl anlatılır bilmiyorum ki…”

“Devam et…”

“Yani ben bütün gece adamın bizi izlediğini hissettim. Ne zaman onu görsem bakışlarımız karşılaştı ve ne bileyim, anlatması çok güç ama o bakışlarda bir şey vardı. Ürkütücü, karanlık bir şey…”

“Zeynep…”

“Baştan da dedim; bu, sana çok saçma gelecek diye ama önsezilerim beni yanıltmaz Kerem. Ben, ben biliyorum. Bir şey var! O adam, sadece beni izlemiyordu ya da nasıl söyleyeyim Zeynep Sayer’i merakından izlemiyordu, fazlası vardı. O adamın bakışları karanlık, korku verici… O adamda bir şey var seziyorum, inan bana! Yani bu olayla ne kadar ilgili bilemem ama o adamın o gece orada olması bir tesadüf değil. Bize bakıp durması da öyle…”

“Peki, adamın kim olduğunu biliyor musun?”

“ Ben davete katılanların listesinden araştırdım. Adı Turgut Yalçın.”

“Turgut Yalçın mı?”

“Tanıyor musun?”

“Şahsen değil. Yani görüşmüşlüğüm, iş yapmışlığım filan yok ama kim olduğunu biliyorum. Bak, hani o gece yemekte yanında oturan hanımefendi var ya…”

“Nadide Giritli.”

“Evet, o! İşte onun ölen kocasının oğlu Turgut Yalçın.”

“Nadide Hanım’ın üvey oğlu mu? Ama o gece, görebildiğim kadarıyla hiç konuşmadılar.”

“Karışık bir durum var çünkü. Turgut, Hasan Bey’in yani Nadide Hanım’ın eşinin gayrimeşru oğlu. Nadide Hanım’la evlenmeden önce olan bir şey sanırım. Hasan Bey, bildiğim kadarıyla oğluna bakmış, eğitimini filan üstlenmiş de nüfusuna geçirmemiş. Oğluyla da annesiyle de hiç görüşmemiş. Doğal olarak şimdi de o aileden kimse Turgut’la görüşmüyor. Hasan Bey hayattayken ona ve annesine ekonomik olarak yardım etmiş, o da aileden tamamen bağımsız kendi işini kurmuş. Şimdi iki taraf da birbirlerine hiç bulaşmadan, hiç tanışıklık göstermeden aynı çevrelerde bulunuyorlar.”

“Tuhaf…”

“Öyle. Giritli ailesinin Türkiye’deki sosyete camiasında çok önemli bir yeri vardır. Kimse onları rahatsız edecek bir şey yapmayı göze alamaz. Turgut Yalçın da bu yüzden o camiada istediği yere bir türlü ulaşamadı. Gerçi adam bildiğim kadarıyla çok sevilen bir isim de değil. Soğuk, içe kapanık ve alaycı bir tip diye biliyorum iş dünyasında da acımasız olarak tanınıyor. Türkiye’de pek iş yapmaz ama yine de paranın gücü sayesinde önemli davetlerde zaman zaman boy gösterir.”

“Evli mi?”

“Hayır, değil. En azından ben evlendiğini duymadım. Zeynep, bak kızma ama belki de o gece inceleyip durduğu sen değil de Nadide Hanım’dı”

“Hayır, Kerem! Ben ne gördüğümü biliyorum. Adam kesinlikle bana, bize bakıyordu. Olayın Nadide Hanım’la ilgisi yok! O bakışları sana anlatamam ama ben ona bakmazken bile adamın bakışlarıyla buz kestiğimi hissediyordum. İnan bana, onun derdi bizdik. Giritli ailesi değil!”

“Ama bu hiç manalı değil!”

“Biliyorum ama şey, belki de sen yaptığın işlerde bilmeden bu adamın ayağına filan bastın?”

“Bu imkânsız hayatım! İş alanlarımız çok farklı adamın elektronikle hiç ilgisi yok. Daha çok inşaat işiyle uğraşıyor o. Azerbaycan’da, Libya’da, Irak’ta şirketleri var. Amerikan pazarında iş yaptığını hiç duymadım. Genelde Türkiye’de de olmaz zaten. Burada da ortak iş yapacağımız bir alan yok! Tanışmamış olmamızın nedeni de bu!”

“Kerem, bilemiyorum ama içimden bir ses bu adamın olup bitenlerle ilgisi olduğunu söylüyor.”

Kerem gülerek “Sen cinayet davalarını da içindeki sesle mi çözüyorsun, mi mujer?”

“Dalga geçme! Hem ben, o sesin şimdiye kadar kaç davada faydasını gördüm biliyor musun?”

