21. BÖLÜM/T

176 129 13
                                    

İyi okumalar beybisularım😊😋😍

Koridora çıktığımda Nihan'ı merdivende otururken buldum, yüzünü avuçlamış düşünme moduna almış kendiyle mırıldanarak konuşuyordu.

"Civcivim, ne oldu?"

Yanına oturduğumda gözlerimin içine bakarak "Senin canının sıkılmasına dayanamıyorum!" dediğinde gözlerim doluverdi, normalde ağlak bir insan değildim, daha çok sızlanır ve çemkirerek sinirlerimi atardım ama şuan kendimi tutamıyordum. Canım arkadaşımın benim için üzülmesine aşırı üzülmüştüm.

"Ben de benim yüzümden üzülecek olmana dayanamıyorum!" Saçlarımı okşayıp "Tuana seni çok seviyorum biliyorsun değil mi?" kafamı aşağı yukarı sallayarak "Ben de seni çok seviyorum civcivim." diyerek omzundan tutup sarılarak sarsıla sarsıla ağlamaya başladım, ben ağlayınca aynı şekilde Nihan da ağlamaya başladı. Neden ağladığımızı bilmiyorduk ama ağlıyorduk işte! Kimimiz aşk yüzünden kimimiz aile dertleri yüzünden! Vay be ne kadar çok ağlamakla ilgili cümle kurdum! Neyse!..

"Tuana ben bugün bir şey fark ettim!" Kafamı çekmeden burnumu onun boynuna gömdüm, şekerli bir parfüm kokusuyla ağzımdan nefes almaya başladım. Parfüme kolay kolay gelemiyordum ama hoş kokuyordu. "Ne fark ettin?"

"Mert artık beni sevmiyor!" Saçlarını okşarken "Saçmalama bunu da nereden çıkardın?" kafasını geriye çekip burnunu içine çekmesinin ardından "Hüsamettin amcanın çırağını çok kez dövdüğünü ve hiç sevmediğini biliyor musun? Bugün bana öyle söyleyerek gönderme yaptı!" kafasından tutup göğsüme çektim.

"Mert o kadar zeki değil ki onu ima etsin!" Beline yavaşça bir kaç kez vurup "Hem naz yapıyordur, Mert bu yaşa gelmiş ilk defa sevmiş sence hemen vazgeçer mi?" kendi dediğime kendim inansam karşımdakini de inandırabilirdim ama Nihan hıçkırarak ağlamaya devam edince ben de ağlamaya başladım.

Ağlayarak "Bilmi-yorum, bel-ki zeki-dir!" dediğinde ben de aynı şekilde "Bilmi-yom, belki zeki-dir!" diyerek çocuk gibi ağlamaya devam ettik. Şuan aşırı rezil bir durumdaydık ama o kadar iyi geliyordu ki... Sanki bütün dertlerimi göz yaşı alıp götürüyor beni rahatlatıyordu.

Sınıftan sırayla çıkıp bize ne olduğunu sorup bir cevap alamayınca da bön bön bakıp bahçeye çıkıyorlardı. Giderken de sürekli bize bakıp aralarında tahmin yürütüyorlardı. İkimiz de onları umursamıyorduk; kimse de bir müddet sonra bizi umursamamıştı. Zilin çalması yakındı; Toprak ve diğerleri son saniyeye kadar kalırlardı çünkü hocanın dikkati dağılır kopya çekecek zaman ararlardı.

"Nihan sümüğün omzumu ıslattı!" Diye höykürdüğümde Nihan da aynı şekilde omzunu elleyerek "Asıl sen omzumu sulamışsın sümüklü!" cırladı. İkimiz de gözlerimize bakıp "Rimellin akmış!" dedik aynı anda, Nihan parmağını göz altlarında dolaştırıp "Gözlerimin içi de kızarmış mı?" dediğinde iyice bakıp "Kan çanağı gibi olmuş!" dediğimde ayağa kalkıp "Ben şimdi tuvalete gidiyorum, klozetli olan yerde ağlamaya devam edeceğim. Mert'i çıkınca da biraz abart da yanıma gönder!" dediğinde gözlerimi fal taşı gibi açtım.

"Mal gibi bakma, o kadar boş boş ağladık! Bare bir işimize yarasın!" diyerek tuvaletin olduğu yere doğru koşturmaya başladı, "Hatta de ki, benden daha beter halde, de!" kafamı sağa sola salladıktan sonra oturduğum yerden kalkıp pantolonumun arkasını elimle çırptım. Manyak bir arkadaşım vardı, aşırı manyaktı. Tam Mert'lik!

Kapı açıldığında ilk önce hoca çıktı dışarı, beni görmesin diye aşağı iniyor gibi yaparken hoca üst kata çıkmaya başladı. Arkamdan "Tazo neri?" diye soran Burak'a bakmadan "Aşa-ğı inip gel-i-yom!" burnumdan nefes alamadığım için ağzımdan alıyordum ama burnumu da sürekli içine çekmem gerekiyordu bu yüzden saçma bir şekilde hıçkırasım geliyordu ve bunu tutamadığımdan tuhaf bir şekilde konuşmuştum.

KANKAŞK - KALBİME FISILDAWhere stories live. Discover now