37. BÖLÜM

148 75 9
                                    

MEDYA: DENİZ VE TUANA MİSALİ

Kapı aniden açılınca Deniz kafasını içeri soktu ve girdi. "Günaydın miniğim, seni uyandırdım mı?"

"Yok aşkım, gelsene!"

Yatağa doğru gelip yanıma oturdu, sabah erkenden odadan çıkmış ve geri de dönmemişti. Nereye gittiğini sormadım ama evde yalnız olmadığımızı biliyordum. Alt kattan sesler geliyordu.

"Aşağıda kim var?"

"Toprak gelmişti, ev ona da süpriz oldu doğrusu."

"Peki bu evi hangi ara bu hâle getirdiğini merak ettim doğrusu." yatakta yattı, ben de omzuna yattım. Bana bakarak gülümsedi "İnanmayacaksın biliyorum ama Burak ve Mert'in büyük katkısı oldu. Youtube'da acayip para döndürdük, 2 Milyon olduğumuzdan haberin var mı?" dediğinde küçük dilimi yutacaktım az kalsın.

"Nasıl yani bildiğin 2 Milyon abone mi?"

"Evet, sınavın bittiği gün gece tahmin et nereye gideceğiz, hem de hep birlikte?"

"Vlog mu çekeceğiz?"

"Yani sayılır. Aslında klibe de çevirebiliriz, vloğu da çekeceğiz, her şeyi yapacağız işten, kutlama filan. 2 milyon yazan tableti de göndermişler Youtube, yani o gün kutlarız. İki haftaya zaten sınav bitiyor pazartesi sabahı çıkarız."

"Süper olur. Bu arada o kadar paran var mıydı ki?"

"Yahu yavrum, niye dertleniyorsun, parayı ne yapacaksın?"

"Sadece merak ettim!" diyerek sustum. Cidden merak ediyordum.

Ev dubleksti ve ilk defa odadan dışarısını görüyordum. Merdivenlerden aşağı inerken Deniz'in sesini duymak içimde tuhaf şeylerin birikmesine neden oldu. Bilmiyorum ama içimde bir yerlerde güvensizlik sorunu baş göstermeye başlamıştı. Sanki her an kötü bir şey olacakmış gibiydi, bu hissi kalbimden atmak mümkün değildi. Kaçmak istiyordum, buradan...

Lakin sanırım bugünde burada kalacaktık. Bu yüzden aşağı inip yiyecek bir şeyler yemem gerektiğini kendime hatırlatıp mutfağa ilerledim. Evde az önce kim varsa artık varlığı kaybolup gitmiş, ıssızlığa vurulmuştu.

***

Gözlerimi aniden açınca nasıl bir rüyaya çattığımdan habersizdim. Etraf karanlık ve ürkütücüydü. Ben yalnız kalmaktan, karanlıktan ve gece tuvalete gitmekten bile korkuyordum. Şu an üçü de başıma üşüşmüştü, ne yapacağımı bilmiyordum bu yüzden seslenmekten, herkesi rahatsız etmekten korkmadım.

"Deniz!" üç kere adını seslensem de duyan olmadı, bu yüzden korkum daha da alevlendi. Berbat bir kabus görmüştüm, hapsedilmek istemiyordum, alıkonulmak istemiyordum. Deniz'in saplantılı yüzü gözlerimden gitmiyordu, kirpiklerimi kırpıştırdığımda bir kaç damla yanaklarımı ıslattı.

Tam olarak ne gördüğümü de bilmiyordum. Toprak vardı, Burak vardı, Mert vardı... Hepsi bana Deniz'den uzak durmamı söylüyor, onun beni hapsedeceğini dile getiriyorlardı. En korkuncu ise Deniz'in çıka gelip herkesi öldürmesi ve beni mahzende zincire vurmasıydı.

"Deniz!" diye boğazım yırtılırcasına bağırdığımda ışıklar aniden açıldı ve yatağın orada bana şaşkınca bakmakta olan Deniz'i gördüm.

"Bir şey mi oldu?" diye sordu telaşla ve yanıma geldi. "Kabus gördüm, neden gece lambasını yakmadın. Karanlıktan korktuğumu unuttun mu?" diye sordum kızarak. Kazadan sonra karanlıktan korkmaya başlamıştım.

Yüzü değişti ve "Özür dilerim, ben tamamıyla unuttum. Gerçekten de özür dilerim, ben ışıkta hiç uyumadım." diye kendince mazeret bulmaya çalışınca Burak olsa böyle mi olurdu, diye düşündüm. Asla beni karanlıkta koymazdı, elektrik gitse sabaha kadar başımda bekler telefonun ışığı ile etrafa aydınlık olurdu. Deniz'in de bunu adı gibi biliyor olduğundan emindim, neden ışığı yakmamıştı ki? Ya da gördüğüm kabusun bende oluşturduğu etki ile fazla mı abartıyordum emin değilim!

"Bak çıkıştığım için özür dilerim ama korkuyorum yani, çare yok." dedim mahçup bir sesle.

