44.- Küçük Hayaller

222 8 1
                                    

Bazen öyle anlar vardır ki hayatının küçük bir anı tüm hayatını ele geçirir. Mesela bir kış akşamı hafif hafif esen bir rüzgar yeryüzüne konmuş kar yığınını eritirken radyoda çalan hüzünlü bir şarkı aklından çıkmayan acıyla hüngür hüngür ağlatır. Ama bilmiyorsun. Daha ne olabilirki diyorsun. Haklısın da. Son yaşadığın acı en büyük sancın sanıyorsun.
Aynı akşam seni zehirleyen o acıyı iliklerine kadar hissederken panzehiri olduğunu düşündüğün şey seni buluyor. Büyük bir gülümseme yayılıyor dudaklarına. Güldüysen işe yaramış olmalı değil mi? İşte bazen böyle olur. Finali çoktan yazılmış bir filmdir. Ve sevdikleriniz o anda sonsuza kadar mahkum kalır.

Azra. Annesi kanser, babası ise ayyaşın teki. Bir evin dört çocuğundan sadece birisiydi Azra. Henüz 9 ve 14 yaşlarında iki kardeşi vardı. Okul çıkışı sokak ve cadde aralarında kalem, su, mendil satarak babaları Rüstem'in içki parasını çıkarırlardı. Ve birde Azra'dan 1 yaş büyük asker abisi vardı. Azra büyük olmasa da bir mağazada çalışıyor aldığı paranın bir kısmını askerde ki abisine gönderirken kalanını ise ay boyunca yaptığı eczane ve bakkal borcuna yatırırdı. İki küçük çocuk. Kış soğuklarına akşam babalarının bedenlerini çürütmesini engellemek adına savaş açmışlardı. Karın tokluğuna kiracı gibilerdi bu dünyada mazlumlar. İnsanların birçoğu dilenci gözüyle bakıyorlardı. Bazısının ise hep bir bahanesi vardı. Kimse bu yüreklerin nasıl bir cellatla savaştığını bilmezdi. O insanlar ki hep karınları toktu. Sıcak yemekleri her daim önlerinde hazırdı. Bilmezlerdi. Aç uyumanın hatta uykunun korkusuz hayallere sığdığına. Vicdan hiç olmadığı kadar yaşlanmıştı.

İşten(!) eve dönen çocukların evde asla varolmayan yemek kokularını alma çabası bile yürek burkuyordu. Akşam olmuş Azra sobayı yakmıştı. Kardeşlerinin ve annesinin karnını doyurduktan sonra kendi odasına geçip dinlenmeye başladı. Aklından atamadığı bir adam vardı. Ne kadar yakışıklıydı. Saçları, sakalları, gözü, kaşı...
Arabasının içinden kendisine nasıl baktığını düşündü. Çekiciydi. Ulaşılmaz tavırları, bakışları vardı. Ama o Azra'yı seçmişti. Böyle düşündü Azra. Aklında olan düşünceleri gözlerine yayılıyor dudaklarında bir gülümseme peydah oluyordu. Aşk gerçekten bu muydu?

Gecenin ikisinde kapı şiddetle kapandığında ev ahalisinin yüreklerini bir ateş sardı. Biliyorlardı. Bu düzene alıştılar. Bir nara yükseldi yine her gece olduğu gibi. Yine her gece olduğu gibi korktular. Bıkmışlardı. Bir gece olsun korkusuz düşlere dalmak onların en büyük hayaliydi.
"Nerde lan çıkar." Dedi o korkuyu yayan ses. "Paralarım nerde? Bu kadar mı it herifler?"

"Baba vurma. Baba yeter." Dedi küçük Okan. Ama ne nafile. O canavar bu eziyetten zevk alır gibi iştahla atıyordu her tokadı. Azra küçük kardeşinin sesini işittiği an koştu yanlarına. "Yeter. O daha çocuk." Kardeşini yerden baygın halde kaldırdı. Gözlerinden akan yaş yüzüne saçlarının yüzüne yapışmasına neden olurken Azra kardeşinin yüzünde oluşan kırmızı çürükleri okşuyordu. "Abla korkuyorum." Dedi bir diğer kardeşi. Yatağın arkasına saklanmış aynı şeylerin başına gelmesinden kendisini sakınıyordu. Gözlerinden akmaya hazır yaşları yeşil harelerine canlılık katmış buğulanıyordu. "Yok birşey ablacığım. Korkma." Diye teskin ediyordu. Ardından beklenen o kapı çarpıldı. Rüstem istediğini almış meyhanenin yolunu tutmuştu.

