8 - "Hayalet"

797 22 8
                                    


Hayat yaşla değil, yaşamakla anlaşılırmış.
André Gide

Yazardan

Zeynep, 16 yaşında kendi yaşıtları gibi ergenliğini yaşamak yerine, hoşlandığı adamın intikam kurbanı olmuş, ormanın ıssız, kuytu bir kenarında hareketsiz ve kanlar içinde yatıyordu.

Ailesi, polis ve sağlık ekipleri tarafından bulunmuş bedeni, cansız bir cesetten farksızdı. Annesini karşısında görünce ağlama isteği tetikleniyor, boğazındaki yumru, kuru dudakları ve ağlamaktan kıpkırmızı olmuş gözleri ile annesinin gözünün içine yalvarırcabakıyordu. Ölmek için yardım dilenmişti.

Annesi ise, dizlerinin üzerine düşmüştü. O halde kızını gören her anne kafayı yiyebilirdi.
Babası, kızının çıplak bedenine, üzerinden çıkardığı ceketi, örtmüş ve duyduğu suçluluk duygusundan sanki kaçabilecekmiş gibi bir kenara çekilmiş, hıçkıra hıçkıra ağlıyor, kızının çaresizliğini izliyordu.  Sağlık görevlileri, onu sedyeye alıp hastaneye götürürlerken, en önde ambulans arkasında polis ekipleri ve kızlarının peşinden giden çaresiz anne ve babası..

İki gün boyunca hastanede yattı Zeynep. İki gün içinde ifadesini almaya gelen polisler elleri boş dönüyorlardı. Bir kaç gün daha böyle geçmiş, doktorun tavsiyesiyle uzman bir psikiyatriye yönlendirilmişti.

Zeynep, hastaneden çıkmış evine gönderilmişti. Artık yemiyor, içmiyordu. Bir kaç ısırıktan sonra bırakıyordu. Yaptığı tek şey odasındaki halının üzerindeki desenleri izliyor bazense pencereden kapkaranlık geceyi izliyordu. Belkide ruhuna en yakın rengi bulmuştu. Karanlık zaten içinde iyi ve kötüyü de barındırıyordu. Görünmez oluyordu karanlıkta. Kimse onu görmesin istiyordu. Utancını gizlemek adına koyu bakışları gecenin ıssız karanlığına karışıp yok olmasını diliyordu.

2 gün sonra

"Bana bir resim çizermisin Zeynep?" Doktor'un uzattığı kağıt ve kalemi çekingenlikle aldı Zeynep. Bomboş sayfaya birkaç dakika baktı. Bu beyaz kağıt Zeynep'in içinde yaşayan, aklından bir saniye bile çıkmayan o kara gün, bu lekesiz kağıtla yeniden depreşmişti.

Elindeki kurşun kalemi kağıda uzatıp bir çizik çekti. Hayatına çekmek istediği çizikti belkide bu!

Yüzünden süzülen yaşlarla kurşun kalemi ortadan ikiye kırdı. Arkasına bir kere bile bakmadan, hızla odadan çıkıp gitti.

Günler birbirini kovalarken içine iyice kapanan Zeynep, gittiği psikiyatride en ufak bir gelişme  kaydedememiş, her gece kabuslarla uyanıyor, uyumaktan bile korkuyordu.

Geceleri kabus korkusundan uyuyamıyor. Gündüzleri gözlerini açamıyordu. Yediği şeylerin kokusundan iyice tiksinmiş, miğde bulantılarını ve kusmalarından yorgun düşmüş, haliyle ailesini de yıpratmıştı.

Bir sabah öğle saatlerine yakın ilk defa odasından çıktı. Göz kapaklarının altından bakıyordu. Nede olsa o utançla yaşayacak olan oydu. İçine kazınmıştı. Bilinç altına böyle işlenmişti.

Annesi ile koridorda karşılaştı ve elindeki o gün üzerinde olan okul formasını görünce durdu.

Kasvet bastı yüreğini, bedenini, gözlerini...

Seher, formayı Zeynep görmeden çöpe doldurma niyetindeydi fakat çoktan elindeki formaya kaymıştı gözleri.

"Kızım..." dedi Seher, elindeki formayı bir kenara fırlatırken. Zeynep konuşmuyordu.
Annesi Zeynep'in önünde durdu.
Ellerini, kızının yanaklarına dokundurdu.
Zeynep'in gözleri ise sadece annesinin fırlattığı formada asılı kalmıştı.

"Zeynep, kızım..." annesi sözünü bitirmeden, gözünden akan damlalarla odasına gitti hızlıca. Gri renkteki formalar, hayatını tozu dumana katan o günü, tekrar yaşıyorcasına hatırlatırken saçlarını yolup, sesi kulakları sağır edecek kadar çok bağırıp ağlıyordu.

Kapının arkasına oturdu, kapıya vurup bağıran annesini bile  duymuyordu. Olduğu yere ağlaması dinerken uzandı. Göz pınarlarından kulaklarına ulaşan damlalar birbirini kovalarken, annesi onu yalnız bıraktı. Biliyordu kızının zayıf olmayacağını. Gerçekten güçlü olabilir miydi Zeynep? Nasıl güçlü kalacaktı?

Bölüm sonu!

Arkadaşlar gerçekten üzülüyorum hayalet okuyucu olduğunuz için.
Lütfen  bir yorum bir oy verirseniz bende emeğimin karşılığını alırım!

AŞK'LA KALIN!❣️

BABAMIN GÜNAHIWhere stories live. Discover now