“Tamam, tamam! Adamı yine de bir araştırtırım için rahat etsin. Şimdi söyle içindeki o sese bir kapasın çenesini. Bizim biraz sessizliğe ihtiyacımız var.” dedikten sonra başını eğip dudaklarını Zeynep’in dudaklarına kapadı.

                        XXX

Ertesi sabah, Zeynep işe gitmek için evden çıktığında Kerem elinde kahvesiyle Muhif’in mutfağın arkasındaki ofisine girdi.

“Ne yapıyorsun?”

“Şu Aven Baruh’u kurcalıyorum biraz. Yolu niye bizimkiyle kesişti anlamaya çalışıyorum.”

“Suzet sana tam olarak ne dedi?”

“Adamın silah taciri olduğunu biliyorlar. En son Angola’daki ayrılıkçı gerillalara silah temin ediyormuş. İsrail ve Amerika’da silahla ilgili bir faaliyeti görünmüyor yani ikisinde de iç piyasaya mal vermiyormuş. Bunun dışında Rusya bağlantısını da onayladı ama hepsi o.”

“Suzet, senin bu adamı niye araştırdığını biliyor mu?”

“Kısmen. Yardım önerdi ama ben şimdilik gerek yok, dedim.”

“İyi yapmışsın. Ha, bu arada bir de şu Turgut Yalçın’ı araştır.”

“O da nereden çıktı?”

Kerem gülerek “Valla Zeynep, onun bu olayla ilgisi olabileceğini düşünüyor.”

“Neye dayanarak?”

“Önsezilerine…”

Kerem’in tahmininin aksine Muhif bu cevaba gülmedi ve alay etmeye girişmedi. Aksine kaşlarını çatarak “Tamam!” dedi. Şimdi şaşırma sırası Kerem’deydi.

“Tamam mı? Sadece tamam öyle mi? Bir şey söylediğimde bin tane soru soran Sadık, şimdi bana sadece “Tamam!” mı diyor?”

“Bacım kıllandıysa vardır hikmeti!”

“Bin sene de geçse ben sizin aranızdakini anlamayacağım arkadaş!”

“Anlama zaten, sana ne? İşine bak, de hadi!”

                                XXX

Zeynep, merkeze girdiğinde Esra ve Çağatay çoktan gelmiş çalışmaya başlamışlardı. Erol Başkomiser ise ortalarda görünmüyordu. Zeynep, başıyla onun odasını işaret ederek “Nerde?” diye sorunca Esra, bilmiyorum anlamında omuz silkti. 

“Daha gelmedi. Dün valiliğe gideceğini söylemişti, belki oradadır.”

Onlar laflarını bitiremeden Erol Başkomiser çıkageldi. Zeynep’e başıyla odasını işaret edip “Gel!” dedi. Zeynep, sessizce onu takip etti.

“Dün valilikten çağrıldım. Bugün vali ve emniyet müdürüyle toplantım vardı oradan geliyorum.”

“Hayırdır?”

“Sen!”

“Ben mi?”

“Bana senin evliliğin dolayısıyla yüksek risk içeren bir konuma geldiğin ve bu nedenle de saha görevlerinden çekilmen tavsiyesinde bulunuldu. Tavsiye dediysem adı tavsiye!”

Zeynep, işittikleriyle deliye dönmüştü.

“Daha neler? Ne halt ettiklerini sanıyor bu adamlar? Ne demek saha görevinden çekilsin? Hem ben niye yüksek risk taşıyor muşum? Siz ne dediniz?”

“Dur bir yahu! Tek tek sor! Önce bir sakinleş bakalım.”

“Nasıl sakin olayım ya! Adamlar benim nasıl yaşayacağıma karar verme hakkını nereden buluyorlar? Eğer bu Kerem’in işiyse var ya! Bitti o! Bitti! Ben ona kırk defa işime karışma dedim değil mi? Dedim tabi! Kim dinledi beni peki?”

“Zeyneppppp!”

“Neeee?”

“Sus biraz ya! Sus da bir sakinleş! Kerem’in olup bitenle ilgisi yok. Adamın haberi bile yoktur, bundan. Bürokrat işgüzarlığı işte! Şimdi sen Kerem Sayer’in karısısın ya, çatışmada filan vurulursan başın belaya girerse Kerem’in bunların anasını ağlatacağını biliyorlar. Tedbir alıyorlar akılları sıra!”

“Siz ne dediniz, amirim? Onu söyleyin! Bak eğer olur filan dedinizse…”

“Zeynep, delirtme adamı! Ne dediğimi söylemeye fırsat mı veriyorsun? Bir kapa çeneni ya!”

