41 . Bölüm - "Beyaz atlı prens ile kırmızı başlıklı kız"

489 29 7
                                    

Gece zifiri karanlığı esir alıp saatlerce  boğuştuğum kötü düşünceler kapanan gözlerimle son buldu. Yaşadığım onca stres  gördüğüm kabuslara el uzattı. Boş bir beşik, inen karnım ve karanlık...

Terlerle uyandığım yine kaçıncı gece? Üç ay boyunca  tam seksendokuz  gece kabuslar oldu uykumu bölen.

Karanlık saran odamda etrafıma baktığım sırada sessizce açılan kapı içime dolan korku ile yorganı başıma çektim. Daha önce ben uyurken gelen oldumu? hatırlamıyorum, ama geceleri sık sık uyandığım için hiç kimse odama gelmemişti. Bir elim karnımda bebeğimi korurken diğer elimle yorganı tutuyordum. Kuzuların sessizliğini yaşıyordum adeta. Yorganı aralayıp baktığımda bir adam başıma eğilmiş yorganı üzerimden asılmak üzereyken başımı çıkardım.

"Sen kims-" cümlemi yarım bırakan dudaklarıma değen yabancının eliydi.

"şşş sessiz ol!"  Dedi ve beni aydınlatan o isim çıktı ağzından "ben Tarık! Seni almaya geldim!" Diye parmakları dudaklarımı okşadı. Beni bırakmamıştı. Beni unutmamıştı. Annesinin sesini ilk kez duyan bebek gibi gülümsedim o an. Mutluydum. Ve aynı zamanda korkuyordum.

Tarık yorganı üzerimden kaldırıp ayağa kalkmama yardım etti. Kapıdan çıktığımızda küçük bir şok daha yaşadım. Eli silahlı iki adam kapının önünde durmuş bizi bekliyorlardı.

"Bunlar kim?" Dedim şaşkınlıkla. Kolumdan hala asılarak merdivenlere çekiştiren Tarık'a.

"Buradan bir çıkalım sana herşeyi detaylıca anlatacağım güzelim." Merdivenlerden yavaş ve ses çıkarmamaya dikkat ederek dışarı açılan kapıya geldik. Bana üzerinden çıkardığı paltoyu giydirdi ve başımada bir bere takıp saçlarımı berenin içine yerleştirdi. Bana giydirdiği paltoda küçücük kalmıştım. Eminim ki şuan bir ördek gibi görünüyordum.

Evin arka tarafında halen çalışır durumdaki arabanın yanına ulaştığımızda heyecan artı korku etkisini azaltıyordu. Aracın arka kapısını açan Tarık binmeme yardım etti. Dışarıda kalan bir kaç adamla birşeyler fısıldayıp yanıma oturdu.

"Devam et..." Dedi şoför koltuğundaki adama. Tarık arka camdan takip edilip edilmediğimizi kontrol ediyordu. O karanlık hapishanem artık ardımda kaldı. Nefes almayı bile özlemiştim. Onca zaman sonra ciğerlerime bağlı zincir teker teker açılıp yok oluyordu. Artık nefes almam kolaylaşıyor kalbim sanki her hucremde atarken yenileniyordu.

"Nasıl geldin? Beni nasıl buldun? Oradan nasıl çıktık? Nereye gidiyoruz?" Arka arkaya sorduğum sorulara Tarık arka cama bakarak yanıt verdi.

"Bekle güzelim şimdi zamanı değil takip edilmediğimizden emin olalım olmamız gereken  yere sağsağlim ulaştığımızda herşeyi tek tek anlatacağım. Sadece bekle..." Araba orman yolundan ana yola ulaştı. Uzun süren anayolun ardından karanlık caddeler, sokak lambalarının yaydığı loş ışıkların arasından ince taneleri akan kar  gördüğüm en güzel kartpostal manzarasıydı.

Haftalarca kaldığım bir dağda yeniden şehir hayatına kavuşmak aklıma gelmeyen belkide tek şeydi. Cama yaslanıp herkesin her gün her gece şahit olduğu sıradanlık bana bir lükstü. Özlemiştim.

Gecenin en zifiri karanlığını kaplayan kar, evlerin pencerelerinden tek tük yanan ışıklar yanımda Tarık hala benimle olan kızım hernerdeysek işte benim hayatımı geri aldığım o nokta ogün, bu gece tarihe yazılacak belkide tek hatıra olacaktı. Sokaklar aştık caddeler, yollar, kavsaklar.... Yüzümde günler sonra beliren bir gülümseme... Rüya olmadığına inanmak istemeyeceğim kadar derinde olmak istediğim.

Ya rüyaysa!? Bir anlık korkuyla sağıma dönüp Tarık'ın yanımda olup olmadığına baktığımda içimden binlerce kez şükrettim. Hala arka cama bakan Tarık'a yüzümü çevirip onun o kokusunu üzerimde taşıdığım paltosuna kollarımı sarıp ön cama odaklandım. Çeşit çeşit arabalar geliyor ve gidiyordu. Gözlerim kapanmaya yemin etmişken önce esneyip gözlerimi kapattım. Korku benimle özdeşleşmişti sanki. Korkuyla yeniden açtım göz kapaklarımı kaybolmaktan, kaybetmekten yeniden yenilmekten... 

BABAMIN GÜNAHIWhere stories live. Discover now