29. BÖLÜM/T

Começar do início
                                    

Bir yetmiş beşin üzerinde boyu vardı ve zayıftı. Üzerinde kalın siyah kazağı ile bol mavi eşofmanlarından biri vardı. Yüzündeki yara izleri iyileşmeye yüz tutmuştu, Allah korudu ikimize de bir şey olmadı ama ona bir şey olsa dayanacağımı zannetmiyordum.

Deniz'e uzun yıllardan beri bir şeyler hissediyordum, bunu ona söylemedim. Zaten söyleyecek bir şey yoktu.

Benim geleceğimden haberi var mıydı acaba? Burak'ın ona söylediğinden emindim. Deniz uyandığından beri onu sadece uyurken ziyaret edebilmiştim çünkü beni odasında istemedi, bana zarar verdiğini düşünüyor olacaktı. Belki de o kaskı bana verdiği için zaman geçtikçe pişman olacaktı. Off bilmiyorum, hangi hakla hizmet buraya yüzsüz yüzsüz geldim onu da bilmiyorum. Her şey benim yüzümden olmuştu, neden gelmiştim ki?

Onu umursamadan yanına yaklaştım, sanki ateşe doğru yürüyordum, kalbimde öyle hisler besliyordum ki. Deniz bana bakmaya devam etti, yatakta oturur biçimde duruyordu bende yanına oturup izin almadan gözlerim dolu dolu ona sarıldım, keşke o kaskı bana vermeseydi, şimdi onun yattığı yerde ben yatardım ve o bu acıları çekmek zorunda kalmazdı.

O ilk başta kasılan vücuduyla birlikte bana sarılmadı, sonra elleri ile belimi sardı ve sımsıkı tuttu beni. Kendisine aşıktım, her şeyine aşıktım. Sevgim bir sanattı. Ona hissettiklerimi dile getirmek istiyordum ama utanıyordum, kendisi dile getirene kadar söylemeyecektim.

Karamel kokusuna hastane kokusu sinmişti, yine de cennet kadar güzel kokuyordu. Şimdiden sarhoşluğa ilk adımımı atmıştım. Ölene kadar burada ona sarılarak yaşayabilecek kapasite görüyordum kendimde. Ağlamak istemiyordum ama onu böyle hastane odasında, bu yatakta görmeye dayanamıyordum. Canının yanması canımı yakıyordu.

Bu adamın yanında nefes almak bir zulümdü, ne kadardır nefesimi tutuyordum bilmiyorum. Nefesimi bıraktığım da, sanki biri beni boğuyormuş da daha yeni bırakmış gibi hisseddiyordum. Nefes almakta zorluk çekiyordum. Faranşitim vardı, bu yüzden böyle arada nefesim kesilip kalbim sıkışabiliyordu.

Gözlerine bakmak, dalıp gitmek istiyordum, zaman dolsun bütün hayatım onunla geçsin istiyordum. İstediğim gibi de oluyordu sanki ne ben ondan ayrıldım ne de o beni bıraktı, hiç ayrılmayacakmışız gibiydi sarılışımız. O ay ben güneştim, onunla bana aşık olduğunu öğrendiğimden beri sadece motosiklette sarılmıştık. Şuan ki sarılışımız bir mucizeydi sanki, bu anı asla unutmayacaktım. Bu an benim için her şeye değerdi.

Şifamdı Deniz, onsuz geçen anlarımı bir çırpıda iyileştirivermişti.

Kokusunu almam bile bana yeterdi, çok da güzel kokuyordu. Aynı karamel gibi kokuyordu. Bayılıyordum karamele, onun kokusunu o kadar güzeldi ki, bir daha onu hiç görmeyecekmiş gibi sarılıyordum ve bırakmayı da düşünmüyordum.

"Gerçeğin yalan olduğundan şüphe etsen de asla sevgimden şüphe etme!" Kulağıma fısıldamıştı. Gözlerimden birer damla yaş yanaklarımdan süzüldü.

Benim odamla aynı derecede geniş bir odaydı burası, her yer yine bembeyazdı, iki yatak vardı ama diğer tarafta kimse yatmıyordu. Yatağın kenarında uzayabilir bir koltuk, küçük bir çekmeceli masa vardı. Pencereler de kapalıydı, nefesim bir yerlerime kaçmış olmalıydı, aksi takdirde bu derece de nefesim kesilmezdi.

"Çok korktum Deniz, seni kaybetmekten öyle çok korktum ki!" Deniz'in boynundaki elimi yanağına koydum ve pürüzsüz yüzünü okşadım. Okyanus gözleri zümrüt gözlerimle birleşti, bu kadar yakın olmak kalbimi titretiyordu.

Alnını alnıma koyup nefesini yüzüme üfledi, sıcak nefesi ile gülümsedim. Mırıldanır bir şekilde "Sana yaşattığım her şey için öyle çok pişmanım ki! Hepsi benim yüzümden, sana zarar veren benim!" gözlerim doldu, sanki daha bir olmadan ayrılacak gibi konuşuyordu, canım yandı o an. Kaybetme korkusu ile gözlerimden yaşlar dökülmeye başladı.

KANKAŞK - KALBİME FISILDAOnde histórias criam vida. Descubra agora