Deliler Ağlamaz KİTAP OLUYOR

By ilmelistan

4.8M 511K 109K

"Soyun!" dedi ve dudaklarındaki o histerik, şeytani gülümseme yeniden kendisini gösterdi. "Bunu yapamam." de... More

❦ BİRÇOK KÖTÜ ALIŞKANLIĞIM VARDIR... /BÖLÜM ●1●
❦ KENDİMİ BİR KAFESE HAPSETTİM /BÖLÜM ●2●
❦ ŞEYTANDAN NASİBİNİ ALMAK ADINA /BÖLÜM ●3●
❦ BAŞKALARINA ODAKLANMAN GEREK /BÖLÜM ●4●
❦ BUNU SEN SEÇTİN /BÖLÜM ●5●
❦ BENİM KARIM /BÖLÜM ●6●
❦ ŞAH MAT /BÖLÜM ●7●
❦ MUTLU YILLAR /BÖLÜM ●9●
❦ MASAJ YAPMANI İSTİYORUM /BÖLÜM ●10●
❦ BORNOZ /BÖLÜM ●11●
❦ GÖKYÜZÜNÜN İLACI /BÖLÜM ●12●
❦ BENİM İZNİM OLMADAN /BÖLÜM ●13●
❦ AVLUDA BİR AĞAÇ /BÖLÜM ●14●
❦ OYUNBAZ /BÖLÜM ●15●
❦ SOĞUK DUŞ /BÖLÜM ●16●
❦ YENİ BİR DİLEK /BÖLÜM ●17●
❦ SENDE BEN /BÖLÜM ●18●
❦ KAPALI DÜNYALAR SENFONİSİ /BÖLÜM ●19●
❦ TOPRAĞA DÜŞEN İLK YAPRAK /BÖLÜM ●20●
❦ SÜKÛNETİN AMANSIZ ÇAĞRISI /BÖLÜM ●21●
❦ KIZGIN KÖMÜRLER ALTINDA /BÖLÜM ●22●
❦ SERSERİ ADAMLAR APTAL KIZLARI SEVMEZ /BÖLÜM ●23●
❦ YERE DÜŞEN AĞLAMAZ /BÖLÜM ●24●
❦ GÖRÜNEN DAĞIN ARDINDAKİ DÜNYA /BÖLÜM ●25●
❦ DERİMİN ALTINDAKİ KARINCALAR /BÖLÜM ●26●
❦ YATAK ODASI / BÖLÜM ●27●
❦ ŞEHVETİN SICAK KOLLARI +18 / BÖLÜM ●28●
❦ NEDENİ BİLİNMEYEN SORUNLAR / BÖLÜM ●29●
❦ SU YOLU / BÖLÜM ●30●
❦ KULÜPTEKİ STRİPTİZCİLERİM / BÖLÜM ●31●
❦ 6 MİLYON TL / BÖLÜM ●32●
❦ SOĞUK KALPLER YARALAR / BÖLÜM ●33●
❦ SENİ KİRLETEBİLİRİM / BÖLÜM ●34●
❦ PART 1 / BÖLÜM ●35●
❦ PART 2 / SARIMSAKSIZ OLSUN / BÖLÜM ●35●
❦ DİLRUBA' NIN YÜZÜĞÜ / BÖLÜM ●36●
❦ NEREDEYDİN SEN? / BÖLÜM ●37●
❦ MASA LAMBASI / BÖLÜM ●38●
❦ ONUN KIRDIĞIM KANATLARI VAR / BÖLÜM ●39●
❦ SAKLI KALAN / BÖLÜM ●40●
❦ ONUN YAZDIĞI HİKAYELER / BÖLÜM ●41●
❦ ONUN ELLERİNDEKİ GÖZYAŞLARIM / BÖLÜM ●42●
❦ BENİM KANATLARIM / BÖLÜM ●43●
❦ ZİHNİMDEKİ TANIDIK PİYES / BÖLÜM ●44●
❦ KARMA ACIMAYI SEVMEZ / BÖLÜM ●45●
❦ ÇALINAN PANDORA KUTUSU / BÖLÜM ●46●
❦ BENİ TEMİZLER MİSİN? / BÖLÜM ●47●
❦ ONUN GÖZLERİNDEKİ IŞIK / BÖLÜM ●48●
❦ GERÇEKLERİN YILDIZ TOPU / BÖLÜM ●49●
❦ ÇAMURA BATAN TOPUKLULAR / BÖLÜM ●50●
BİR ANI
❦ KÜTÜPHANE DUVARLARI ARDINDA / BÖLÜM ●51●
❦ MASANIN ALTINDAN / BÖLÜM ●52●
❦ BÖLÜM ●53●
Hellö
❦ BÖLÜM ●54●
Deliler Ağlamaz Kitap Oluyor
YAZARLARA YARDIM
İzole ve Yeni İngilizce Serüvenim
DUYURU

