20 - "Sır"

591 20 2
                                    

Sıcak bir nefes! Sıcak bir el! Sıcak, mutlu bir aile! Şimdi bir hayal kadar uzak bana!

"Tamam aldım başka birşeye ihtiyacın varmı? sigara..?"

Annem telefonda polis merkezindeki babamla konuşuyorlardı. Babamın yanına gidecektik. Akşam olmak üzereydi. Gittiğimizde ögrenecektik ne olduğunu veya olacağını...

"Kızım..." dedi annem, telefonu yerine koyarken, "Sen.. evde kal bu halde-" annemin sözünü kestirip attım. İnat değildi benimkisi,

"Bende geleceğim anne, babamı göremezsem içim rahat etmez. Zaten hepsi benim suçum."

"Tamam gel, ama kendini bir daha suçlama sen böyle yapınca ben de kötü oluyorum." Başımı salladım dudaklarımı birbirine bastırdım.

"Çıkalım!"
Polis merkezine gelip içeri girdik. Danışmada duran bir polis memuruna babamın ismini verdik sorguda olduğunu biraz beklememiz gerektigini söyledi. Yaklaşık bir saat kadar bekledik. Sanırım biz geldiğimizde babamı daha yeni almışlardı sorguya, tahminim bu yöndeydi. Danışmadaki polis memurunu, sanırım sivil polisti, yanındaki odanın üst kata çıkan merdivenlerinden çağırıp, o gelene kadar bekledi. Elini sırtına vurup konuşunca güldüler ve sırtındaki eliyle yukarı kata yönlendirdi. Ben onları izlemeye dalmışken, bizim olduğumuz katta sağ köşe tarafında babam ve yanında bir polis memuru daha göründü. Yüzünü avuç içine almış dirsekleri ve dizlerini birleştirmiş, düşünceye dalmış ve bir o kadarda üzgün annemi elimle dürtüp, babamı gösterdim. Annem babamı görmesiyle ayağa kalkması bir oldu ve aynı hızla babamın yanına gitti. Babamın elinde kelepçe yoktu eğer olsaydı, annem daha ne kadar yıkılırdı?

"Baba!" dedim titrek çıkan sesime aldırmadan. Babam beni görünce yüzünde ağlamaklı bir gülme ifadesi oluştu. Beni görmeyi beklemiyordu.

"Kızım, Zeynep'im!" dedi en içten, sıcacık nefesi yüzüme vururken. Bana doğru bir adım atmasıyla polis memuru karşı çıktı. Ne olurdu bir kere sarılsaydım babama. O an bencillik ettiğimin farkına vardım kaçmamla. Ben kaçmıştım. Belki duygularımdan, belki duyacaklarımdan yağmurdan kaçarken doluya tutulmaktı benimkisi hesapsız, sualsiz... Gitmeseydim babam hâlâ yanımda, yanımızda evinde olurdu. Bencilin tekiyim ben onları düşünüp gittiğimi sanıp aslında onlara yapmıştım en büyük hatayı, kötülüğü!

"Lütfen ailemle konuşmama izin verin! Bize biraz müsade edin!" Babam kolunu tutan polis memurunu ikna etmeye çalışsada başarısız oluyordu. Bu sefer devreye annem girdi fakat nafile yalvarış yakarış fayda etmiyordu. Merdivenlerin yanındaki odadan elinde mavi ve gri renkteki dosyalarla başka bir polis memuru çıkıyorken içeri çaycı, iki çay, biri boş bardaklarla girdi. Kapının üzerindeki yazıyı okumamla içeri çaycının arkasından daldım.

"Pardon!" dedim ciddi bir üslupla,
"Siz başkomisersiniz sanırım?!" dedim

"Evet?" dedi ayağa, elinde bastonuyla kalkarken, ayağında alçı vardı haliyle kalkması biraz vakit aldı. Gözlerindeki oldukça optikli gözlükleriyle yuvarlak yüzü ve her an patlayacak ifadesiyle çok ciddi görünüyordu. Sanırsın dünyayı meteordan kurtarma operasyonu toplantısında! Zoraki kalktığı yerden bastonun yere vuran tok sesi, sinirli yapısıyla birleşince ürkmeme neden olsada devam ettim. Babama bir saniye bile sarılma isteği beni bu adamın önüne itti.
Karnıma giren krampla aniden nefesimi tuttum. Karnımdaki elime bakan komiser çatılan kaşları sanki dahada çatıldı. Bastonuna yüklenerek zar zor geldi önüme, omuzuma elini koymasıyla refleks olarak geri adım attım.

BABAMIN GÜNAHIWhere stories live. Discover now