15 - "Yeni insanlar"

709 25 1
                                    

Kirli bir çocuk yüzüyüm kapında!
Ama dünyanın en temiz gözleriyle bakıyorum sana. Şeker değil istediğim yüreğini koy avuçlarıma..!

Uykumu almış halde gözlerimi araladım. Koyu yeşil bir yatakta üzerinde baharı simgeleyen çiçek ve böcek resimleri olan nevresimi üzerimden iteleyerek karnıma ağırlık vermeden kalkmaya çalıştım. Karnım çok büyümemiş olabilir ama yinede hissediyordum onun varlığını. Etrafımı, odayı inceledim burası benim odam değildi. Üzerimdeki çarşafı atıp yataktan kalktım.

"Gökçe, şu kıza bir bakar mısın? Hala uyuyorsa hastaneye götürelim."

"Ta-mam  bakıyorum!" Odanın dışından uzak olmayacak kadar net olmayan sesler geliyordu. Bunlarda kim? ben neredeyim?

İsminin Gökçe olduğunu öğrendiğim kız, kapıyı açtı. Göz göze geldik, şaşırdı. sanırım birazda korktu. Kısa, dalgalı ve kahverengi saçları, deniz mavisi gözleri, oldukça kalın dudak ve abartısız makyajıyla mankene benziyordu çok güzel bir kızdı. Sanırım benden iki, üç yaş büyük olmalı bilmiyorum.

Gülümsedi.

"Uyanmışsın! Neşeli sesiyle önüme bir adım attı.

"Nasılsın iki gündür senin uyanmanı bekliy-" kaşlarımı çatmamla beraber konuşmam bir oldu. 

"Nasıl yani?! iki gündür uyuyormuyum?" Başını olumlu anlamda salladı.

"Evet!  Neyse gel seni buraya getirene güzel haberi verelim!"  Beni kim getirmişti ki? Hem niye buraya gelmiştim?
Elimden tutup beni büyük bir salona getirdi ev çok olmasada büyüktü. Gökçe ismindeki kız beni asılırken beni buraya getireni görmek istiyor, uykumun bu denli ağır oluşunu sorguluyordum.

"Bak sana kimi getirdim... sürpriz!" Büyük pencerenin önünde duran adam sol eli cebinde sağ elinde
kahve kupasıyla bize döndü. Şaşırmış gibiydi nedenini anlayamadım. Belkide uyanmamı beklemiyordu. Kaşlarını çattığı yer çizgi olmuş ben buradayım diye bağırıyordu adeta.

"Gökçe, bana seslenebilirdin, kız daha yeni uyanmış." Çok tanıdık geliyordu yüzü, sesi ve gözleri.. Başımı salladığımda Gökçe dudağının kenarını ısırıp bana mahcupça gülümsedi.

"Hadi gel seni odana götürelim." Gökçe tekrar elimden tutup bu defa daha dikkatle odama kadar bana eşlik etti.

"Ben iyiyim gerçekten, bu kadarı fazla." Yatağıma yattığımda oda yanıma oturdu.

"Sen bunları düşünme, hadi şimdi biraz daha dinlen seninle daha konuşacağım çok şey var!" Son cümlesini karnıma bakarak söyledi ve odadan çıktı.

Annem ne yapıyordu ya babam koskocaman iki gün olmuş mektubu bırakıp evden çıkalı. Pişmanlık içimi yesede buna mecburdum.
Elimi karnıma koydum. Sanki hissetmiş gibi biraz önceki kasılmalar kaybolmuştu sanırım oda korkuyordu. Penceremden gelen güneş ışınları son nefesini verirken kapı çalındı. Gelen kişi sanırım bu evin calışanıydı.

"Tarık oğlum ve Gökçe kız seni yemeğe bekliyorlar kızım."Başımı olumlu anlamda salladım.

"Tamam geliyorum. Pardon..."çıkmak üzere olan evin çalışanı başını çevirdi.

"Lavabo nerede acaba?" Çekingen çıkmıştı sesim. Elini kaldırıp odamın içindeki hiç dikkat etmediğim kapıyı gösterdi.

"Odada ki şu lavaboyu kullanabilirsin kızım."

