24 - "Cinsiyet"

604 23 3
                                    

Tarık kahvaltıda yoktu bu sabah. Ali ise uyku mahmuruluğuyla merdivenlerden iniyordu. Bütün gece benim sırrımı ve gözümden akan bir tek damlayı anlamaya çalışmış, düşünmüş belliki!

"Günaydın!" Dedi Gözde masaya oturan Ali'ye o'da umursamaz değilde farkında değilmiş  gibi cevap verdi. Gözde, gülümsemesi solarken Ali'ye uzanıp kolunu sıvazladı.

"Ali iyimisin?" Ali başını sallayıp tabağındaki omlete çatalını batırdı. Gözlerini bana çıkarıp bir kaç saniye baktı. Elindeki çatalı tabağının üzerine bırakıp masadan kalktı.
"Ali nereye?" Diye soran Gözde'yi dinlemeden geri merdivenleri tırmandı.

"Hiç böyle yapmazdı. Ne oldu şimdi birden?" Diye başını salladı Gözde. Sorusu bana değildi kendi kendine konuşuyor gibiydi daha çok.

"Gece odama geldi." Dedim birden. Kim hakkında konuştuğumu anlamayan Gözde tapletinden başını kaldırıp bana baktı.
"

Ali!" Diye devam ettim aynı ses tonuyla

"Neden?" Diye ekledi Gözde

"Dün o arkadaşının söylediği şeyler uyutmamış!"

"Sana... sormaya gelmiş?" Dedi merakla devam etti. "Sen ne söyledin?" Meyve suyumdan son yudumu alıp mendille dudaklarımı kuruladım.

"Gerçekleri! Tarık'ın karnımdaki karanlığımın zevk uğruna yaptığım bir hata olduğunu yani yanlış anladığını söyledim." Kaşları çatıldı Gözde'nin..

"Karanlığın mı?" Diye inanamaz bir bakışla sordu. Elimde olmadan karnımı okşadım.

"Evet! o karanlığın tohumu ve onun ismide bu oldu!" Dedim hiç düşünmeden pişman olacak birşey yoktu. Herşeyi biliyordu zaten.

"Sen kendi yaptığın hatanın bedelini karnındaki masuma yükleme!" Arkamdan gelen sesin sahibine oturduğum sandalyeden kalkmadan döndüm.  Ön yargı Tarık'ın hayat felsefesi haline gelmiş, kırmaktan çekinmiyordu.

"Tarık!" Diye uyardı Gözde.

"Yeter Gözde ona birşey kanıtlamak zorunda değilim. O değil, bütün dünya öğrensede aynı şeyi yapacaklar bu dar kafalılar!" Olduğu yerde donup kalan Tarık göz dahi kırpmıyordu fakat gözleri alev almış, ateş ediyordu.

"Sen benimle nasıl konuşuyorsun böyle saygısız. Sınırını aşma..." Sandalyeden kalktım. Önüne üç adımla geldim.

"Sen bir öğretmen olarak bırak öğretmenliği insan olarak utanmıyor musun bilip bilmeden hakkımda yorum yapmaya? Sen asalak bir eğitimciden fazlası değilsin!"

"Zeynep!" Diye kükredi. Ben adım adım geri giderken adımlarımı takip ediyor aynı hızla yürüyordu üzerime. Elini kaldırdı vuracağı sırada havada kalan elini yumruk yaptı.

"İşte sen busun Tarık Ateşoğlu! Gücün, sesin bize bizim gibi zayıf(!) pardon! kadınlara, çocuklara yetiyor değilmi?"  Bir kaç saniye irileşmiş öfkeli gözleriyle bakıp dişlerini gıcırtatarak arkasına dönüp geldiği yere geri gitti.

"Zeynep, neden böyle söyledin şimdi?" Diye beni sorgulayan Gözde'ye açıklama yapmadan arkamdaki sandalyeye tutunarak derin derin nefes alıp veriyordum.
Kendimi savunma gereği duymuyordum. Tamam biraz ağır konuşmuş olabilirim fakat hakettiğinide adım kadar net biliyordum. Sonuna kadar.! Ben cevap vermeyince Gözde bir nefes alıp masadan kalktı.

BABAMIN GÜNAHIWo Geschichten leben. Entdecke jetzt