18.Bölüm

1K 58 3
                                    

''Kaç kere benden habersiz buraya gelmemeni söyledim?'' Lucas annesine yaklaşırken bütün sinir sistemi çökmek üzereydi. Şu anda Nicole'le yapacakları şeyler... ''Lanet olsun ya,''

Annesi her şeyden habersiz bir şekilde Bella'nın yanında oturuyordu ve oğlunun tavrına rağmen geldiğini görünce ayaklandı. ''Lucas, bu ne sürpriz!'' Lucas iç çekmemek için kendini zor tuttu ve annesinin yanına otururken Bella'ya gitmesi için işaret verdi. Sadık elemanı, aile dostu onu ikiletmeden yanlarından ayrıldı.

''Anne,'' diye mırıldandı kısık sesle Lucas. ''Adeline nerde?'' Claire Miller tiksinirmiş gibi yüzünü buruşturdu. ''Kuzenim Adeline mi?'' Lucas bu sefer dayanamadı ve iç çekti. Anlaşılan annesinin kafası fazlasıyla karışıktı, işleri karıştıracak kadar karışık. ''Seni eve bırakayım anne,'' Claire ak saçlarını kulaklarının arkasına alırken ''Saçmalama,'' dedi gücenmiş bir tavırla. ''Daha yeni geldim,''

Lucas ayağa kalkarken ''Gidiyoruz dedim,'' diye emretti ve annesinin çantasını masanın üzerinden aldı. ''Ama Lucas-'' Lucas tek kaşını kaldırarak annesine baktığında, Claire pes etti ve omuz silkerek oğlunun ardından ayağa kalktı. ''Tamam ama önce Harrods'a gidelim. Yeni kıyafetler almak istiyorum,'' Lucas, ona daha yeni Harrods'tan iki bin sterlinlik alışveriş yaptıklarını hatırlatmak istedi ama bunun bir anlam ifade etmeyeceğini hatırlayarak sustu.

Merdivenlerden inerken ikisi de sessizdi, Lucas annesinin ondan çekindiğini hissediyordu ve bu durumdan rahatsız değildi. Otoritesini biraz olsun bıraktığında, annesi de çabalamayı bırakıyordu. Birazdan aklının yerine geleceğinden emin bir şekilde annesini süzerken, arabasını getirmesini Bob'dan rica etti.

Telefonu titrediğinde, bakışlarını annesinin üzerinden çekti ve gelen mesajı okudu. ''Her şey yolunda mı?'' Mesaj Nicole'dendi. Onu nasıl bıraktığını hatırladığında, Lucas aletinin sızladığını hissetti. Geri dönüp işlerini bitirmeyi ne kadar isterdi... Çok yaklaşmıştı. Nicole yüzünden kontrolünü bırakmaya çok yaklaşmıştı ama bundan dolayı pişman değildi. Tam tersi, daha da yanlışa batmak için koşarak odasına dönmek ve Nicole'ü tekrar o cama dayamak istiyordu.

''Lucas araba geldi,'' Annesinin söyledikleri onu düşüncelerinden uyandırırken, Bob'a teşekkür etmeyi unutarak arabaya bindi. Belki de annesinden önce kendisi aklını başına toplamalıydı çünkü şu sıralar hiç olması gerektiği gibi davranmıyordu. Sigarasını yakarken, annesinin de arabaya binmesini bekledi ve ardından da gazı kökleyerek Londra trafiğine girdi.

Sessizliği, Claire Miller bozdu. ''Lucas, neden buradayım?'' Demek birileri geri dönmüştü... Lucas sigarasından derin bir nefes çekerken, küçük bir gülümsemeyle annesine baktı. ''Kafan karıştı,'' Annesinin yüzü gittikçe soldu ve gözleri korkunç bir hızla doldu. Lucas arabaya sığamadığını hissetti, bundan nefret ediyordu. ''Yine mi?'' dedi Claire titreyen sesiyle. ''Yine seni utandıracak bir şey yaptım mı? Çok özür dilerim.''

Lucas dumanı üflerken başını olumsuz anlamda salladı ve ''Beni hiçbir zaman utandırmadın,'' dedi sakince. ''Bu ataklar gayet normal.''

''Bu aralar çok sık oluyor,'' Claire çoktan sessiz göz yaşlarını akıtmaya başlamıştı. ''İlaçların yavaşlatması gerekmiyor muydu?'' Lucas sadece ''Doktorunla konuşacağım,'' diye yanıtladı.

