''Sende hiç beyin yok mu Nicole ?'' Bella başımda dikilmiş , yere düşürdüğüm şarap kadehinin parçalanmış yeni haline bakıyordu . Dudağımı ısırdım ve ne diyeceğimi bilemeden Bella 'ya döndüm . ''Bir faraş getir de topla şunu .'' Tamam , mantıklı . Koşarak faraşı aldım ve insanlara verdiğim rahatsızlık için özür dileyerek yerde ki cam kırıklarını süpürmeye başladım . Neyse ki bardak büyük parçalara ayrılmıştı , toplaması kolay oldu .
Beceriksizliğimi telafi ettikten sonra , hızlıca beni çağıran masalara koşturdum . Bu hafta ilk katta , restorandaydım . Burada çalışmak doğrusunu söylemek gerekirse çok daha kolaydı , sakindi ve düzenliydi . Tek sorun , Bella 'ya yakın olmaktı . Bir atmaca gibi hareketlerinizi takip ediyor ve yapacağınız en ufak hatayı bekliyordu. Ağzınıza sıçmak için .
Bütün siparişleri getirip götürürken , düzenli olarak mutfağa inmem gerekti ve bu sayede yeni bir arkadaş kazandım . İsmi Felix'ti , soslardan sorumlu aşçıydı ve hem işini yaparken hem de bana yardımcı olma nezaketini göstermişti . ''Makarna hazır Nicole !'' Gülümseyerek makarnayı aldım ve mutfağın çıkışına yürüyordum ki onu gördüm . Kapıya sırtını yaslamış , güçlü kollarını göğsünde birleştirmiş mutfağı izliyordu . Beyaz gömleği buruş buruştu , her zaman ki gibi üsten birkaç düğmesini açık bırakmıştı . Kumral saçları darmadağınıktı ve gözlerinin altı çökmüştü . Akşamdan kalma , yorgun görünüyordu ama hala değişik bir şekilde harikaydı. İnsana nabzını şaşırtacak derecede hem de .
Kendime gelmek istermiş gibi başımı salladım ve ona doğru ilerledim . Kapıdan geçmem için yolumdan çekilmesi lazımdı . ''Selam Lucas , acaba ...'' Yolumda durduğunu anladığında dalgın bir ifadeyle başını sallayarak kenara kaydı . Ne gülümsemiş , ne de konuşmuştu . Keyfinin olmadığı apaçıktı.
Alfredo soslu nefis kokan makarnayı götürürken , benim de suratım asıldı . Neden onun bu hali beni etkiliyordu ki ? Ne zaman patronum olduğunu kabul edecek ve kişisel düşünmeyi bırakacaktım ?
Ben makarnayı bıraktıktan ve yeni bir sipariş aldıktan sonra ''Nic ,'' dedi Helene düşünceli bir şekilde yanıma gelirken , ''Sence de bugün Lucas'ta bir gariplik yok mu ?'' Yüz ifademi korumaya çalıştım . ''Fark etmedim , sana neden öyle geldi ?'' Omuz silkti . ''Mutfakta öylece dikilip bizi izliyor ve sanki kafası yerinde değil gibi . Onu böyle görmemiştim .''
''Belki de teftiş ediyordur ,'' Söylediğime ben bile inanmadım , Lucas 'ın kafasında başka bir şeyler vardı .
Tekrar mutfağa döndüğümde , onun köşedeki Bella'yla konuştuğunu gördüm . İkisi de oldukça ciddiydi , Bella hararetli bir şeyler anlatıyordu ve Lucas 'ta sıkıntılı bir ifadeyle onu dinliyordu , sonra kafasını çevirip onca kişinin arasında benimle göz göze geldi . Aman Tanrım ... Benim hakkımda mı konuşuyorlardı ? Bardak kıracak kadar beceriksiz olduğumu , benim gibi bir umutsuz vakayı işten çıkarmayı mı düşünüyorlardı ? Aman Tanrım ! Kovulacaktım , huzur kısa sürmüştü . Gelecek olan başarısızlığın kokusunu alabiliyordum . Resmen kovulacaktım !
Gözlerimi kaçırıp işime geri döndüğümde , o saniyeden sonra her şey daha zordu. Yaptığım şeye odaklanamıyordum . Ya tekrar kiramı ödeyemez duruma düşersem ? Ya suyum yine kesilirse ? Ya kredi kartı borcum yüzünden kartım yine kapanırsa ? Ya yine sürekli makarna yemeye başlarsam ? Ya her an evimden atılacakmış gibi panik halinde yaşarsam ? Ya başarısız damgası üzerime tekrardan vurulursa ?
Midem bulanıyordu ve nefes alamaz hale geliyordum . Gerçekten attığım her adımda nefes alışlarım sığlaşıyordu , alnımda biriken ter damlaları ve halsizleşen vücudum yüzünden bin kat kendimi kötü hissettim . Ne oluyordu ? Panik atak mı geçiriyordum ? Daha önce hiç geçirmemiştim ki , böyle bir şey miydi ?
أنت تقرأ
Nic ve Luc
العاطفيةNicole'ün hayatıyla büyük bir sorunu vardı, sonsuz bir başarısızlığa hapsolmuş gibi hissediyordu. Berbat giden bir sanat hayatı, hakkında sıfır tecrübeye sahip olduğu bir mesleği vardı. Ablası Riley'nin gölgesinde büyümüş ve hiçbir zaman göz önünde...