❦ TİŞÖRTÜNÜ ÇIKART /BÖLÜM ●8●

53.3K 12.9K 1.7K
By ilmelistan

Hellö 💦

Yerimde yavaşça hareketlenip önümdeki siyah ve beyaz satranç tahtasına odaklandım. Taşlar her zamanki gibi yerlerine dizilmiş ve deli gibi düşünerek oynamaya çalışıyordum ama odak noktam sanki şaşmak için an kolluyordu. Ucunda, en çok istediğim şey vardı. Onun istediği ise tüylerimi diken diken yapmaya yetiyordu. Ama öyle bir hamle yaptı ki vezirimi feda etmekten başka şansım kalmamıştı.

Sinirlerim bozuldu. Piyonumu karşıya geçirip yeniden vezir yapabileceğim alan aradım ama imkânsız gibi bir şeydi. Ona şah çekip vezirini feda etmesi gereken bir yer aradım ama o da yoktu. Taşları öyle bir düzen ile dizmişti ki hangisini yesem bana dokunuyordu.

Gerilmiştim.

Derin bir nefes alıp saçlarımı diğer omuzuma attım ve sıcak basan bedenimi rahatlatmak için odaklanmaya çalıştım.

Taş feda etmem gerekiyordu orası kesindi, ama hangisiydi?

Fili öne itekledim ve atını yedim. O da uzun sürmeden diğer atı ile beni yiyecek sanıyordum ki hiç beklemediğim bir hareketi yapıp piyonunu hareket ettirdi.

O an, hayatımda yaptığım küçük bir hamleden hiç bu kadar nefret edebileceğim aklıma gelmezdi.

Ama etmiştim.

İliklerime kadar kendimden nefret ettim.

Kızdım.

O taşı oraya nasıl itekleyip yapabileceği hamleyi hesaba katamadım derken engellemek için bir taş aradım ama yoktu. Şah çekmişti. Sola kaydırdığım anda vezirini bir kare sağa getirecek ve beni şah mat yapacaktı.

Başımı kaldırıp yüzüne baktım. Dikkatle beni inceliyordu. O gözlerin üzerimde olmasına karşılık daha da sinirlenirken sakin kalmaya çalıştım ama imkânsızdı. Az önce ondan boşanmak için şansımı tuzla buz etmiş, o da benimle rahat rahat uyumak için âdeta bir rıza almıştı.

"Yatağın sağ tarafında ben yatarım." dediğimde dudağının belli belirsiz yukarı kıvrıldığını gördüm.

"Peki."

Onayının pürüzsüz sesinden çıkmasıyla birlikte yavaşça yerinden kalktı ve üzerini düzeltti.

"Aşağı ineceğim. Birlikte inmek ister misin?"

Bir an hayır demek için dudaklarımı araladım ama gözlerine bakınca bunun aslında belli belirsiz bir zorunluluk olduğunu fark ettim. Yine de şaşırmamak elde değildi. Zorunluluk olsa dahi sorma gereksinimi duymuştu.

