7 - "Acı"

880 26 3
                                    

Dalma, düşünme, ağlama. Hayat bu!

Mahfeder insanı mesutken.

Bak ben ağlıyor muyum?

Herşeyimi kaybederken...

Ona kaşlarımı çatıp baktığım sırada hiç beklemediğim bir şey yaptı. Attığı tokat ile savruldum ve acıyla elimi yanağıma götürdüm.  Saçımdan asıldı ve yüzümü kendi yüzüne denkledi. Patlayan dudağımdan akan kanı baş parmağıyla silip, yüzümü okşadı.

"Güzelim acıdı mı?" Kahkaha atıyordu. Yüzümü sıkıca tutup savurdu. Sonra arkasını döndü elini beline yerleştirdi gülerek yine bana döndü. Dudaklarını yalayıp tiksintiyle devam etti.

"Sen kendini ne sanıyorsun? Hangi cesaretle bana yaklaştın? Kimsin sen?"  Gözlerim irileşmiş halde ona bakıyordum. "Bana bir bak, birde kendine. Benim seninle ne işim olabilir? Seni sevdiğimi söylediğime inandı mı?" Dedi dalga geçip gülerken. Sözleri giderek canımı yakıyor, sanki kalbime bıçak saplanıyordu.

"Çağlar neler s-saçmalıyorsun!" Dedim zar zor çıkan ağlamaklı sesimle. Ve bir kahkaha daha attı. Ben ne olduğunu anlamadan bakarken, araladığı dudaklarından o korkunç sözcükler bir bir döküldü.

"Çağlar mı? Oda kim?" Bir ara delirdiğini düşünmüştüm. Daha öncede hareketleri pek normal değildi. Bir gün sözleriyle kalbimi kırsa, diğer gün aşk'la başımı döndürüyordu.
Allah kahretsin ben bu adama aşıktım!

Sonra durdu, saçımı avuçlayıp yüzümü kendi yüzüne çıkardı. Gözleri, iğrenç bir şeye bakıyormuş gibi gözlerim ve yüzümde gezindi.

"Memnun oldunmu Zeynep hanım? Ben Ali!"

"Ali?" Diye tekrar ettim onu. İsmi kulaklarıma yankı yapıyor, yüzüme tokat gibi çarpıyordu. 'Ali..' Daha bu sabah bulduğum fatura ve Harun'un yanlışlıkla söylediğini sandığım isim...

Kaşlarımın altında kalan çökmüş gözlerim hala bir şaka ibaresi arıyordu onun yüzünde. Beklentim boşunaydı. Bir yalanın merkezinde kalmıştım. Yüzümde asılı kalan elini bir cesatle tutup öfkeyle fırlattım.

"K-kimsin sen?" Bağırdım. Duygusuzca güldü.

"Sen, kimsin...? Neden b-bana bunu yapıyors-sun?" Artık delirmek üzereydim. Bir fırtına kadar şiddetliydi öfkem.
Yüzü düştü, gözlerini öfke ateşi aldı. Tıpkı okulda olduğu gibi.

"Ben, kim miyim?" Bağırıyordu. Ağaçlar titreyip, kuşlar kaçacak kadar çok bağırıyordu.
"Ben, o hayalleri, umutları  kirlenen, bedeni kirletilen kızın abisiyim!"

Hayal, umut, kir? Benim o kızla ne alakam vardı? Tanımadığım bilmediğim insandan bir kızdan bahsediyordu. Tanımış olsam bile en fazla silgi, kalem tartışması yapmışımdır. Ben suçlandığım şey ve öfke ile ağlarken o etrafımda dönüyor, bir taraftanda konuşuyordu.
"Neden girdin hayatıma, n-neden?" Dedim, tutunacak bir dal arıyordum.

Sustum...

Durdu...