''Lucas, unutmak istemiyorum.'' Annesinin acı dolu inlemesi, Lucas'a bütün vücuduna iğneler batıyormuş gibi acı verdi. Güçlü kalmak, hem de bu sözlerden sonra, çok zordu ama ne yapabilirdi ki? Güçlü durmaktan başka çaresi yoktu, bu yüzden annesinin sözleri onu hiç etkilememiş gibi omuz silkti ve ifadesiz durdu. ''Unutmayacaksın, şimdi değil.''

Annesini neşelendirmek için ne yapabilirdi? Ona kendini iyi hissettirmek istiyordu. ''Hala Harrods'a gitmek istiyor musun bakalım?'' Annesi dehşet içinde ona döndü. ''Daha iki gün önce dünya para harcadık orda, gerek yok hayatım.'' Lucas dayanamayarak muzip bir ifadeyle annesine baktı. Onun geri dönmesiyle, her seferinde kendini bir uçurumdan düşecekmiş de son anda bir yere tutunmuş gibi hissediyordu. 

''Seni götürmemi istediğin bir yer var mı? Belki bir şeyler içebiliriz ya da...'' Annesi hızlıca başını olumsuz anlamda salladı. ''Hayır, gidip Adeline'den özür dilemek istiyorum. Onu zor durumda bıraktım, her zamanki gibi.'' Lucas sigarasından bir nefes daha alırken burnunda güldü ve içine çektiği duman anında dışarı salındı. ''Bunun için ona para ödüyoruz,''

Claire gözünde ki yaşları silerken onaylamaz bir tavırla oğluna baktı. ''Kibirli olma Lucas, kibir çok günahtır.'' Lucas alay dolu bir tavırla kaşlarını kaldırdı. ''Tabii, yine rahibe modunu açtın.''

''Dalga geçme, günaha giriyorsun.'' Lucas sigarasını arabada ki küllüğe söndürürken güldü. ''Eminim Tanrı bunun için beni bağışlar.'' Claire kafasını hayret ediyormuş gibi iki yana salladı, ne kadar uğraşırsa uğraşsın oğlunu bir türlü inançlı biri yapamamıştı. ''Seni aptal, eve bırak beni. Gerçekten, Adeline'den özür dilemek istiyorum.''

''Ne yaparsan yap,'' dedi Lucas ve direksiyonu annesinin evinin olduğu Islington'a çevirdi. Yollar tanıdıklaştıkça, Nicole'ü evine bıraktığı zamanı hatırladı. Hackney, Islington'ın hemen yanındaydı ve iki semtin birbirinden bu kadar farklı olması onu hep şaşırtmıştı. Islington güvenliydi, nezihti. Hackney ise Londra'nın en tehlikeli semtlerini sıralarsanız ön sıralarda gelirdi. Nicole'ün orada oturması içini hiç rahatlatmıyordu.

Nicole Nicole Nicole...diye düşündü Lucas. Çıkar artık aklından şu kızı piç kurusu, o senin hiçbir şeyin değil. Annesi sanki aklını okumuş gibi ''Partiden sonra Nicole benim hakkımda bir şey söyledi mi?'' diye sordu. Lucas gerilse de başını olumsuz anlamda sallayarak annesini cevapladı. O parti her şeyin kontrolden çıkmasına sebep olmuştu.

O partide Nicole'ün annesine olan kırgınlığını fark etmiş ve hayal kırıklığını görmüştü.

O partide Nicole'ün çocukluğundan beri ona aşık olduğunu öğrenmişti.

O partiye annesi kendinde olmayarak gelmiş ve Nicole'e her şeyi belli etmişti.

O partiden sonra Nicole'le öpüşmüş ve sonra da onu aşağılamıştı.

O siktiri boktan partinin canı cehennemeydi.

''Gerçekten de hiçbir şey söylemedi mi?'' Lucas annesine ters bir bakış attı ve ''Söylemedi.'' dedi üzerine bastırarak. Tabii ki de söylememişti, Nicole'dü o. Asla söylemezdi, hayatında gördüğü en iyi kalpli insandı. Kendine zarar verecek şekilde hem de.

''Onu iyi ki işe aldın,'' dedi annesi konuyu bırakmayarak. ''Çok iyi bir kız.'' Yorumda bulunmadan arabayı kullanmaya devam etti. Şu sıralar Nicole konusunda gereğinden fazla yorumda ve icraatta bulunmuştu. Eğer annesi gelmeseydi... ''Siktir ya,''

''Ne dedin?''

''Aynen, çok iyi kız.'' Claire gözlerini devirdi ve oğlunun yanağından bir makas aldı. ''Terbiyesiz bir çocuksun ama seni seviyorum Luc.''

Nic ve LucWhere stories live. Discover now