Yenilmenin getirdiği suçluluk duygusu ile kendimi yerken yerimden kalkıp başımı onaylar anlamda sallayıp arkasından ilerlemeye başladım. Hâlâ kafamda satranç tahtası yer alıyordu. O hamleyi yapmasam beni yenemeyeceği o siyah beyaz renklerle döşenmiş tahta...

Aşağı indiğimizde aile saadetinin döndüğünü fark etmem uzun sürmedi. Yavuz ve Tuğba yan yana oturmuştu. Bu görüntü, bozuk olan moralimi daha da bozarken ben de kendimi Vural'ın yanına bırakmıştım.

"Kim yendi?" diye soran Tuğba merakla bize odaklanmıştı. Normalde olsa, Yavuz'un irtibatı olmamasına karşılık onu sevebilirdim ama her hareketi batacak kadar sinir bozucuydu.

Dönüp Vural'a baktım. Yendiği için hava atacak mı diye düşünüyordum ki o cevap bile vermeden bana döndü. Evet, beni herkesin içerisinde rencide etmek yerine kendisi bana bırakıyordu. Bu adam, bugün şaşırmam için yeterli bir şekilde davranmıyor değildi. Yine de üzerinde durmadan onlara döndüm.

"Kardeşin yendi."

Yavuz, duyduğu cevapla şaşırmadan edemedi.

"İki kere üst üste yenildin öyle mi?"

"Evet." dedim yine sinirlerim bozularak.

"Vural, Ayza bu gece uyuyamaz." diyen Yavuz ile gözlerimi devirip ona ters ters bakmadan edemedim. Vural ise duyduklarına karşılık keyifli bir sesle sordu.

"O neden?"

"Ayza yenilmekten nefret eder." demesi ile dönüp Vural'ın yüzüne baktım. Evet, gerçekten de keyifli bir şekilde sırıtıyordu.

Ah! Şeytan diyordu al orta sehpayı geçir yüzünün ortasına da gülmek ne demekmiş görsün.

"Aslında ben başka sebeplerden ötürü uyuyamayacağını sanıyordum." demesi ile yaptığı imaya karşılık gözlerim kocaman açıldı. Birisi duydu mu diye önüme dönüp baktığımda Yavuz ve Tuğba'nın bize odaklandığını ama Müzeyyen ve Ercüment amcanın kendi aralarında bir konu hakkında bahsettiklerini gördüm.

Çok güzel! Yavuz'un kaşlarını çatarak bakmasını baz alırsak duymuşlardı.

Utançtan ne diyeceğimi şaşırırken Vural'a dönüp ters ters bakmadan edemedim. O ise umursamadı bile. Ardından annesinin ona soru sorması ile de bütün konu bir şekilde dağılmıştı.

Odalara çekilmek için izin istediğimizde sanki herkes bunu bekliyormuş gibi ayaklanmış ve koskoca salon bir anda boşalmıştı. Vural'la birlikte ilerlerken onunla sesimi çıkarmadan yatacak olmanın getirdiği gerginlik ile yüzleşiyordum.

Odamın önüne geldiğimizde karşımdaki kapıyı açtı ve kendi odasına gitti. Muhtemelen kıyafetlerini almaya gitmişti. Evet, sakin olmak için yeterli bir sürem vardı.

Odama girip kıyafetlerimden kurtuldum ve pijamalarımdan birisini elime aldım. Daha öncesinde çok sıcak diye böyle bir şey giyme gereksinimi duymamıştım çünkü burası Antalya'ydı ve ben her hâlükârda yorganla yatmayı sevdiğim için şort sütyen uyurdum. Şimdi ise şortlu yarım kollu takımı elime aldığımda rahat uykuya elveda dediğimin farkındaydım.

Odaya girdiğimde Vural her zamanki gibi elinde telefon birisine mesaj yazıyordu. Geldiğimi fark etmesi ile başını kaldırıp bana baktı. Gül kurusu rengindeki geceliğim ile karşısında dikiliyor olmak hoşuma gitmemişti. Her alanıma girmesi şöyle dursun, uzakta kalacak bir ayrıntı olarak onunla yaşamak ne kadar çok istesem de hep tersi olmayı bir şekilde başarıyordu.