Zeynep, odanın içinde kapana kısılmış gibi dönüp dolaşıyordu. Başkomiserin sert çıkışıyla durup önüne gelen koltuğa oturdu. Hâlâ sakinleşmeye çabalıyordu ama yüzü öfkeden kıpkırmızıydı. Erol Başkomiser bir süre onun sakinleşmesini bekledikten sonra

“Ben, senin zaten 6 ay saha görevine çıkamayacağını doktorunun yasağı olduğunu söyledim. Şimdilik masa başı iş yaptığını ve sağlığına tamamen kavuşana kadar da bunun süreceğini anlattım.”

“Hayır, amirim! Ben 6 ay masa başında filan durmayacağım!”

“Kızım, bir sus da ben konuşayım! Bunun doktorun emri olmasını koy bir kenara. Kerem’le ilgili işte bu, senin rahat çalışmanı sağlayacak!”

“Nasıl yani?”

“Şimdi sen sahaya çıkmıyorsun ya, böylelikle adi cinayet davalarıyla ilgilenmene gerek yok! Bütün mesaini bu işe verebilirsin hem hareket kolaylığı da sağlar sana. Ne zaman işe geldin, ne zaman çıktın; kimseye açıklama yapmamıza gerek kalmaz. İşe gelmeyip evden çalıştığında ya da ne bileyim dışarıda bir şeylerin peşinde olduğunda da kimse kuşkulanmaz!”

Zeynep, olayın bu boyutunu düşünmemişti. Erol Başkomiser’in dedikleri doğruydu. Ancak bu yine de bu iş bittikten sonra saha görevlerinden uzak duracağı anlamına gelmiyordu. Erol Başkomiser’le bunun pazarlığını şimdiden yapmalıydı.

“Amirim, bu iş bitene kadar tamam! Ama biterse kimseyi dinlemem, haberiniz olsun! Ne siz ne başkası arkamdan iş çevirmeye de kalkmasın!”

“O nasıl söz?”

“Basbayağı söz işte! Harun’u peşime taktığınızı bilmiyorum mu sandınız?”

“Tabii ki takacağım! En son kendi başına iş çevirmeye kalktığında neler oldu biliyorsun! Ameliyathane kapısında volta atan sen değildin! Laf söz dinlemiyorsun; emir, kural tanımıyorsun ne var ne yok bodoslama dalıyorsun. Harun dibinde olursa hem ben hem Kerem rahat uyku uyuruz!”

Zeynep’in bunlara verilecek cevabı yoktu. Suratını asmakla yetindi. Erol Başkomiser

“Bunu da hallettiğimize göre şimdi çık dışarı, işini yap! “

Zeynep, bir şey söylemeden yerinden kalkıp odadan çıktı. Suratının bozukluğunu gören Esra sormaya yeltendiyse de Çağatay’ın uyaran bakışlarıyla vazgeçti. Zeynep, masasına oturduktan sonra telefonu eline alıp Harun’u aradı.

“Naber Sökeli?”

“İyidir. Haberler sende.”

“Ne o sesin keyifsiz geliyor?”

“Yok bir şey…”

“Hadi, hadi! Evde işler boka mı sardı?”

“Sarmadı da her an sarabilir!”

“Hımmmm, seni bir kahve içmeye çalabiliyor muyum, yoksa Seda’ya dilekçe mi yazacağız?”

“Saçmalama lan! Tamam çıkıyorum, sen gelme bu tarafa; dikkat çekmesin, ne olur ne olmaz. Nerede bulurum seni?”

“Sahile gel, Samatya sahiline. Sami Baba’nın yeri vardır orda deniz kıyısında, derme çatma bir yer… Üç beş tabure filan… Görürsün zaten!”

“Tamam, çık sen! Birazdan buluşuruz!”

Zeynep, telefonu kapadıktan sonra Kerem’i aradı. Telefon ikinci çalışta açıldı.

“Beni mi özledin, mi mujer?”

“Ne özleyeceğim be! Başını hangi belaya soktun, diye bir arayayım dedim.”

Onun konuşmasını gizlice dinlemekte olan Esra’nın yüzünde muzip bir gülüş oluşurken Çağatay, hayretle gözlerini açmıştı. Zeynep, ikisinin de onu dinlediğinin farkında olduğundan gülerek onlara dil çıkarıp konuşmaya devam etti. Az sonra ayağa kalkmış, çantasını eline almıştı. Yürürken konuşmaya devam etti.

“Bela benim değil, senin göbek adın hayatım!”

“Hadi, ordan! Sen şirkette misin?”