"Basit. İntikam!" Başımı hayır anlamında salladım. Bunlar bana çok fazlaydı. Kendi hayatımda başrol olduğumu düşünürken, aslında, sadece bir  piyonmuşum.
Arkaya bir adım attım. Uzanıp elimi tuttu, gözüme baktı.

"Sen çok masumsun Zeynep... Ama, bu bedeli birinin ödemesi gerek, tıpkı kardeşim gibi!"

Korkum bin kat arttı. Ağacın dalındaki son yaprak koparılmak üzereydi. Ucamayacak, rengi solacaktı. Belkide uzerine bir ayak basacak ezilecekti.  Birşeyler düşünmem lazımdı ve aklıma gelen ilk şeyi yapmak zorundaydım. Kacmaliydim. Uzaklara en ileriye veya en geriye...
Arkasını döndü yeniden. Üç, dört adım attı. İntikam planını anlatıyor beni nasıl kandırdığını elimden anahtarları alıp eve nasıl kamera yerleştirdiğini... Alçaklık sınırını nasıl aştığını dinletiyordu bana.

Sessizce geri adım attım. Kendi kendine gülüyordu. Arabayı geçmiştim. Az kalmıştı, kurtulmak üzereydim. Bir adım daha atıp koşacaktım. Ayağımın altında kırılan dal parçasıyla, korkuyla ona baktım. Ani bir hareketle bedenini bana çevirdi.  Arabadan destek alıp kendimi iteledim. Kostum kostum. O benden daha hızlı ve çok öfkeliydi. Kolumdan beni yakaladığında yere düşmem, sürünmem umrunda olmadan dikenli otların arasına fırlattı. Öfkeyle söylenirken kemerini açtı. Pantolonunun düğmelerini teker teker açarak, üzerime gelmeye başladı.

"Biliyormusun Zeynep!" Diye gömleğinin düğmelerini açıyordu. Kendimi dikenli otların arasından, tırnaklarımın arası kanarken geri çekiyordum.

"Seni sevmemiştim..." Bacaklarımdan tutup kendisine asıldı. "Hoşlanmamıştım bile..." Okul gömleğimin iki tarafından tutup ortadan ayırdı. Gömleğimi kapatmaya çalışıyordum, ama başarısızdım.

"Ama o gün, hatırlıyor musun? Evinizde... yemek sırasında.... Başında sarılı havlunun altından sızan suyu görünce seni çok istedim Zeynep!"

Pantolonumuda çıkarıp, beni çıplak bıraktı. Engel olmaya çalıştım. Kollarımı, yandan elleriyle bastırıp hayvanca üzerime eğildi.
Bağırdım, çırpındım, yalvardım engel olamadım. Gücüm onu üstümden atmaya yetmedi. Yetmiyordu. Sonunda kendimi serbest bıraktım. Yüzümden süzülen yaşlarla bedenimi ele geçirmesini izledim.

Sonra kalktı üzerimden ağırlığı, anladım ki bitmiş işi. Paramparça olmuş elbiselerim ve bacağımın arasından sızan ıslaklıkla sanırım bu kandı, ölmeyi diledim orada, kendimden tiksindim.

Ben, yerde hareketsiz yatarken o, pantolonunu çekiyordu. Sonra yerde duran ceketinin cebinden telefonunu çıkardı.

"Bırakın gitsinler önce telefonu ona ver!" Dedi
  İğrenç gülüşünü yüzüne kondurup, konuştu.
"Dinle!" Dedi küstahça. "Bugün benim miladım! Gel kızını al, ite çakala yem olacak. Olmuştur belkide!"

Bölüm sonu!

Bu bölümü, nasıl buldunuz?

Sizce bundan sonra Zeynep' e ne olacak?

Hikayemin okunduğunu görünce çok ama çok mutlu oluyorum!

Sizleri çok seviyorum!

Beğenilerinizi ve yorumlarınızı bekliyorum..

AŞK'LA KALIN!❣️

BABAMIN GÜNAHIKde žijí příběhy. Začni objevovat