"Teşekkürler!" gülümseyip lavaboya girdim. Elimi, yüzümü yıkayıp dikkatle inceledim aynadaki solmuş yüzümü, dağılmış görünüyordum. Aynaya yansıyan görüntüm içimde ölen ruhumu ele veriyordu. Kelimenin tam anlamıyla bitmiştim. Saçımı tepemde topuz yapıp lavabodan çıktım.
Odadan çıkıp salonun sağ köşesindeki yemek masasına ilerledim. Masada ilk kez şimdi gördüğüm bir adam, Gökçe ve akşam üzeri gördüğüm diğer adam vardı.
Gökçe gülümseyerek karşısındaki sandalyeyi gösterdi. Yerime geçerken hepsinin gözü üzerimde beni izliyorlardı. Bu gerçekten utanmama sebep olmuştu.

"Ooo uyuyan güzel uyanmış!" Bu cümle benim paralelimde oturan yeni gelen kişiye aitti. Bal rengi gözleri,kumrala yakın tepede bağlanmış kısa saçı, spor giyimiyle oldukça zarif ve yakışıklı bir adamdı. Diğeri ise ela rengi gözleri, asker tıraşı saçları, kirli sakallarıyla tam bir uyum kazanmış takım elbisesiyle tarz bir adamdı.

"Acıkmışsındır, hadi başla!" Gözde önüme konulan çorbayı işaret etti. Gözde'nin sözünü devralan uzun saçlı adamdı

"Eee iki gündür uyuyor. Acıkmıştır tabi!" Elime sağ tarafımda duran kaşığı alıp çorbayı yuduladım. Şu an yalnız olsaydım tabağı kafama dikebilirdim o derece açtım.

"Bu kadar zaman oldu ismini bilmiyoruz.  İsmin nedir?" Uzun saçlı adam bana ismimi sorduğunda büyük bir iştahla içtiğim çorbadan başımı kaldırdım. Çekingen tavırla gülümsemeye çalışarak ona baktım.

"Zeynep..." tek kelimeyle söylediğimde biraz güldü.

"Memnun olduk Zeynep, bu arkadaşım Tarık, Gözde ve ben Ali!" Bu ismi duyunca içtiğim çorba genzime gitti. Aniden, öksürükle yan döndüm. Gözde, masanın ortasındaki cam sürahiden bir bardağa suyu doldurup yanıma geçti. İsimlerini henüz öğrendiğim Ali ve Tarık ayağa kalktı. Telaşlı halde bana bakıyorlardı.

"Aslında kötü birşeyde söylemedim ki!"
Sudan bir yudum alıp nefes nefese ayağa kalktım.

"Müsadenizle ben artık gideyim." Gözde nereye der gibi kaşlarını çattı. Şu anda Tarık ve Ali'yi göremesemde eminim onlarda aynı şaşkınlığı yaşıyorlardı.

"Herşey için çok teşekkür ederim. Beni evinize getirdiniz, baktınız. Ama şimdi gitmem gerek."

Gözde elini, omzuma koydu önüme geçip gitmeme engel olmaya çalıyordu. Ben duyma ve görme yetimi kaybettim. İsmini duymaktan, anmaktan korktuğum adam aklımdan çıkmayan, beni bırakmayan karanlığım, su yüzüne çıktı. Kapıya doğru hızlı adımlarla ilerledim, arkamdan beni izleyen gözler arasından gelen öfkeli bir ses durmama neden oldu.

"Dur!" arkamı döndüm Tarık, Ali ve Gözde arkamda bana bakıyorlardı. Tarık adım adım  yanıma geldi.

"Nereye gideceksin, bu saatte? Gidebileceğin biryer varmı? Yoksa yine ormanamı dönüyorsun?!" Başımı kaldırdım yüzüne baktım. Bir iğne ucu kadar bile pürüz yoktu. Ela gözleri güzeldi. Kapanan gözlerim gözlerinde, onun yüzünde kararmıştı. Sonra bir el bir kol sardı bedenimi.. Ara ara açılan solmuş gözlerim, kusursuz yüzünden  çıkıp ela gözlerinde buluştuğunda kapandı gözlerim.

Bölüm sonu!

AŞK'LA KALIN!❣️

BABAMIN GÜNAHIWhere stories live. Discover now