11 - "Kan!"

756 24 1
                                    

Sana en muhtaç olduğum şu anda gel! Yaşamak olsanda gel, ölüm olsanda gel.
Ümit Yaşar Oğuzcan__

Satır arası yorumlarda bildirin!

***


"Zeyno, biz kantine gidiyoruz. Sende geliyorsun!" Teneffüs zili çalmıştı. Sude ve Elif konuşmama fırsat vermeden kolumdan çekiştirerek sınıftan çıktık.

"Ee Zeyno, bize biraz kendinden bahset." Kantinde masaya oturmuş kahvelerimizi yudumluyorduk.

"Peki! Ama sonra sizde anlatacaksınız." İkiside başlarını olumlu anlamda salladı ve ben kendimi üstü kapalı anlatmaya başladım.

"İsmim Zeynep, zaten biliyorsunuz! 17 yaşıma yeni girdim. Kahve vazgeçilmezim, bir renk seçimim yok koyu renkleri bir tık fazla seviyorum.. bu kadar." Sude ve Elif ağızları açık bana bakıyorlardı.

"Yuh artık bir nefeste geçmişini çizdi!" Dedi Sude, Elif elimi sıkıyordu. Dalga ile konuştukları bariz belliydi. Onlara kıkırdadığım sırada ders zili çaldı. Kantinden sınıfımıza üç kat çıkıyordu.
Sabah alelacele çıktığım için hiç bişey yememiştim zaten canım da pek birşey istemiyordu. Merdivenlerde bir kat çıkmıştım ki başım dönmeye başladı. Merdivenden bir basamak aşağı ayağım kaydığı sırada belimden tutan elle yaralanmaktan son anda kurtuldum. Bana endişeyle bakan bu çocuğun kokusu çok tanıdık gelmişti.
Tıpkı yağmurdan sonraki toprak kokusu gibi...

"iyi misin?" Gözlerindeki koyu renk oda çok tanıdıktı. Elini belimden çekti öğretmenler zili çalmış Sude ve Elif çoktan gitmişlerdi.

"E-evet iyiyim!" Bu çocuğun kollarından kendimi kurtarıp merdivenleri hızlı hızlı çıktım. Sınıfa ulaştığımda, öğretmen girmişti bile. Kapıyı tıklatıp açtım.

"Evet..." Dedi Tarık hoca girdiğini görmemişti.
"Okulun ilk günü ikinci derste geç kalma başarı ödülünü izin kağıdını getirdikten sonra vereceğiz. Şimdi çık, bir daha olmasın."

"Hocam..." Kahretsin konuşma yetimi kaybettim sanırım.

"Dersimi kapı kapalı seviyorum. Çık dedim."

Hafiften yine başım dönüyor, miğdem bulanıyordu. Gözlerimin kararmasıyla bütün sınıfın gözleri önünde yere yığıldım. Son duyduğum Sude'nin sesiydi.

Gözlerimi araladığımda revirde olduğumu anladım. Başımı tutup kalkmaya yeltendim ama başarısız oldum Sude elinde ki tost ve ayranla yanıma geldi.

"Kalkma dur! Al şunu iç biraz, tansiyonun falan oynamıştır." Sude elindeki tuzlu ayranı uzattı. Bir kaç yudum içtim.

"iyi misin biraz daha," Başımla onu onayladım.

"Gel hadi bunu da kantinde yersin hemşire uyandığında çıkabileceğini söyledi." Sude'nin yardımıyla yerimden kalkıp kantine indim.
Boş masanın birine oturup, tosttan bir lokma aldım. Çiğnemeye başlamadan yine ve yeniden mide bulantım tekrar etti. Öğürerek kantinin dışındaki kızlar tuvaletine girdim.
Lavaboda kusarken Sude ise arkamda saçımı tutuyordu. Etrafımızdaki bir kaç kız iğrenerek bakıyorlardı. Ne yapayım içimde tutamazdım.

