44.Bölüm

732 56 9
                                    

Multi alıntı.

''Sence Mer bunu beğenir mi?'' Yanımda, bininci hediye alternatifimi sabırla inceleyen Frank'in cevap vermesini beklerken sabırsızlıkla yerimde zıpladım. En sonunda gözlerini devirdi ve ''Meredith'i ben tanımıyorum Nic, sanırım buna doğru bir cevap vermem imkansız.'' diye homurdandı.  Dudaklarımı büzdüm ve elimde ki The Beatles tişörtüne daha alıcı bir gözle bakmaya çalıştım. ''Sen beğendin mi?''

''Bence gayet iyi,'' Gözlerinden doğru söyleyip söylemediğini anlamaya çalıştım ama samimiyet dışında başka bir şey görmüyordum. Bu da benim için, doğru söylüyor anlamına geliyordu. ''Meredith, The Beatles seviyor mu?'' Gözlerimi devirerek güldüm. ''Başka grubun şarkısını dinlemiyor, öyle söyleyeyim.''

''O zaman bunu almalısın, çünkü gerçekten güzel bir tişört.''

''Tamam, alacağım.'' Eh, sonunda karar vermiştim. Yarın Noel'di ve herkese bir hediye bulmuşken, sadece Mer için uygun bir şeylerle karşılaşamamıştım. Bugün iş çıkışı panikle yakınlarda bir alışveriş merkezine giderken, Frank'i de fikir vermesi için benimle gelmeye ikna etmem işe yaramış görünüyordu. Bu arada, Frank'le çok iyi anlaşıyorduk. Gerçekten sevdiğim bir arkadaşım haline gelmişti.

Hediyeyi aldıktan sonra, güzel bir kahve içmek için kafe ararken karşımıza çıkan bir spor mağazası Frank'in heyecanla olduğu yerde durmasına sebep oldu. ''N'oldu, neden durduk?''

''Benim gördüğümü sen de görüyor musun?'' Kaşlarımı çattım ve mağazanın vitrinine baktım. Ah... Daha önce Frank'in üzerinde hiç görmediğim bir West Ham United forması mankenin üzerinde duruyordu. Gülümsemeden edemedim. ''Bu formalar yeni mi? Senin üzerinde hiç görmedim çünkü.'' Frank sanki çok zekice bir tespit yapmışım gibi gururla gülümsedi ve başını olumlu anlamda salladı. ''Ne zamandır bunların gelmesini bekliyordum Nic, içeri girip bir bakmalıyız.'' Gülerek koluna girdim. ''Bunu hak ettin ahbap.''

İçerisi Noel arifesinde olduğumuz için kalabalıktı, çoğu kişinin taraftar olduğunu belirtmeme gerek yok sanırım, ve benim gözüm güzel bir spor taytına takılmışken Frank kolumdan çıkıp çoktan o kalabalığın içinde kaybolmuştu. Şaşkın bir şekilde etrafa bakınsam da onu göremedim. Takım formalarının olduğu yere gitmiş olmalıydı, bu yüzden formaları aramaya koyuldum. Eh, herkes aynı görünüyordu. Harika.

Birbirine benzeyen, bordo ve mavi karışımı formalarını giymiş insanların içinden oldukça yakışıklı ve tanıdık birinin gözlerimin tam içine baktığını fark ettiğimde panikle donakaldım. Onu gerçekte bir kere görmüş olsam da, Fiona sayesinde defalarca kere fotoğraflarını incelemek zorunda kalmıştım. Bu kişi, Fiona'nın flörtü ve Lucas'ın en yakın arkadaşı Jack'ti.

Beni tanıdığı ve artık onu gördüğümü bildiği için kaçamayacak olmak, zorlukla gülümsememe sebep oldu. Sanki bu gülümsemeyi bekliyormuş gibi Jack, onca taraftarın arasından sıyrılıp olduğum yere doğru yürümeye başladı. Kahretsin...

''Selam Nicole,'' Yüzünde, gece kulübünde de takındığı o yaramaz çocuk gülümsemesi vardı. Gözleri enerjiyle parlıyordu. Demek ki bu onun genel ifadesiydi. ''Selam Jack,''

''Sen de yeni formaları görmeye mi geldin?'' Başımı olumsuz anlamda sallarken, gerginlikle güldüm. ''Hayır, arkadaşımı bekliyorum.'' Tek kaşını kaldırdı ve imalı bir bakışla beni süzdü. ''Arkadaşın?'' Tanrım... Rahatsızlıkla nefesimi bırakırken, konuyu değiştirmek için ''Sen?'' diye sordum. ''Sen formalara bakmaya gelmişsin anlaşılan.'' Başımla elinde tuttuğu formayı işaret ettim. Keyifle gülerken ''Bu koyu bir West Ham fanatiği için aldığım noel hediyesi, ben Chelsea taraftarıyım.'' diye cevapladı. Ardından da nabzımı bozacak bilgiyi ekledi. ''Lucas hediyemi umarım beğenir, moralini düzeltmesini umuyorum.'' Yüzümde ki bütün ifadenin dağıldığını hissederken, zorlukla yutkundum. Lucas'ın West Ham'i tuttuğunu bilmiyordum, bana hiç söylememişti. Ayrıca... Moralinin düzelmeye ihtiyacı mı vardı? Morali hala benim yüzümden mi bozuktu yoksa başka bir şey yüzünden miydi?

Nic ve LucWhere stories live. Discover now