12 - "Soğuk müjde"

769 26 2
                                    


2 saat sonra

Gözümü aralayıp kolumun hareketini engelleyen serum iğnesine baktım, ardından yanımda şevkatli gözlerle beni izleyen anneme.. Uyandığımı farkeden annem çenesinin altında tuttuğu elini çekip, hafifçe toparlandı oturduğu yerden.

"Kızım nasılsın? ağrın varmı?" Savaştan çıkmış gibiydim hafiflemiş ama yorgun.
Başımı sağa sola salladım.

"İyiyim anne!" Karşı sandalyede oturan babam uyuklarken sesimize uyandı. Başını sandalyeden kaldırıp, elleri göğsünden inmeden aynı soruyu oda tekrar etti.

"Nasılsın kızım?"

"Daha iyiyim baba!" Babam göz atıp gülümsedi.
Bir beş dakika sonra doktor elindeki kağıtlarla içeri girdi. Dikkatle kağıtları incelerken kaşları çatıldı. Babama ve anneme sırasıyla baktı sonra gözü beni buldu. Biz ne olduğunu anlamaya çalışırak doktorun yüzünü tarıyorduk bakışlarımızla.

"Anladığım kadarıyla.. Zeynep kızımız evli değil." Babam kaşlarını kaldırdı, başını salladı.

"Evet değil." Diye onayladı doktoru. Doktor birşeyler söylemek istiyordu. İyi birşey söylemek için kağıda tekrar tekrar bakıyordu.

"Sizinle biraz dışarıda konuşalım." Annem ve babam daha dünden hazır kapıya yöneldiler.

"Durun! söyleyeceklerinizi bende duymak istiyorum!" Arkalarından tabiki bakmayıp konuştum. Oldukları yerde döndüler. Annem korkmuştu kötü şeyler duymaktan. Yada duyurmaktan...

"Zeynep! Kızım..." Annemin sözünü bitirmesini beklemeyen doktor uysalca kendisi devam etti.

"Tamam gelin, onun hakkındaki gerçeği ondan saklayamayız hemde bu şey onun içinde büyürken!?"

"Yoksa....!" Annem korkuyla yutkundu. Kötü birşey olacağı konusunda endişeyle doktora baktık.

"Korkmayın! Zeynep'in önemli bir sorunu yok, bizim açımızdan. Vitamin eksikliklerinin yanında... Zeynep kızımız... bir bebek bekliyor!"

Karanlıktan kurtulup tekrar aydınlığa kavuştuğumu, güneşin beni yeniden ısıttığı günlere döndüğümü düşünmüştüm. Fakat aldığım sonuç aydınlık değildi. Evren bu defa beni karanlığın en dibine çekmiş içime karanlığın tohumunu yerleştirmişti. Normale döndüğünü düşündüğüm hayatım çıkmaz sokaklarda, karanlık gecitlerde dinleniyordu. Dinlendikçe yorgun düşüyor ve bana son bir tokat atıyordu. Hep bitti dediğim yerde yeni bir hikaye baş gösteriyordu. Bir varmış bir yokmuş...
Doktor'un son kelimesi beni şoka sokarken annem yerde baygın yatıyor, babam ise doktorun yakasına yapışmış hesap soruyordu.
Elimi karnıma koydum, sanki oradan çıkarabilecekmiş gibi sıktım. Bütün gücümle bağırdım. Boğazım yırtılacak kadar çok bağırdım. Babam doktorun yakasını bırakıp gözlerinin önüne sinmiş damlalarla bana döndü. Adım adım yanıma geldi. Yürümeyi henüz keşfetmiş bebek adımlarıyla..
Boynuma sarıldı, hıçkırıklara boyun eğip ağladı. Gücü tükenmiş halde dizlerinin üzerine düştü. Sırtımdan kayan elleri ellerimi buldu.

"Sen daha bebektin kızım! Sen benim küçük bebeğimsin!"

Sonra yerde baygın yatan annemi uyandırmaya çalışan doktora yüzündeki yaşları silerek baktı.

"Alın, çıkarın onu!" Bağırmıştı!
Annemi kendine getiren doktor, başını salladı.
Yerden annemin eline destek verip kendiside kalktı.

"Tamam, önce tahlil yapal-" Doktorun sözünü kesen babam hızla doktorun yanına gitti tekrar yakasından tuttu.

"Tahlil yok direk alın." Yakasını babamdan kurtaran doktor, teslim olur gibi elini kaldırdı.

"Bakın böyle bir şeyi benden istemeyin bu kızınızın iyiliği için. Evet biliyoruz ki yaşı çocuk doğurmak için erken ve büyük riskleri var. Ama şu da bir gerçek çoğu genç kız bu işlemi yaptırdığında hayatı boyunca çocuk sahibi olamıyor."

Babam Doktorun söylediklerini dinledi, biraz olsun rahatlamış olsa da bu durumdan dolayı tabi ki kötü hissediyordu.

"Ne gerekiyorsa hemen yapın!"
Doktor yakasını düzeltip başını salladı ve odadan çıktı. Annem baş ucuma oturup sanki oynarken yaralanmışımda 'geçti' der gibi ellerimi öpüyordu. Babam öfkeyle çıkarken içeriye elinde şırıngayla hemşire girdi. Sol kolumda damarı bulup altı tüp kan aldı.
Annem hâlâ başımda, saçlarımı koklayıp öpüyor bir taraftanda gözünden damlayan yaşı silmeye çalışıyordu. Biri akıp arkasından yeni yaşlar geliyordu. Bana kıyasla onların acısı daha fazlaydı.

1 saat sonra

Aynı odanın içinde tekrar üç kişi doktoru bekliyorduk. Babam odanın ortasında kolları göğsünde bağlı, üst dudağını dişleyip volta atıyor. Annem ise oturduğu sandalyede eli dizinde babamı izliyordu. Kapı açıldı ve elinde sonuç kağıtlarıyla doktor girdi. Babam durdu, annem ayağa kalktı. Sabırsızca doktorun söyleyeceklerini bekdliyorduk.

"Beklediğim gibi kötü bir durum yok ama..."
'ama, fakat, lakin' bana hep bir kötülük simgesi olarak gelmiştir. Korkuyorum anladınız mı? Korkuyorum.
Babamın yüzü düştü. Sorarcasına doktorun yanına iki adım atıp başını salladı.

"Ama...?" Öfkeye dair bir kırıntı bile yoktu babamda, canı yanıyordu. Korkuyordu.
Annem canının acısıyla bir nefes bıraktı. Artık başımıza bundan daha kötü ne gelebilir ki derken evren en kötüsünü yaşatıyordu.

"Çok geç!"

Annem titreyen sesiyle doktoru tekrar etti.

"Nasıl... Ne geç?"

"Zeynep'in hamileliği çok ilerlemiş. Ondört haftalık ve alınması için çok geç bir evrede! Geçmiş olsun."

Bölüm sonu!

Sizce Zeynep bundan sonra nasıl bir yol izleyecek yada ne yapmalı?

AŞK'LA KALIN!❣️

BABAMIN GÜNAHIWhere stories live. Discover now