“Evet, Oktay’la toplantım var birazdan şu Aven Baruh işini ayarlamasını söyleyeceğim!”

“Anlatacak mısın, Oktay’a?”

“Hayır, Oktay adamla iş yapmak istediğimi bilecek.”

“Bak, Oktay öğrenince vıdı vıdı edecek hazırlıklı ol!”

“Senden antrenmanlıyım ben, mi mujer! Oktay da Efsun da ne kadar az şey bilirlerse o kadar güvendeler.”

“Ya adamı ikna edemezse?”

“Eder! Oktay’dan iyi pazarlamacıyı dünyada bulamazsın. İşe inandı mı ne yapar eder bağlar. Ondan yana kaygım da sıkıntım da yok.”

“Peki o zaman, ben de şimdi dışarı çıkıyorum.”

“Hayırdır?”

“Harun’u aradım, Sesi keyifsiz geliyordu. Onunla bir kahve içeceğim!”

“Hımmm, sen bana hesap mı veriyorsun?”

“Ne alakası var ya? Ne hesabı vereceğim ben sana? Laf olsun diye söyledim.”

“Hadi hadi….”

“Keremmmmm!”

“Tamam, hayatım senin dediğin gibi olsun. Harun’a da selam söyle.”

Telefonu kapadıklarında ikisinin de yüzünde bir gülümseme vardı. Kerem haklıydı aslında. Zeynep, bunu hesap verme olarak adlandırmasa da geçen seferki gibi bir olaya sebep olmamak için aramıştı Kerem’i. Kerem de durumu anında fark etmiş ve Zeynep’in bu ince jestiyle keyiflenmişti.

                                        XXX

Zeynep, Sami Baba’nın yerine gelip kahvesini söyledi ve tertemiz deniz havasına bakıp derin bir soluk aldı. Sigarasını yeni yakmıştı ki kahvesi ve hemen ardından da Harun geldi. Harun’un asık suratına bakınca yanılmadığını anladı Zeynep. Tanımadığı ve hiç hazır olmadığı duygu Harun’u fena çarpmışa benziyordu.

“Naber?”

“İyidir, senden naber? Hayatını karmakarışık eden sensin.”

“Diyene bak! Sakat kolum yüzünden geri hizmete çekilen ben değilim!”

“Kolum sakat olmasa da geri hizmet dayatılacakmış, bugün anlaşıldı.”

“O da nereden çıktı?”

“ Erol Başkomiser’i çağırmış bizim büyükbaşlar. Kerem Sayer’in karısı sahada risk taşıyor, geriye çek diye.”

Harun, dayanamayıp bir kahkaha patlattı. 

“Oyyyy, desene şenliği kaçırdım. Eeee, gider Kerem Sayer’le evlenirsen olacak olan buydu.

“Hah, diyene bak! Sen bir hırsıza tutuldun da durum farklı mı? 7 /24 dadılık ediyorsun.”

“Bak o doğru işte! Ama o da senin kocan yüzünden.”

“Kocam mı dedi sana, kızın gönüllü mürebbiyesi ol diye!”

“Öfff! Sana laf yetişmez! Neyse ne!”

“Evde durumlar nasıl?”

“Boktan… Yani bak, Allah’ı var Seda arıza çıkarmıyor ama…”

“Ama sen kendi kendini yiyorsun.”

“Aynen!”

“ Ya, sen niye her şeyi akışına bırakmıyorsun ki? Ne yaşanacaksa yaşansın!”

“Sen delirdin mi?”

“O niye?”

“Bir kere Seda’dan ben sorumluyum. Yani o benim, işim. Evimde kalması görev gereği. İkincisi ben kendi kendime gelin güvey oluyorum, kızın dünyadan haberi yok!”

“Bana pek öyle gelmedi.”

“O ne demek?”

“Şu demek şapşal! Sen yalnız değilsin, Seda’nın durumu da senden çok farklı görünmedi bana!”

“Yani öpüştüğümüzde o da karşılık…

“Oha! Öptün mü lan kızı?”

“Bu ne be? Öptüm ne var? Hayret bir şey! Öpüştük işte oldu mu? Çok mu önemli?”

“Önemli değilse niye sancısı tutmuş hamile kadın gibi kıvranıp duruyorsun?”

“Kıvranmıyorum. Sadece, sadece öylesine oldu işte. Olmamalıydı. Hiç yaşanmamalıydı.”

“Harun! Çocuk gibi davranmasana! Bu işten kaçarak halledemezsin, bak bana!”

“Aman, verdiğin örneğe bak! Ulan anlattılar. Kerem Sayer’e inadına tek başına operasyona çıkmışsın. Az daha nalları dikecektin.”

