33.Bölüm

849 57 10
                                    

Multi alıntı.

Kendime Brendi doldurdum ve Lucas'ın tam karşısına oturdum. Beni bir avcı gibi dikkatli gözlerle takip etti. Neden bana böyle bakıyordu? Her şeyi anlatmamdan mı korkuyordu? Hayır, korkmadığını biliyordum. Öyleyse onun bu kadar ilgisini çeken şey neydi?

''Siz,'' İkisini işaret ettim. ''Ne zaman başladınız?'' Riley beni ilk defa böyle görüyordu, ilgime şaşkın bir şekilde ''7 ay önce hayatım.'' dedi. Başımı salladım ve gülümsedim. ''Hızlı olmuş, birbirinize bu kadar kolay güvenmeniz harika.'' Riley, Lucas'a aşk dolu bir bakış gönderdi. Tanrım... Bu herifi gerçekten de seviyordu. Aynı benim gibi bu piç kurusunun ağına takılmış ve aşık olmuştu.

Lucas ayağa kalkarken, kimseye sormadan az önce içki aldığım yere yöneldi. Çok soğuktu, müstakbel eşinin ailesiyle tanışmak için fazla soğuktu hem de. Kavga ettiğimizde bile aramızda bu kadar mesafe olmuyordu.

Annem mutfaktan çıkıp salona geldiğinde, elinde kocaman bir hindiyle dolu tepsi vardı.

Kusacak gibi hissediyordum, sanki içimde ki bütün acıyı midemden çıkarıp atmaya ihtiyacım vardı. Sonra da uyumak istiyordum, uyumak ve her şeyi unutmak. Zihnime berraklaşması için zaman vermeliydim çünkü şu an kafamın hiç yerinde olmadığının farkındaydım. Şok halindeydim. Hayatımda ilk defa canım ölümüne yanarken, ağlayamayacak kadar büyük bir karmaşanın arasında kalmıştım.

Ağlayıp rahatlamayı daha önce hiç istemediğim kadar istiyordum.

Lucas içkisiyle karşıma otururken, Riley ona çoktan gülerek bir şeyler anlatmaya başlamıştı ama Lucas dinlemiyor, sadece bir robotu andıran mekanik bakışlarıyla bana bakıyordu.

Daha fazla dayanamayacaktım, o bakışlardan kaçmak için gözlerimi kapattım ve elimle başımı ovuşturdum.

Nasıl bu zamana kadar anlamamıştım?

''Nişanlısı çok şanslı kadın, bir keresinde onu görmüştüm. Model gibi.'' Helene birkaç hafta önce nehrin kenarında konuşurken, o kişinin Riley olabileceği aklımın ucundan bile geçmemişti.

Sonra Felix, adını tahmin etmeye çalışırken ''Rebecca mıydı ?''diye sormuştu. Helene'de yüzünü buruşturmuş ve ''Atma Felix, o kadar uzun bir isim değildi. Rita mıydı ? Yoksa Rose muydu ?'' diye tahmin yürütmüştü. Tanrım, ne kadar aptaldım... Bu kadar büyük ipucuna rağmen, o kızın Riley olabileceğini kırk yıl düşünsem yine anlayamazdım.

''Nicole, sen iyi misin?'' Riley'nin sesi beni havada uçuşan düşüncelerimden ayırırken, gözlerimi açtım ve sersemlemiş bir ifadeyle başımı salladım. Bu, Riley'nin ilgisini değiştirmeye yetmedi. ''Ellerin titriyor, bütün yüzün solmuş. Bir sıkıntın mı var?''

Öyle büyük bir sıkıntım vardı ki, şimdi anlatmaya başlasam yer yerinden oynardı. Riley'nin olası tepkisini düşündüm. Lucas'a öyle bir bakıyordu ki, bu gerçek karşısında sağlam kalamazdı. Benim de kalamadığım gibi.

''Benim midem bulanıyor,'' diye mırıldandım. Sesim fazla manidar çıkmıştı, Lucas'ın bakışları derinleşti. ''Çok midem bulanıyor, kusmamak için kendimi zor tutuyorum.'' Açık sözlülüğüm Riley'nin rahatsızca kıpırdanmasına sebep olsa da ''İstersen bir lavaboya git,'' diye önerdi. Anlaşılan nişanlısının önünde burayı kusmuk dolu bir göle çevirmemden korkuyordu.

''Evet,'' dedim fırsatı değerlendirerek, titreyen sesimle. ''Gideyim.''

Lavaboya gidene kadar bir yerde bayılmamış olmam mucizeydi. Tanıdık hisler gittikçe kendini belli ediyor ve kontrolümü elimden alıyordu.

Nic ve LucOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz