23.Bölüm

941 54 3
                                    

Multi alıntı.

Lucas'la günüm o kadar güzel ve o kadar çabuk geçti ki akşam saat on bire geldiğinde ne olduğunu bile anlamamıştım.

Günü resim yaparak, playstation oynayarak, film izleyerek ve sevişerek geçirdik. Yirmi dört saatte toplam sekiz kere orgazm olmamın şoku hala üzerimdeydi. Bana büyü yapmıştı sanki, tek bir sözüyle bile gelecek gibi oluyordum.

Gözlerim tekrar saate kaydığında umutsuzca iç çektim. Şimdi ne olacaktı? Ben evime geri dönecektim, o nişanlısının yanına geri dönecekti. Sonra işe gidecek ve kimseye bir şey belli etmemek için sanki hiç yaşamamışız gibi davranacaktık. Onu yine çok az görecektim.

Her şeyden öte ben ne nişanlı bir adamla beraber olabilirdim ne de onu başkasıyla paylaşabilirdim. Onsuz yapamadığımda önemli bir gerçekti. Tanrım, ne yapacaktım ben?

Lucas sanki düşüncelerle dolu bir çukurda kıvrandığımı anlamış gibi boynuma küçük bir öpücük kondururken ''Düşünme,'' dedi. ''Bir yolunu buluruz.''

''Nasıl?'' diye mırıldandım. ''Ahlaki açıdan uygun bir yol olduğunu sanmıyorum.''

''Gerçekten kendimi böyle bir durumda bulacağımı ben de hiç düşünmemiştim,'' Boynumu bir kere daha öptü. ''Seni buna sürüklediğim için üzgünüm.'' Bir öpücük daha. ''Ama daha fazla karşı koyamadım.'' Gözlerimi kapattım ve dudaklarıyla bulanıklaşan zihnimi yatıştırmaya çalıştım. ''Luc, artık gitmem lazım.'' Çok geçe kalırsam daha hiç gidemeyeceğimi biliyordum ve benim... Lucas sarhoşu zihnimi toparlamam gerekiyordu.

''Biraz daha kalsan?'' Kalmayı her şeyden çok istiyordum ama gitmem gerektiğini de biliyordum. Bu yüzden başımı olumsuz anlamda sallarken dudağına küçük bir öpücük kondurdum. ''Yarın işe gelecek misin?'' Bıkkın bir ifadeyle başını salladı ve ayağa kalktı. ''O zaman seni bırakayım,''

İkimizde birbirimize sataşarak üzerimizi giyindik ve evden çıktık. Lucas'ın arabasına doğru yürürken ellerimiz birbirine kenetlenmişti ve benim kalbim öyle büyük bir sevinçle çırpınıyordu ki ağlayacak gibi hissediyordum.

Lucas- benim- elimi- tutuyordu !

Bir rüyanın içinde değilsem neredeydim?

Araba yolculuğunda ikimizde müzik dinledik ve İngiltere demokrasisi hakkında yoğun bir tartışmaya girdik. Yol o kadar hızlı bitmişti ki ne zaman benim evimin önüne geldiğimizi bile anlamamıştım.

Ona doğru dönüp, onu öpmek için hamle yapacaktım ki benden hızlı davrandı ve beni uzun uzun, tutkuyla öptü. Dudaklarımdan kaçan küçük bir inlemeyi tutamadım. Gülümsedi. ''Sana dokunmayı çok seviyorum,'' Bir öpücük daha kondurdu. ''Bana dokunmanı çok seviyorum,'' diye zorlukla mırıldandım. Beni uzun uzun, dikkatle inceledikten sonra bütün yüzümü küçük öpücüklere boğdu. Çenemi, burnumu, gözlerimi, alnımı, dudaklarımın yanını ve üstünü, yanaklarımı... Tek bir noktayı bile atlamadı. Kalbim duracak zannettim.

En sonunda zar zor ayrıldığımızda, ''Nicole,'' dedi ben kapıyı kapatmadan. Gülümseyerek ona döndüm. ''Efendim?''

''Bu benim için tek seferlik bir şey değildi, sadece... Bilmeni istedim.'' Yüzümde ki gülüş dondu ve bütün tüylerim diken diken oldu. Söyledikleri gerçekten de kalbimi durdurmak üzereydi. Benimle görüşmek mi istiyordu? Tanrı aşkına, benden hoşlanıyor muydu?

Neredeyse sevinçten ağlayacaktım, bu adamı çok seviyordum.

Başımı sallayarak onu onayladıktan sonra, kapıyı kapattım ve bizi köşede izleyen Danny'i fark ettim. Yüzünde her zaman takındığı o bilge ve sıcak gülümseme vardı, sanki içinde savrulduğum bütün duyguları biliyor gibiydi. Daha da ağlayasım geldi.

Lucas, ben apartmana girdiğimde gaza bastı ve gözden kayboldu.

Varlığını şimdiden özlemiştim.

Sanırım deliriyordum.

Nic ve LucWhere stories live. Discover now