27. BÖLÜM/T

218 130 109
                                    

MEDYA: UÇAKTAN GÖRÜNÜM

BU BÖLÜM CANIM OKUYUCUM gece_sera YA İTHAF EDİLMİŞTİR. DESTEKLERİN İÇİN TEŞEKKÜR EDERİM CANIM BENİM.😊😍😘

İYİ OKUMALAR BEBEKLERİM.😍😍😘

"Deniz'i Kerem İstanbul'a nakil ettirdi!"

"İstanbul'a?" Hayretle babama bakarken kafamdan ihtimaller çığ gibi birikiyordu. Ne demek İstanbul'a götürmek, durumu o kadar ağır mı yani? Allah kahretsin, hepsi benim yüzümden, Allah'ım hepsi benim yüzümden, ona bir şey olursa ben ne yaparım? Bana kaskını vermeseydi o şuan iyi olurdu, bana kaskını vermeseydi şuan ayakta olurdu. Ben ne yapmalıyım, ben ne yapacağım?

"Baba Allah aşkına doğru söyle, durumu çok mu ağır? Bak bir hafta oldu neredeyse, hiç mi iyileşme göstermedi bana açıkça söylesenize ya!"

"Ben bir doktorla görüşeyim!" Diyerek babamın odadan çıkışını izledim, sorularımı yanıtsız bırakmak işlerine geliyordu, her türlü sorudan kaçıyorlardı ama ben bir yolunu bulacaktım, sorularımın cevabına ulaşacaktım.

"Hilal! Oğuzhan! Kardeşinizin yanında durun ben geliyorum!" Annemin kapıdan çıkmadan önce dışarıya seslendiğini duydum, büyük ihtimalle dayanamayıp hastaneden kaçacağımı düşünüyordu, bu halde hastaneden nasıl kaçacaktım ki, bunların kafası da yerinde değil!

"Vay vay vay! Bakın burada kimler varmış?" Diyerek abim yanıma gelip yatağın kenarına oturdu, dik dik yüzüne bakarken beni umursamayarak alnımdan öptü. "Iyk, kız harbi çok kokmuşsun! Annem haklıymış, Hilal gel de kardeşini sil!" Oğuzhan'ın mizah anlayışına içimden küfür ederken dik dik bakmaya devam ettim. Gözlerimin kan çanağı olduğundan emindim, hiçbir şey olmamış gibi hareket etmelerini anlamıyordum, birisi bana bir şey söylesin!

Yanıma annemin kararı ile çekirdek ailem dışında hiçbir arkadaşım ya da kuzenim alınmayacaktı, bu önlemin kalıcı olup olmadığı şüpheliydi ama asıl amacının beni onlardan korumak, başımın belaya girmesini önlemek olduğunu düşünmüyordum. Kesinlikle Deniz hakkında bir şey söylemesinler diyeydi, lakin ben de Tuana isem her şeye rağmen sevdiğim adamın ne halde olduğunu öğrenecektim, buradan çıkacak ve her nasıl oraya gideceksem bir yolunu bulup gidecek ve ne durumda olduğunu kendi gözlerimle görecektim.

"Ablam ne kadar zayıflamışsın, cık cık cık! Yüzün içine çökmüş ya, kıyamam!" Diyerek iç çeke çeke elindeki kapla açıkta kalan yerlerimi silmeye başladı Hilal. Gözlerinin altı kararmıştı, saçları her zamankinin aksine dağınık şekilde toplanmıştı; üzerinde sıradan yeşil bir tişörtle lacivert kot pantolonu vardı. Böyle paspam paspam giyinmesine rağmen o kadar güzeldi ki, bir kez daha hayran hayran ona bakmaktan kendimi alamadım.

"Kaza nasıl oldu Tuana, yani bir şey fark ettin mi? Motosiklet yanıp kül olduğu için sıkıntı sizde mi motosiklette mi çözemedi polisler!" Abime baktım bir anda, bunu daha düşünmemiştim. Ne olduğunu anlamamıştım, aslında çoğunu da hatırlamıyordum ama Deniz'in kazadan bir kaç saniye öncesinde "Seni çok seviyorum, her zaman da seveceğim!" dediğini hatırlıyordum, bunu neden veda eder gibi söylediğini ise motosikletini durdurmak yerine samanlığın içine sürmesiyle anlamıştım. Son kez söyler gibiydi, ölecekmiş gibi...

Hıçkırarak ağlamaya başladığımda abim oturduğu yerden aniden kalkıp yanıma yaklaştı, ablam ise kendini tutamamış ağlamaya başlamıştı. "Abiciğim lütfen ağlama, anlatmak istemiyor olabilirsin ama ne olduğunu bilmeye hakkımız yok mu? Bu yüzden lütfen ne olduysa bir şey atlamadan anlat! Şimdi polisler gelip ifadeni alacaklar tamam mı?" Gözlerimden yaşlar dökülmeye devam ediyordu, burnumu çekerek kafamı salladım, iki polis odaya girip abimgil çıkınca da anlatmaya başladım.

KANKAŞK - KALBİME FISILDAWhere stories live. Discover now