Sesimi çıkarmadan daha öncesinde onunla anlaştığımız gibi yatağın sağ tarafına geçtim ve yorganın altına girdim. Klima son ayarda çalışıyor olsa da gerginlikten yanan bedenim yeterliydi. O da tıpkı benim gibi sessiz bir şekilde yan tarafıma yerleştiğinde kocaman yatağın, onun ağırlığı ile hareketlendiğini fark etmiştim.

Sırtım ona dönük bir şekilde yatıyorken yanıma yaklaşmaması için dualar ediyordum ama bir daha hareket etmedi. Onun yerine ışığını söndürdü ve uzun süre bir sessizlik içerisinde kaldı. Ben de kendi ışığımı söndürüp sakinleşmeyi beklerken gerginliğin getirdiği yorgunlukla uyuyakalmıştım.

Bir sıcaklık ile mırın kırın ederken yorganı üzerimden ayaklarımla itekledim ve sonunda ayağımı yine koca yastığın üzerine atıp kokusunu içime çekerek uyumaya geri dönmeye çalıştım. Rahattı. Tanrım! zengin insanların uykusu bile kaliteliydi. Mesela yastık hem büyük hem de akıllı gibi vücuduma göre uygun bir şekilde şekilleniyordu. Tamam, biraz sert ve sıcaktı ama şu an ona sarılmayı kesmek istemiyordum. Evet, birazdan klima beni yeterince üşütmeye yetecekti. Emindim. Ama tam da o anda hareketlenen yastıkla birlikte dün gece odamda nasıl yattığım aklıma geldi. Ardından beynimden vurulmuşa dönerken şaşkınlıkla gözlerimi araladım ve gözlerimin önüne gelen görüntünün onun bedeni olmaması için dua ettim ama çok geçti. Gördüğüm şey siyah bir tişört giymiş, gri eşofmanlı Vural'ın göğsünden aşağısındaki bedeniydi. Yorgan, ayaklarımızın altında, az önce onu tekmeleyerek ittirdiğim için bedenimizi tamamen açıkta bırakmıştı. Bacağım, onun bacaklarının arasından girip kasıklarına doğru dizimi bükmüş bir hâlde uyuyordum. Kolum ise iri bedenini sarmalamış ve kahretsin ki ona koala gibi sarılır bir hâlde uyuyordum.

"Yerinden çok memnunsun herhâlde?"

Kulağıma ilişen uyku sesi ile birlikte yerimden sıçradım ve başımı kaldırıp yüzüne baktım. Saçı başı dağılmış, uykulu bir hâlde karşımda duran adam... Her zamanki gördüğüm o bakımlı hâl değildi. Tam tersine, tatil günlerinde evde paspal bir şekilde dolanan Yavuz gibi düz ve normaldi.

Çekik gözleri, açık olsa da o kadar çekikti ki kapalı gibi duruyordu. Biçimli dudakları kapalı ve bir kadının hep olmasını dileyeceği kadar pembe duruyordu. Beyaz teni pürüzsüzleşmiş, üzerinde sakallarının izleri beliriyordu. Saçları, yastığımın üzerine dağılmış, âdeta bir Tanrıça'yı andırıyordu. Yalan yok. Bu kadar yakışıklı bir adamla her kadın uyanmak isterdi ama karşımdaki kişi Vural olunca işler değişiyordu. Nasıl bir psikopat olduğuna şahit olduktan sonrasında ona sarılmak...

Kahretsin kızım. Senin uykuna da sarılmadan uyuyamayan aşkına da...

Yerimden doğrulup ondan uzaklaşırken kekeledim.

"Ben... Şey... Özür dilerim." dedim gözlerim kendi yerime göz ucuyla bakarak. Adam neredeyse yatağın ucunda yatıyordu ve ben kendi yerimden döne dolaşa onun üzerinde uyumayı nasıl becermiştim?