“Tamam, işte! Bak aynı salaklıkları yapma diye diyorum!”

“Hadi ordan, kıvırma! Neyse… Bu iş bitmeden bir şey hallolmaz!”

“Bir şey soracağım.”

“Sor.”

“Sen bu kıza güveniyor musun?”

“Tuhaf bir biçimde evet, güveniyorum! Yani hırsızlık geçmişi var. Onu bulduğumuz pozisyon belli ama yine de samimi olduğunu biliyorum Zeynep ya! Yani eğer ben biraz adam tanıyorsam Seda oyun oynamıyor. Söyledikleri doğru.”

“O zaman, bir adım geriye çekil ve izle!”

“Nasıl yani?”

“ Yani, kendini kasmaktan vazgeç ve önce Seda’yı bir izle. Sonra vakti gelince adım atarsın. Hem sana bir şey diyeyim mi sen kendi kastıkça çok daha fazla hata yapacaksın!”

“Zeynep, aklımdan hiç çıkmıyor. Yani, o yanımda olsun olmasın kafam onunla dolu. Ne bileyim bir şey yaptığımda gülümsüyor ya bazen işte o an içimde bir ılıklık… Şeytan diyor, sar sarmala yatır koynuna!”

Harun’un hafifçe kızaran yüzüyle söyledikleri Zeynep’e kahkaha attırdı. Arkadaşı Eros’un okunu yiyeli epey olmuştu ve şimdi o okun zehiri, yavaş yavaş bünyesini sarıyordu. Olmadık zamanda olmadık birine âşık olmak ne demek en iyi o bilirdi ve yine biliyordu ki ne kadar kaçarsa kaçsın yaşanacakları engellemesi mümkün değildi. Bütün kalbiyle arkadaşı için en iyinin olmasını diledi. Tuhaf bir şekilde o da Seda’ya güveniyor ve Harun’u üzmeyeceğine inanıyordu. 

Harun, gözlerini denize dikmiş, dalgın dalgın oturuyordu. Zeynep havayı değiştirmek için

“Evde ne yapıyorsunuz?”

“Pek birbirimize bulaşmamaya çalışıyoruz. Ben televizyon, kitap filan oyalanıyorum işte. O da Kerem’in ondan istediklerini yapıyor.”

“ Kerem’in istediklerini mi?”

“Evet, haberin yok mu? Eve yolladığı aygıtlar arasında bilgisayar da vardı. Daha doğrusu ona benzer bir şey ama Seda görünce çocuk gibi sevindi. Neredeyse etrafında bir dans etmediği kaldı. “Müthiş bir şey bu!” diye söylenip durdu.”

Zeynep, Kerem’in tuhaf makinelerini düşününce gülümseyerek “Tahmin ederim.” dedi.

“Ertesi gün de telefonla arayıp Seda’yla bir şeyler konuştu. Bazı şeyler yapmasını istemiş. Bizimki de dur durak bilmeden çalışıyor.”

“Hımmm…”

“Ne olduğunu anlamadım ama bir tür program filan yazıyor galiba.”

Zeynep, Harun’a cevap vermedi. Kerem’in Seda’nın yeteneğinden nasıl etkilendiğini ve onunla çalışmak istediğini de söylemedi. Belli ki Kerem, uzaktan da olsa kızın bilgisini ve becerisini ölçecek bir yol bulmuştu. Gülümsedi. Seda’nın yeteneğinin Kerem’e yararlı olacak bir biçime dönüştürülmesi aslında hepsi için en iyisiydi.

O sırada telefonu çaldı. Arayanın Çağatay olduğunu görünce kaşları hafifçe çatıldı. Önemli bir şey olmasa Çağatay onu aramazdı.

“Hayırdır Çağatay?”

“Amirim, hemen gelebilir misiniz? Ben, ben ne yapacağımı bilemiyorum.”

“Ne oldu Çağatay, söylesene? Nerdesin, ne oluyor?”

“Ben, ben hastanedeyim?”

Continue Reading

You'll Also Like

929K 3.9K 3
Hakan Karaduman; iç içe yaşayan bir ailenin, birbirlerinden kopuk olan bireylerinin arasından küçük yaşta sıyrılıp kendine bir hayat kurmak için yola...
553K 62.8K 40
çapkın bir omega olan kim taehyung, kızgınlıklarını geçirmek için gözüne alfa jeon jungkook'u kestirir
289K 29K 34
Aşk Evliliği Öldürdü 2. Kitap
92.1K 17.8K 15
oğlum sadece en sevdiği oyuncakları kırıyor. ben onun yok ettiği kumdan kalelerin kralıyım omegaverse, etl texting