Okul yönetiminden izin alıp babamı
aradım. Babamı okul bahçesinde beklerken Atatürk büstünün yanında bir kaç öğretmenle konuşan Tarık hocayı gördüm. Yanındaki öğretmenlere birşeyler söyleyip oturduğum banka geldi.

"İyimisin, neden buradasın?" Dedi eli cebinde beni incelerken.
Başımı onaylarca salladığım sırada babam okul kapısında göründü.

"Teşekkür ederim, babam geldi." Dedim çantamı omzuna atarken.

"İznin varmı?" Diye sordu kapıda beni izleyen babamı işaret ederek. Fazla üstleniyordu disiplini, biraz salsa kendini iyi olacaktı.

"Evet." Dedim zoraki gülerken devam ettim. "İzin aldım. Sabahta bir kaza atlattığım için geç kalmıştım. İyi günler!" Tekrar konuşmasına fırsat vermeden babamın yanına gittim. Babam omzumdan destek verip arabaya yönlendiriken endişe içinde soruları devraldı.

"Ne oldu benim güzel kızıma!?"

"Biraz miğde bulantısı ve baş dönmesi baba abartılacak birşey yok."

"...ve birazda baygınlık.." dedi babam beni taklit ederek kaslarını araladı. "O adam kimdi?"

"Öğretmenim baba!"

"İyi iyi, hadi o zaman hastaneye bir gidelim."

Babam hastane diye diretti ama eve dönmek için ısrar ettim.

"Zeynep... Babam inat etme hastaneye gidelim." Babam endişe içinde ellerimi sıvazlıyordu arada bir ateşim varmı diye alnıma elini koyup kontrol ediyordu.

"Baba lütfen! Eve götür beni sabah miğdeme birşey girmedi ondan böyle oldum. Eğer birşeyler yedikten sonra yine geçmezse sözünü ikiletmiyeceğim.... söz!" Babam yüzüme bir kaç saniye bakıp, önüne döndü ve anahtarı çevirdi.

**** **** ****

Gece yatağımda karnıma giren kramplarla uyandım. Büyük bir inlemeyle yataktan kalkmaya çalıştığım sırada aynı krampla yere serildim. Ellerim karnımda, cenin pozisyonunu aldım.
Annemler odamın kapısını büyük bir telaşla açıp girdiler. Babam kapıda bakarken annem yanıma oturdu.

"Kızım, Zeynep!" Annem karnımdaki ellerimi asıldı.

"Anne bırak ağrıyor!" Diye karnıma baskı uyguluyordum.

"Seher, sen Zeynep'i aşağı indir. Ben arabayı çalıştırayım." Babam söylene söylene aşağı inerken annem kolumdan tutup kaldırdığında bacağımdan inen kanla gözleri irileşti.

"Z-zeynep! Kızım bu ne böyle!"

"Anne ağrıyor ahh!" Annem beni zorla kaldırdığında yavaş yavaş aşağı indirdi. Çalışır durumdaki arabanın arka kapısını açıp önce annem bindi, arkadan beni kolumdan asılarak kapıyı kapattı. Babam arabayı kullanmaya başladığında annemin dizine, başımı koydum. Hala ağrılardan inliyordum.
Hastanenin önüne geldiğimizde babam inip kapımı açtı ve beni kucağına alıp acil girişin önünde sigara içen hastane çalışanlarına seslendi.
Baygın değildim. Ama ayıkta değildim.
Önce babamın sıcak kollarından ayrılıp soğuk bir yere bırakıldım. Ardından göz kapaklarımdan sızan koridor ışıkları, sert zeminde ilerleyen tekerlek sesi ve bir kapı kapanma sesi..

Bölüm sonu!

Zeynep'e ne olmuş olabilir yorumlarda bildirirseniz sevinirim!

AŞK'LA KALIN!❣️

BABAMIN GÜNAHIWhere stories live. Discover now