"A- hayır neden özür diliyorsun? Gel buraya!" deyip bana sarıldı, bende boşlukta sallanmakta olan kollarımı ona sardım. Kokusu çok güzeldi, en güzel koku onun kokusuydu.

"Bu gece beraber uyuyalım mı, valla bak rahatsız etmem. Hem araya yastık koyarsak dokunmam bile sana, bu kötü kabus yüzünden tövbe uyuyamam." diyerek onu ikna etmiş ve birlikte uyumaya onu zorlamıştım. Allah Allah'a! Ne oldu ki bu çocuğa, gel desem dünden razı olan çocuk gitmiş yerine tereddütlü biri gelmişti sanki. Sürekli kaçmak istiyor gibiydi. Gören de ona tecavüz ettim sanırdı!

Sabah uyandığımda Deniz yanımda uyuyordu. İçim kıpır kıpır ve tuhaf hissediyordum Deniz'in yanında. Bu da rüyalarımı gerçekleştirmemek için sağ omzumda ki meleğin fikriydi. Kalbim hiç böyle hızlanmamıştı, yüzü görünmese de sırtını görüyor olmam bile beni kalp krizine sokacak türdendi.

Gece gördüğüm rüya hayra alamet değildi, Deniz resmen beni zincire vurmuştu! Deniz'le arama belki de bu yüzden yastık koymayı teklif etmiştim. Tabii ki Deniz koymamıştı. Bunlara pek alışık değildim,  sürekli öpmeye, sevgilim, demeye bile alışık değildim. Evlenmek istiyordum, hayatımız bir olsun istiyordum, bunlara alışmaktan korkuyordum. Kaybetmekten ölesiye korkuyordum.

Aklıma kabus gelince bir titreme geldi ve bağırmaya bir yandan da Deniz'in omzuna vurmaya başladım. "Ya! Deniz, sen ne hakla bana dokunursun!"

Deniz yataktan sıçrayarak kalktı ve kalkmasıyla yere düşmesi bir oldu! "Kim kimi ellemiş?" Yataktan aşağı kafamı uzatarak ona baktım, "Sen ne hakla bana dokunursun!" yatağın üzerinden yastığı aldığım gibi kafasına fırlattım. Yastığı kafasından kaldırırken ki çekiciliğini göz ardı ederek "Seni öldürmeden kalk!" dedim, hızla yerden kalktı üzerini düzelterek.

Siyah eşofman altı ve beyaz tişörtü ile çok yakışıklı görünüyordu, bu kadar yakışıklı olması sinirimi bozuyordu. Böyle saçma sapan rüyalar görmem normal miydi?

Yatağın üzerine oturup ayaklarımı aşağı sarkıttım, "Ne rüyası gördün de dellendin? Dur tahmin edeyim, sen beni taciz mi ediyordun?" yerimde kımıldayarak "Ne münasebet, sen beni taciz ediyordun!" kahkaha atarak "İkimiz de yakın zamanda bunu görmüşüz, bu bir işaret olabilir mi?" diye ciddi ciddi sordu.

Evet sabahlara kadar kabustan sonra Deniz'le +18 içerikli rüyalar görmüş olabilirim.

"Neye işaretmiş çok merak ediyorum doğrusu?" diye dalga geçtim.

"İşte, belki beni öpüp koklamak falan istiyorsundur?"

"Ne, ben mi?"

"Yok, diden!"

"Ya ne pis bir şey oldun sen ya!"

"Kızım sen beni taciz ettin, korkuyorum senle aynı odada kalmaktan!" Kahkahasına gıcık olup "Yaa Deniz, seni paramparça ederim ha!" diye bağırdım!

Ayağa kalkmış yerdeki yastığı alarak ona tekrar fırlatmıştım, "Allah'ım gör bunları, önce beni elliyor sonra da öldürmeye çalışıyor! Nerede burada adalet, erkeklere şiddete hayır!" diyerek kaçmaya başlayınca ben de peşi sıra koştum, onu dövecektim, önce dövmeyecektim ama bu dediklerinden sonra kesinlikle dövecektim.

"Yaa Deniz, kaç istersen oğlum, seni bitireceğim!"

Aşağı kata inip mutfak tarafına geçecekken belime sarılan iki kolla bir an korksam da bu korku yerini heyecana bıraktı. O kadar güzel bir histi ki içim titriyordu. Karamel kokusundan tanıdığım, ne güzel kokuyordu öyle, yavaşça arkamı dönüp kollarımı boynuna doladım, burnumu boyun girintisine getirdiğimde asıl o öz kokusu içimde bir yerlerde gülleri açtırdı, resmen bahar yeniden doğmuş gibi hissettim.

İlerde bu sahneyi tekrar yaşadığımızı hayal ettim, o arkamda belimi sarıyor; 3 çocuğum da önümde dizilmiş, abim fotoğrafımızı çekiyor. Hepimiz çok mutluyuz, gülümsüyoruz, annemiz babamız çok mutlu, çocuklarım hayatlarının en değerli anını yaşıyor, ben ailemle musmutlu bir şekilde yaşıyorum...

KANKAŞK - KALBİME FISILDAWhere stories live. Discover now