"Seninle uyuyacağım derken böyle bir şey planlayacağını düşünmemiştim." diyen Vural ise doğruldu ve hoşnutsuz bir şekilde ayağa kalktı. Onun verdiği bu tepki ile daha da utanırken ne diyeceğimi düşündüm.

"Nasıl oldu bilmiyorum. Yalnız yatmaya alışmışım. Senin olduğunu unutunca da yastıklardan birisin sanıyordum."

"Nasıl oldu bilmiyorsun ama beni yastık sanıyorsun öyle mi?" dedi ve çatık kaşları ile bana baktı. Uyku sersemi hâli hâlâ yüzünden belli oluyordu ve anlaşılan yorganı tekmelerken onu uyandırmış olmamdan hoşlanmamıştı.

"Sana sarılmaya meraklı mıyım sanıyorsun?"

"Az önce öyle gözüküyordu."

"Yanılıyorsun. Sana sarılacağıma yılana sarılırım daha mantıklı."

"Güzel." dedi saçlarını parmakları ile çekiştirip geri iteklerken. Telefonunun ekranındaki bildirimlerine göz attıktan hemen sonrasında yeniden bana baktı ve konuştu. "Çünkü birisinin uyurken bana sarılmasından nefret ederim. Mümkünse bir daha olmasın." dedi ve kapıya doğru ilerledi.

Ben mi? Ben arkasından öylece bakakalmıştım.

-*-

ERTESİ SABAH

-*-

"Ayza..."

Köpeğimin bana Ayza demesi ile şaşırarak öylece tatlı gözlerine baktım. Tam çimenlerin üzerinde onunla oynuyorduk ki bana dönüp "Ayza" demişti.

"Ayza..."

Daha net gelen ses, tıpkı Vural'ınkine benziyordu ve görüntü bir anda bulanıklaşmaya başladı ve Midas ortadan kayboldu. Hemen ardından ise yeniden o sesi duydum. Karanlık içerisindeydim ama ses çok netti.

"Ayza, uyan artık."

Gözlerimi açmaya o kadar çok korktum ki neye uğradığımı şaşırmıştım. Kalbim deli gibi atmaya başlamıştı ve bütün algılarım öyle hızlı açılmıştı ki gözlerimi açmadan başımın döndüğünü hissedebiliyordum.

Sikerler! Yine ona sarılmayı nasıl başarmıştım ben?

Yerimde suçlu suçlu doğrulup ona baktığımda kaşlarını çatarak beni izlediğini fark ettim.

"Senin yüzünden toplantıma geç kaldım." diyen yargılayıcı sözleri ile tek kelime dahi edemeden yatağın ortasına oturdum ve öylece kendi yattığım kenara baktım.

Adam yine yatağın en kenarında yatıyor, ben de bir şekilde üzerinde yatmayı başarmıştım. Kahretsin, dün gece o kadar da temkinli uyumuştum oysaki.

Yataktan sinirli bir şekilde kalkan Vural ise çalan telefonunu açıp karşıdaki kişiyle konuşmaya başlamıştı.

Çok utanıyordum. Tek kelime etmeye yüzüm yoktu ve ağladım ağlayacaktım. Bu haksızlıktı. Uykumda yaptığım şeyler yüzünden yargılanmamalıydım. Ama gidip de hayatımda en nefret ettiğim insana sarılmak neydi?

Günü, rahatsız ve her yerde gördüğüm insanlardan utanarak geçirdim. Dil derslerim bitmiş, Midas ile bahçede oynadıktan sonra kütüphanede sevdiğim tekli koltuğa gömülerek bir aşk romanına kendimi kaptırmıştım. Ne kadar süre geçtiğinin farkına varamamış, artık gözlerim uyku moduna girmişken kapı açılmıştı.

"Burada da değil." dedi tanıdık bir ses.

"Bir yerde bayılıp kalmış olmasın?" diyen tanıdık kadın sesiyle benden bahsettiklerini anlamam uzun sürmedi. Evet, gelen Vural ve annesi Müzeyyen Hanım'dı.

