18 - "Telefon"

615 19 5
                                    

Sana en muhtaç olduğum şu anda gel. yaşamak olsanda gel! ölüm olsanda gel!
Ümit Yaşar Oğuzcan_

Gözde ile konuşmamdan sonra odama geçip uyumuştum. Şimdi ise uyandığımda güneş yeni batıyordu. Esneyerek yerimden kalktım, lavoboya girdim. Saçımı dağıtıp, banyo suyunu ayarlayıp üzerimi çıkartırken karnımı ilk defa çıplak gördüm. Hafif büyümüştü. Elimde olmayarak okşadım. Sanki hoşuna gitmişti. Ve belki benimde!
Ağlamaya başlamıştım bile suyun altına girerken. Hıçkırığa dönüştü ağlamalarım. Deli gibi ağlıyordum. Suyun yüzüme vurması göz yaşlarımı görünmez yapıyorken, utancımdan, lekemden, hüznümden, arınmıştım sanki.
Dakikalar sonra çıktım kabinden. Kapının yanındaki dolabın hemen üstünde pembe bornozu giyip çıktım. Yatağımın içine geri dönüp yorganıma sıkı sıkı sarıldım. Gözlerimi yeniden kapatmıştım. Odama kim geldi, hatta gelen oldumu bilmiyorum. Rüyalarıma Zehra, annem ve babam giriyordu sürekli neredesin diyorlardı. ağlıyorlardı. Yine aynı rüyaları gördüm bu gece. Gözlerim aniden açıldı. Bir telefon bulup anneme iyi olduğumu söylemeliydim. En azından bu kadarını bilmelerine hakları vardı. Hemen kalktım yataktan. Ani kalktığım için gözüm karardı, başım döndü ama durmadım. Yürüdüm. Yürüdükçe önümdeki  engeller kendiliğinden çekiliyordu sanki. Annemin sesini duymalıydım.
Odadan çıkıp salonda telefon arıyordum. Nasıl olursa farketmez, sabit yada cep. İşte orada koltukların ortasında büyük cam sehpanın üzerinde! Telsiz, sabit telefonu alıp annemin numarasını tuşladım. Numara ekranda görünür korkusuyla kapatma tuşuna bastım. Tekrar evimizin numarasını tuşladım. Kalbim olduğu yer hariç bütün bedenimde atıyordu. Nabzımın her atışında kan basıncını en yüksek debide hissediyordum.
Çalıyordu!
Çalıyor!!!

"Alo.." Annem'in sesini duymayalı o kadar zaman olmuştu ki kalbim durmak üzereydi. Elimle ağzımı kapattım. Kapattığım gözlerimden sevinç ve hüzünle kıvrılan dudak çizgime indi bir damla. Ağladığımı duymasını istemedim o an. Sonra oda sustu. Hıçkırıklara boğulmuşken, düştüm dizlerimin üzerine.

"Kızım!" Dedi annem. Zeynep'inin hıçkırıklarını duydu. Hala bitmek bilmeyen göz yaşlarım hız kesmeden devam ederken yine aynı tınıyla seslendi annem.

"Kızım...  Zeynep'im, yavrum, annem neredesin? Sesini duyamadım sağır oldum kuzum. Güzel yüzünü göremedim kör oldum yavrum. Annem, Zeynep'im! Bir ses ver kuzum, biliyorum hayattasın." Kulağıma yansıyan annemin sesinden faklı bir ses geldi telefonun diğer ucundan. Bu babamdı. Babamın sözleri geldi bir an aklıma. Aklımdan çıkarmaya çalışıp anneme, annemin sesine odaklandım.

"Anne.." dedim ağlamayı sürdürürken. "Yapamadım. Kıyamadım kendime."

"Kızım neredesin? Söyle alayım seni. Bak baban için bir sorun varsa şimdi bitiririm bu işi. Beraber... sen, ben, Zehra gidelim uzaklara. Sen nasıl istersen kızım, yeterki yanımda ol."

"Anne şimdi kapatmam lazım yine ararım."Annem konuşmasını bitirmeden yüzüne kapatmıştım. Kimseye yakalanmak istemiyordum hesap vereceğim şeyler yapmak istemiyordum.
Karanlıkta merdivenlerden inen kişiyi gözlerimdeki yaşların etkisiyle görmekte zorlanıyordum.

"Kim var orada?" Gözde'nin sesiyle göz yaşlarımı silip oturduğum yerden kalktım.

"Gözde!" Yavaş adımları hızlandı.

"Zeynep, ne oldu? iyimisin?!"
Sarıldım ona sımsıkı ağladım omuzlarında, bir kaç saniye sonra geri çekildim.

"Zeynep sen iyimisin? Hastaneye götürüyüm mü?"
Burnumu çekerken başımı salladım.

BABAMIN GÜNAHIWhere stories live. Discover now