"Bu yeşil beni açtı mı kız Ayten?"
"İsterseniz diğer renklerine de bir göz gezdirin derim." Dedi Azra. Reyon aralarında müşteri memnuniyeti sağlıyordu. Müşteri Azra'nın sunduğu öneri ile baştan aşağı Azra'yı süzdü. "Ne yani. Bu renk bana göre değilse neden geçen sefer ki düğün alışverişinde bana bu renkten verdin. Sen beni aşağıya mı çekiyorsun? Nerede senin o patronun? İş verdiği elemanlara dikkat etsin." Azra öfkelenmek istemiyordu. Bu onun için en iyi işti bu zamanlarda. "Boşver Neriman. Ekmeğiyle oynama garibanın. Baksana burada çalışırken kendisi nasıl giyiniyor." Bir ok gibi saplanmıştı bu söz Azra'nın kalbine. Utançla başını yere eğdi. Yüzü kırmızı rengi alırken yumduğu gözlerini açamadı. "Hanımlar." Dedi kalın sesli biri. Azra bu sesle hemen başını yerden hayretle kaldırdı. Bu yüz bu ses kalbini çarptıran adamın ta kendisiydi. "Hiç yakışıyor mu sizin gibi tatlı kadınlara bu sözler? Hem o buranın Çalışanı size önerilerde bulunmak onun görevi. Ve giyim tarzı oldukça sade." Diyerek müşterilerin yüzünü gülümsetti. "Eğer bu güzel hanımla başka işiniz yoksa bana da öneride bulunması için biraz sizden çalacağım." Dedi tek gözünü müşterilere kırparken. Azra ile bir üst kata çıkan Serkan erkek reyonuna ilerlediler. Azra'nın kalbinin sesi hoparlörden yayılan şarkıya eşlik ediyordu adeta. Bu ne masum bir aşktı. Serkan bir nefes alıp boğazını temizledi. Azra sesi titreyecek diye konuşmaya yeltenemedi.

"Geçen.."

"Geçen.." ikiside birbirine bakıp aynı anda konuşmalarına güldüler. Azra gözlerini Serkan'a çıkardı. Sonra etrafına dolandı aynı gözler. Kaçıyordu. Kaçmak istiyordu. O aşk hissini Serkan duymuyor, kalbini işitir düşüncesi ile uzaklaşmak istiyordu. Serkan boynuna elini atıp gülümserken Azra'yı işaret etti. "Önce sen söyle." Dedi. İnatlaşmak istemeyen Azra gülümsedi ve devam etti. "Geçen defa geldiğinizde bunu kasada unutmuşsunuz." Dedi. Serkan uzanıp Azra'nın elinden kimliğini alırken gülümsedi. Azra konuşmasına yeni bir detay ekledi. "Nerede yaşadığınızı bilmediğim için gelip aramanızı umdum ki zaten öyle oldu." "Senden fazla uzakta sayılmam. Lütfen şu sizli bizli mevzuları kaldıralım. Ben de strese girmeyeyim." Serkan'ın bu yaklaşımı ve sözleri Azra'nın kalbini delirtiyordu. Çıkış saati gelmiş Azra kalbini de mağazaya bırakıp kaçmak istiyordu. Artık onun densiz yersiz haddini aşan çarpıntısına dayanamıyordu. Azra iş çıkışı kurak tarlanın çamur yolunda yürürken arkasında gelen arabanın kornası ile kenarı çekilip arkasına baktı. Bu Serkan'dı. Ön camı açıp arabayı işaret etti. "Gel hadi. Seni evine bırakayım. Hava kararmak üzere." Azra yola baktı. Evine hala uzaktı. Aklı babasına gitti. Duyar görürse namus der acımadan vurur öldürürdü. Sonra düşündü. O sarhoş evin yolunu anca gece bulur. Düşüncelerden kendisini arındıran Serkan'a baktığında çoktan arabaya bindiğini hatta yolu yarıladıklarını farketti. Yol boyunca birbirlerine soru cevap eşliğinde eve gelmişti. "Biraz daha ileride inseydim." Dedi Azra. Yıllardır süren adet bugün bozulmuş olabilirdi. Babasının parası bitmiş ve eve erken gelmiş olabilirdi. Hem gece aldığı para az gelmişti. Serkan ikiletmeden biraz daha ilerledi. "Azra ne oluyor?" Serkan şaşırmamıştı aslında. Yeşilçam filmlerinde de aynı şey olmuyor muydu? "Babam." Dedi Azra utana sıkıla kelimeyi ağzına yerleştirirken. "Evde olabilir." Serkan dudaklarını düz çizgi yapıp başını bir kere salladı. Azra arabadan inip gözden kaybolana kadar Serkan bekledi.

Günler böyle akadursun. Azra ve Serkan aralarında ki elektriği farkedip ilişkilerine yeni bir boyut kazandırmışlardı. Azra'yı işten hergün aldığı gibi bugünde aldı Serkan. Tekerlek izlerinin benimsediği yolu geçip başka bir yola saptı. Sürpriz mazereti ile bir kulübenin önünde arabayı durdurdu Serkan. Heyecanla arabadan indiler. Azra'nın kalbi eksikliğini hissettirmeksizin aynı ritimde atıyordu. Kulübenin içine girdiklerinde Serkan kısa bir evlilik konuşması yapıp cebinden çıkardığı Zümrüt taşlı yüzüğü Azra'nın parmağına taktı. Heyecan ve mutlulukla sarıldı Azra Serkan'a. O gün ilk defa Azra Serkan ile birlikte olmuştu.

Slm ben geldim.
Bu bölümde biraz zorlandım.
Gözlerim dolu dolu oldu.
Nice insan var bu şekilde yaşayan.

Herneyse, siz neler düşünüyorsunuz bu konu ve bölüm hakkında?.
Görüşlerinizi satır arası yorumlarda bildirin.
😘

BABAMIN GÜNAHIWhere stories live. Discover now