Yerimde doğrulup yatış pozisyonumdan çıktıktan sonrasında kapıdaki tedirgin ikiliye baktım. Vural, yine kaşlarını çatmış bir şekilde annesine bakıyor, annesi ise gerilmiş bir şekilde düşünüyordu.

"Anne, Ayza'yı sana bırakıyorum ki başına bir şey gelmesin diye. Evde onca insan var ama olması gereken kişi yok." dedi ikisi de beni görmezken. Tam da o sırada vücudunu yarım yamalak gördüğüm kapıda başka birisi belirdi.

"Efendim bahçede her yeri arattık ama bulamadık. Evden çıkmış olamaz mı?" diyen adamın sesinden baş bahçıvan olduğunu fark etmem uzun sürmedi. Beni uzun süredir arıyor olmalılardı ve Vural'ın da siniri kaybolmam üzerine olduğu için gerilmeden edemedim. Kahretsin, alt tarafı kitap okumaya dalmıştım ve bu yüzden birazdan azar yiyecektim.

"Aslında bakarsanız çıkmadım." dedim zar zor.

Üç insan şaşkın bir şekilde bana döndüklerinde yüzlerindeki merak, kızgınlık ve tedirginlik anında yok olmuştu.

"Kızım sen saatlerdir neredesin?" diyen Müzeyyen Hanım anında bulunduğu durumdan kurtulmanın getirdiği heyecanla konuşmuştu ama benim gözlerim Vural'daydı. Kaşları çatılmıştı yeniden. Tam da tahmin ettiğim gibi.

"Kitap okuyordum. Zamanın nasıl geçtiğinin farkında olmamışım." dediğimde elimdeki kitabı gösterdim. Üç insan da şaşkın bir şekilde bana bakarken Vural merakla sordu.

"Ne zamandır buradasın?"

"Fransızca dersim bittikten bir saat sonrasında falan gelmiş olmalıyım." dedim koltuktan kalkıp derin bir nefes alırken. Gerinmek istiyordum ama onlar bana tip tip bakarken bunu da yapamazdım ki. Mecbur, tutulmuş yerlerimi oynatmadan öylece onlara suçlu suçlu baktım. Vural ise rahat bir nefes bıraktı ve beni üstten aşağı süzdü.

"Saat gece yarısı oldu. 6 saattir sen kitap mı okuyorsun?" dediğinde şaşkınlıkla ona bakmadan edemedim. Elimdeki kitapta sadece son birkaç sayfa kalmıştı ve kahretsin ki çok merak ediyordum. Karşımda duran adam ise bana 6 saattir kitap okuduğumu soruyordu. Tam da o sırada aralarına dördüncü kişi eklendi ve Yavuz konuştu.

"Aslında ilk buraya bakmamız gerekirdi. Kitap okuyunca Ayza kendini kaybediyor. Dünya yansa fark etmez." demesi ile rahat bir nefes alıp hepsine baktım.

Utanmıştım. Yeniden...

Kahretsin, neden bütün ilgi odağı bendim ki? Bulmuşlardı işte neden hâlâ gitmiyorlardı?

Hâlimden anlayan Yavuz ise araya girme ihtiyacı duyarak anında bana açıklamaya başladı.

"İki saattir bütün malikânede seni aradık. Ondan biraz telaşlanmaları normal. Aslında Tuğba buraya baktığını söylemişti ama anlaşılan seni görememiş."

"Biz de göremedik ki. Küçücük bedeniyle koltukta kaybolmuş." diyen Müzeyyen Hanım rahat bir nefes bırakmıştı. "Neyse, Ayza'yı da bulduğumuza göre, artık uyuyabilirim. Siz de uyuyun. Sabah erken kalkacaksınız." diyen Müzeyyen Hanım ise giderayak direktiflerini vererek odadan ayrılmıştı. Bahçıvan da aldığı emirle odadan giderken Yavuz ve Vural hâlâ ayakta dikilmiş beni izliyordu. Ah! Şimdi Yavuz'la ne çok baş başa kalmak isterdim kim bilir. Hâlimi bir o anlıyordu gözlerinden belliydi. İşte ben de bu yüzden bu adama âşıktım ya.

