41 . Bölüm - "Beyaz atlı prens ile kırmızı başlıklı kız"

Start from the beginning
                                    

Uyku ve korkularım savaş veriyordu. Fakat korku uykumu siper olarak kullanıyordu. Yine en önde saf tutan uykum galip geldi. Beni ışıkların tek tek yandığı, yemyeşil bir ormana, masmavi bir gökyüzüne kısacası koskoca bir yola çekti.

Izdırap bitti. Haftalar önce önüme sağıma ve soluma engel olan insan, arkamdan gelen benim bile tahmin etmeyeceğim biri tarafından zorlukla çekildi.

'kurdun pençeleri üzerimde değildi artık. Genç bir adam geldi kızı beyaz atına bindirip uzaklara götürdü.'  kurt ölmeden rahat olmayacaktı. Kurt ölmeli ki kız mutluluğu tatsın! Kurt yok olmalı ki yeni misafire dünyada bir yer açsın!

Göz kapaklarımı yeni bir güne gözlerimi kamaştıran güneş ışınlarına gölge yapmadan açtım. Yerimden kalkmadan gece kaçtığım kabuslardan rüya bile olamayacak kadar güzel bir boyuta atladım.

Karnımda minik prensesimin hareketlenmesiyle gülümseyip onu okşadım. Öyle güzel bir duygu ki anne olmak, bazen diyorum keşke sevdiğim adamla ortak aldığımız bir karar sonucu olsaydı miniğim.

Geçmiş izleri düşünmeyi bir kenarıya bırakıp gıcırdayan yataktan doğruldum. Gözlerimi açtığım bu küçük odanın içinde gezdirdim.
Bir dolap, bir yatak, küçük bir kilim, yeşil tonlarında boyanmış duvar, eski bir tahta pencere ve çatlamış camlar...

Bir kafesten kurtulmuş bir kuş kadar hürdüm. Kalbim, ruhum ve korkularım kilit altında kalsa da benim için bizim için cesaretin ilk adımını atan adam tarafından bedenim o kafesten kurtuldu.  Her hareketimde tuhaf sesler çıkaran yataktan inip kapıya ilerledim. Küçük bir salona açılan kapıda ilk gözüme çarpan şey, yanan bir soba oldu. Çıkardığı o cayırtı sesleri bir ailenin varolan huzurunun tek başına simgeleyen tek şeydi.

Bir odadan çıkan bir kadın gördüm önce, arkasından elinde çaydanlık la gelen bir delikanlı, anne oğuldu sanırım.

Beni gördükleri anda bir gülümseme kondurdu kadın yüzüne içtenlikle. Bende ona gülümsedim ve davet edilmeyi bekledim.

"Gel kızım!" Dedi kadın en sıcak tavrıyla. Kapıyı kapatıp hazırladıkları yer sofrasının  önüne kadar gelip etrafına baktım.

"Tarık... yokmu?" Dedim mahcubiyetle.

"Daha uyanmadı kızım. Uğur oğlum git abilerini uyandır." delikanlı başını sallayıp sofranın etrafından dolanıp gittiğinde kadın bana banyonun yerini söyleyip bardaklara çay doldurmaya başladı.

Bonyoya girdim. Aynanın karşısında dağılmış saçımı tepemde topuz yapıp, elimi yüzümü yıkayıp ağzımı çalkaladım. Henüz üzerimde olan beyaz elbiseye elimi silerken dün bu elbiseyle yaşadığım o derin düşünce ile gözlerimi kırpıştırdım. Banyo kapısını açtığımda gözlerim tanıdık bir yüzle karşılaştı. Gülümsememe engel olamadım. Tarık önümde durup baştan aşağı beni süzdü.

"İyimisin?" Diye sordu yorgun çıkan sesiyle. Başımı onaylarca salladım. Gülümseyip banyoya girdi.

"Anne, kızı çağırsana.." dedi dün Tarık'a beni kaçırmak için yardım eden adam. Utangaç bir tavırla adama başımı çevirdim.

"Yok böyle iyiyim." Ne saçmalıyorum! ben... ayakta rahat! İçimden kendime bir küfür savurduğum sırada arkamdan Tarık konuşmaya dahil oldu.

"Evet o böyle gayet iyi. Hamile olan Fatih haftalarca tutsak edilense ben!"

"Hiç olurmu yenge gel otur acıkmışsındır."

"geç!"dedi Tarık arkadaşının ardından. Arkamda Tarık önde ben yer sofrasına ilerleyip diz çöküp oturdum. Yanıma oturan Tarık'a kadın iyi uyuyup uyuyamadığını sorunca isminin Fatih olduğunu öğrendiğim adam hazır ekmeğin arasına kaşar yerleştirirken güldü.

"Ne rahat uyuyacak anacığım yorgunluktan ölüyordur. Adam kız kaçırdı!" Dudaklarımı birbirine bastırıp göz ucuyla Tarık'a baktım. Belli belirsiz güldüğünü görünce utançla üzerimdeki sofra bezini iteleyip kalktım.

"Nereye kızım, doydunmu?" Dedi kadın dizlerinin üzerine yükseldi.

"Teşekkür ederim, doydum. Size afiyet olsun!"  Odaya tekrar girdiğimde arkamdan Tarık'ın geldiğini görüp kenarıya çekildim. Yatağın üzerine yataktan destek alarak oturduğum sırada Tarık'ta yanıma oturdu.

"Üşümüyorsundur da sen şimdi."dedi alayla. Başımı kaldırıp bana bakan gözlerine baktım.

"Nasıl buldun beni? Benim öldüğüme inandır-"

"Evet..." Diye kesti sözümü devam etti. "öldüğüne inandık, inandırdı bizi. Bize yanmış bir ceset gösterip mezar açtırdılar. Sensiz ne hale geldik biliyormusun?"

"Ya ben..."dedim çektiğim acıları paylaşmak istercesine.

"Biliyorum." Dedi birden. Şaşkınlıkla baktığım sırada odadan çıktı. Bir dakikayı asmadan geri geldiğinde elinde bir gazete kupürü vardı. Önüme uzattı. Elime aldığım gazete kupürüne anlamsızca bakarken
"arkasını çevir." dedi. Elimdeki gazete kupürünü çevirdiğimde büyük bir şok yaşadım.

"İşte.."dedi yanıma oturup oda kupüre bakarken devam etti. "Senin yaşadığını anladığım ve çektiğin acıların kanıtını bulduğum o fotoğraf! O siktiğimin..."
Devamını getirmek istediği ama çaresiz kaldığı o anda boynuna sarıldım.

"Teşekkür ederim!"

B.S.

❣️❣️❣️

Okuduktan sonra yıldız butonuna basmayı unutmayın değil ihmal etmeyin benim en değerlilerim. Sevgilerle...

BABAMIN GÜNAHIWhere stories live. Discover now