10. BÖLÜM/T

278 143 99
                                    

MEDYA: TUANA BOZKURT

Eve varınca hemen kısa bir duşun ardından kendimi odama attım. Elbise dolabından ne giyeceğime karar veremeyince Hilal'in dolap bölümüne yöneldim. Okulda olduğundan dolayı çok şanslıydım, çünkü beni kesinlikle elbiseleri ile ödüllendirmezdi. Baktırmazdı bile, yani bilmiyorum. Ben çoğu kez elbise almazdım, tişört hastasıydım, elbise hayranlığım çok yoktu! Yani vardı da günlük giyebileceğim kıyafetleri almayı tercih ediyordum.

Hemen düşüncelerime son verip Deniz gelmeden elbiselere göz gezdirmeye başladım. Rengarenk elbiseler, hepsi farklı modellerde ve farklı uzunluktaydıydı. Renk sırasına göre dizilmişti, ilk sıradaki beyaz elbiseyi alıp inceledim. Sıfır kolluydu, üstelik dekoltesi de yoktu. Uzundu, benim boyuma göre hesaplarsak yerde bile sürünebilirdi. Elbiseyi biz geçelim gitsin, zaten düğün yakın zamanda değildi.

Diğer tarafa baktığımda ablamın yeşil kazağı çarptı gözüme, kazağın ucundan tutup havaya kaldırdım ve şöyle bir süzdüm. O kadar güzeldi ki, kollarında kalınlı inceli şeritler vardı. İnce yerlerinde tenin gözükebilirdi, hemen dolap kapağını sağa çekip kapattım. Bu kazağın altına ne giysem acaba? Neden kızların böyle bir derdi var hiç anlamıyorum, şahsen ben koyu renkleri severdim. Bu kazakta gözlerimdeki yeşilliği ortaya çıkaracağından bana çok yakışacağı kesin ve netti, bu sayede de Deniz benim gözlerime aşık olup benim de bir kız olduğumu idrak etmiş olurdu böylelikle. Zaten kızım ama onun da başka gözle göreceği bir kız olmak istiyorum.

Bu yıla kadar okul eteğinin altına eşofman giyiyordum, müdür yardımcısı ne kadar itiraz etse de artık kendi de yorulmuş olduğundan ses etmemeye başlamıştı. Bu yıl ise kafayı Deniz'e bayağı taktığımdan ve salak salak şeyleri bir kenara koymayı akıl edip öyle şeylere başvurmamıştım.

Kazağı üzerime geçirdim, gerçekten de üzerime tam uymuştu. Gözlerimi de ortaya çıkarmış, kollarındaki şeritler de tenimi ortaya sermiş olsa da tuhaf durmuyordu. Kazağın altına kırmızı kareli kalın taytlarımdan birini geçirdim ve saçlarımı açık bıraktım. Hemen fön makinasını pürüze takıp saçlarımı kuruttum ve taradım. Ardından ablamın makyaj masasına gidip bordo rujunu dudağımda gezdirdim. Saçlarımı arkaya atmış göz makyajımı yapacakken zil çaldı. Bu kapıyı açacak, benim bütün işlerimi yapacak kardeş adayı aranıyor. İsteyenlere duyurulur! Ayy aman Allah korusun bir tane de küçük Hilal çekemem!

Son olarak ayağıma hemen üzerinde kuş resimleri olan gri çorabımı giydim ve kapıya koştum. Kapıyı açtığımda karşımda dünyanın en yakışıklı çocuğunu görmem kalbimde ufak çaplı bir krize neden oldu. Hemen toparlanıp ayakkabılıktan siyah spor ayakkabımı geçirdim.

"Gidiyor muyuz?" diye sorduğumda onu inceliyordum.

Leopar desenleri üzerinde büyük harflerle 'cream' yazan siyah bir tişört, gri kollarında siyah karenin üzerinde çarpı işaretleri vardı. En sevdiğim siyah dar kesim pantolonu bacaklarını esir almış, ne var ne yok ortaya sermişti. Uzamaya başlayan saçları yine dağınıktı ve bu hali gözüme gerçekten de çok hoş geliyordu.

Boynundaki iskelet kafalı kolyeyi hiç görmemiştim, ne demeye öyle salakça bir kolye taktı bilmiyorum ama yakışmıştı. Muazzam bir tarzı vardı, saydığım sıradan kıyafetler üzerinde büyüleyici bir şekilde ona uyum sağlıyordu ve kesinlikle model olmalıydı. Tabi eşeğin aklına karpuz kabuğu da düşürmemek gerekirdi, söylemedim bunu hiç, unutun(!). Zaten sesi yüzünden You Tube'da bayağı videosu ve dışarda da bir sürü hayranı vardı. Bir de model ya da manken olsa kalp krizinden ölürdüm.

"Gidiyoruz, zaten Solmaz da araba da bizi bekliyor. Çok bekletmeyelim, hadi." Dedi oda beni süzmeyi bırakıp. Solmaz Hanımı bekletmeyelim. Kızmıştı ama neye kızdığını anlayamadım, dudağımda ki ruja mı kızmıştı ki? Hem neye kızıyor onu da anlamadım, ucunda ölüm yoktu ya. Hıh, geri zekâlı, seni takan kim?

KANKAŞK - KALBİME FISILDADove le storie prendono vita. Scoprilo ora