Kalbim hızlı hızlı atmaya başladı.

"Ben de diğerlerine haber vereyim." diyen Yavuz bir bana bir de Vural'a baktı. Sanki hâlâ aramızdaki ilişkiye alışamamış gibiydi.

Gitmemesini içten içe dilerken o yavaşça odadan çıkıp gitti. Evet, şimdi koca kütüphanede olmak istediğim son insanla baş başa kalmıştım.

Uzun bedeni ile birlikte eve geldiğinde üzerini değiştirdiği belli bir şekilde duruyordu. Rahattı. Muhtemelen geldiğinde herkesle birlikte oturmuştu ama çatık kaşları günün yorgunluğundan nasibini almayan tek etken gibi duruyordu. Her defasında bu şekilde bakışıyor olmaktan nefret ediyordum.

"Özür dilerim." dedim neden suçlu olduğumu bile çözemezken. O ise sözlerime karşılık yine de durup beni izledi.

"O kitaba bugün mü başladın?"

Derin bir nefes aldım ve elimdeki son sayfalarını hâlâ deli gibi merak ettiğim kitaba baktım.

"Evet."

"Aşk..." dedi yüzünü buruşturup sanki iğrendiği bir şeyden bahsediyormuşum gibi.

"Bunları mı okumaktan hoşlanıyorsun?"

Ah, en nefret ettiğim şey insanların okuduğun kitaplar hakkında bilgisi olmaksızın yargıda bulunmasıydı. Ama bahsettiği aşk kavramına bakılırsa bütün aşk konulu kitaplardan nefret ediyor olmalıydı.

"Senin anlayabileceğini sanmıyorum." dedim ve kitabı sehpanın üzerine koyup odadan çıkmak için ilerledim. Önünden geçmek zorunda kaldığımda burnuma gelen o tanıdık parfüm kokusu ile içim garip bir şekilde hoş oldu. Güzel kokuyordu. Kim bilir kaç bin lira yatırıyordu o parfüme. Ama erkeklerde dikkat ettiğim ilk şey parfüm kokusuyken onun kollarında uyuyorken aldığım kokuyu huzurla bağdaştırmama içten içe küfür etmeden edemedim.

O an, aklıma gelen düşünce ile tam önünde durdum ve aşağıdan ona bakmak için kafamı kaldırdım. O ise başını eğmiş, hâlâ çatık kaşlarının altından bana bakıyordu. Çekik gözlerinin arasındaki yeşil hareleri kütüphanenin loş ışığı altında yeteri kadar parıldıyordu. Güzel gözleri vardı yalan yok. Adam başlı başına insanları kandırmak için yaratılmış bir aldatmacadan ibaretti. Ama o gözlere her baktığımda bana yaptıklarını unutmak imkânsızdı.

"Birlikte uyumamamız gerek."

"Sebep? Bundan çok memnun görüyordum seni?" demesi ile yüzüne yumruğumu geçirmemek için kendimi zor tuttum.

"Seninle uyumak istemiyorum."

"İstediklerinin bir önemi olmadığını sana söyledim." dedi ve odadan çıkmak için kapıya yöneldi ama daha bir iki adım atmadan kolunu tutmam uzun sürmedi.

"Dur. Gerçekten, hem sen sabahları benim yüzümden toplantılarına geç kalmamış olursun hem de ben nefret ettiğim adama sarılarak uyumak zorunda kalmam." dedim gözlerinin içerisine bakarak.

Tanrım, bu adamın parfüm şişesini kırmalıydım. Gerçekten çok iyi kokuyordu.

"Kabul." dedi ve elimden kolunu çekip bana yukarıdan bakmaya devam etti. Bense şaşkınlıkla ona bakmadan edemedim.

Ne yani, bu kadar kolay mıydı?

Ama erken konuştuğumu daha o dudaklarını araladığında fark etmiştim.

"Yeniden satranç oynayalım ve kazanırsan istediğin olur." demesi ile kaşlarım çatılmadan edemedi.

"Bu çocuk oyuncağı değil."

Öne doğru bir adım attı ve iri bedeni, bedenime gölge düşürürken konuştu.

"Çocuk oyuncağı olduğunu düşünüyorsan neden itiraz ediyorsun?" diyerek âdeta beni sözleri ile ezmesiyle ne diyeceğimi şaşırdım.

Kahretsin, her geçen gün nasıl bu kadar sinir bozucu bir adam olabiliyordu?

"Tamam." dedim dikleşip ondan bir adım uzaklaşırken. "Oynayalım. Ama kazanırsam boşanmak istiyorum. Bu sayede bir taşla iki kuş vurmuş olurum." dememle düz yüzünde tek mimik dahi oynamadı.

"Kabul ama ben kazanırsam sana masaj yaparım."

İlk önce söylediklerini idrak edemedim. Şaşkınlıkla gözlerimi kırpıştırdığımda öylece yüzüne aptal aptal baktım.

"Anlamadım. Bana masaj mı?"

Tamam, bir insanın kendisine masaj yaptırma isteğini anlayabilirdim ama karşı tarafa masaj da ne demekti?

"Evet, sabahtan beri o koltukta nasıl kıvrıldıysan hâlin berbat duruyor. Masaja ihtiyacın var gibi."

"İhtiyacımın olmasından sana ne?"

"Bu seni ilgilendirmez." dedi ve dudakları beni sinir edeceği bir şekilde yukarı kıvrıldı. O an anladım, yatakta onunla yatmak istemediğim için beni rahatsız etmek istiyordu. Şimdi geri çekilirsem kazanamayacağımı düşünürdü ama kazanırsa bana dokunmasına kendi rızamla izin vermiş olacaktım...

"Tamam."

Ve üst kata çıkıp hobi odasındaki takımı benim odama getirip rahat koltukları da ayarladıktan sonra karşılıklı oturduk. İkimiz de pijamalarımızı giymiş, sanki uyumak istemeyen iki arkadaşın karşılıklı oyuna hazırlanması gibi hazırlanmıştık. Beyaz olduğumdan ilk hamlemi yapmış, o da hemen ardından açılışını yapmıştı. Güzel gidiyordum. Daha baştan atını ve filini almıştım. Gergin bedenim gittikçe rahatlarken ilk başta diğer fili ile kalemi yedi. Sonra orada olduğunu unuttuğum taşı yüzünden vezirimi ve sonrasında ise oyun bariz bir şekilde onun oldu. Bu sefer şah mat olmaksızın yavaşça arkama yaslandım ve geri çekildim. İkimiz de farkındaydık. Ben yenilmiştim.

Böyle bir hata nasıl yaptığımı sorgularken yavaşça yerinden kalktı ve ben gergin bir şekilde otururken konuştu.

"Kalk. Yatağa yüzüstü uzan ve üzerindeki tişörtü çıkar."

BÖLÜM NASILDI?

Yazar: İlayda Melis Okurgan

Youtube: Mel Okurgan
Instagram: ilmelistan
Twitter: ilmelistan

YARDIMCI HESAPLARI

Wattpad: melis_hikayeleri
Instagram: melseytanlari
Facebook: melis hikayeleri

Continue Reading

You'll Also Like

BEYAZ (+18) By MEL

Teen Fiction

1.9M 107K 45
Beyaza bulanmış bir kadının en çekici hâli Nefesi ateş Ruhu kor bir kül tanesi olan o adam...
277K 14.6K 98
Şehit mi düştü asker ... !!! Yine cennet koktu her yer ... !!! Toz pembe dünyada yaşayamayanların hikay...
68.7K 8.7K 33
Krallığından kaçak yaşayan bir büyücü, çocukluğundan beri sığındığı, iksir tüccarı diye bilinen bir adam, herşey böyle başlamıştı işte. Savaştan yen...
534K 23.3K 79
05..:İzmir'de yaşayan bir çocuğun her kış kar yağmasını dilediği kadar seviyorum seni.