28. BÖLÜM/T

204 129 248
                                    

MEDYA: DENİZ EFE KAYA

İYİ OKUMALAR BEBEKLERİM🐱‍🏍🌹🎉

2 GÜN ÖNCE

Hastaneye gitmek için taksiye binmiştim, o kadar heyecanlıydım ki... Sanki Deniz iyiydi, uyanmış beni bekliyordu; ben ise onu göreceğim için heyecandan ölüyordum. İçim içime sığmıyor gibiydi. Bunların hepsi şakaymış gibi geliyordu, herkes bana eşek şakası yapıyormuş gibi hissediyordum.

Aklım Deniz'deydi, Denizimi her defa benden çalan şehre bakmak istemiyordum, havası bile kötüydü, şehrin üstünü grimsi dumanlar esir almıştı. Ben sevmezdim bu kadar betonlaşmış şehirleri, ben yeşili severdim, doğayı severdim. En çok da benim Denizimi severdim, burnumun direği sızlıyor. Aklımdan çıksa da doğru düzgün bir nefes alsam diyorum, aklımdan çıksa kalbimden çıkmıyor. Nefes aldığına şahit olana kadar belki de nefes alamayacağım.

En az 15 katlı, her yeri camlarla kaplı koskocaman bir hastanenin önünde durduğumuzda taksiden inmeden önce etrafa bir göz attım. Taksiye binmeden önce Burak'a beni almalarını söylemiştim.

Etrafı yeşil ağaçlarla sarılan hastane özeldi, dışarda bir kaç bank ve çardak vardı. Yerde sigara izmaritlerini saymazsak yerde hiç çöp gözükmüyordu! Hastanenin giriş kapısı büyük avmlerdeki döner kapılardandı, böyle bir şeye ne gerek var diye düşünürken taksicinin sıkılmış yüz ifadesi ile dikiz aynasından bana baktığını fark ettim ve oflayarak arabadan dışarı çıktım.

Bana doğru gelen Kerem abiyi ise o an fark ettim, üzerinde siyah ince uzun kollu bir bluzla aynı renk kot pantolon vardı. Saçları sakallarına karışmıştı, elindeki sigarayı yere atıp ayakkabısının ucuyla çiğnedi. Gözlerimiz kesiştiğinde yüzüne baktım, kahverengi gözleri yorgunluktan solmuş gibiydi. Gözaltları kararmış ve şişmişti.

Bana gülümseyerek selam verdi, gülümsemesi samimi olsa da tebessüm etmekte zorlandığını anlamak zor değildi. Taksiciye ücretini verip teşekkür ederek yolladı. Bana doğru yaklaşıp ellini sağlam omzuma koyup göğsüne yasladı ve sarıldı. "Hoş geldin ufaklık." Çenesini kafamın üstüne koyup derin bir nefes çekti içine, "Deniz en son seninleydi, merak ediyorum bir nebze de olsa kokusu kalmış mıdır sende?" sözleri ile dizlerimin bağı çözüldü.

Yığılacağımı hisseden Kerem abi "Şşht, her şey yoluna girecek!" diyerek beni daha sıkı tutup banka doğru yürümemizi sağladı, zorda olsa onu takip edip oturdum. Canım ciğerim yanıyordu.

"Canım çok yanıyor abi!" Dedim hıçkırarak, "Canım hiç olmadığı kadar çok yanıyor! Hani bahçene bir gül ekersin de açması için çabalar durursun ya sonra gül açar, ertesi gün tek tek yapraklarını döker... Öyle hitap öyle solmuş öyle bitkin hissediyorum. Deniz'e yeni kavuşmuşken onu kaybetmek istemiyorum, en kötüsü de bir dostumu kaybetmek istemiyorum!" hıçkıra hıçkıra ağladım. İçimde ne varsa her şeyimi döktüm, yıllardır onu nasıl sevdiğimi bir bir döktüm. İçim dışım Deniz olmuş ya hani, Deniz'i anlattım.

Kaç saat geçti bilmiyorum, en son Kerem abinin dizlerine başımı koymuştum, uyuya kalmışım. Uyandığımda bankta değil Kerem abinin arabasının arka koltuğunda yatıyordum. Şoför koltuğunda Mert uyuyordu yan tarafında da Burak. İkisini de ayrı ayrı özlemiştim. Deniz'i daha görememiştim, zaten göremezdim de. Anne ve babası haricinde içeri kimseyi almıyorlardı. Uzaktan da olsa görmek istiyordum, belki ilk belki son defa.

"Burak?" Bir kaç seslenmemin ardından Burak sersem bir şekilde uyanıp "Efendim kanka?" dedi, "Ben Deniz'i görmek istiyorum!" gözlerini ovuşturarak koltukta kendini düzeltti. Sakallarından yeni tıraş olmuş gibiydi, saçları dağınıktı. Üzerinde açık kahverengi bir sweetle siyah dar bir kot pantolon vardı. Arabanın içine zor sığan boyuyla yerinde rahatsızca kımıldanıp "İn aşağıya yav!" diyerek kapıyı açtı ve indi. Gözlerimi devirmeye üşenerek arabadan aşağı indim.

KANKAŞK - KALBİME FISILDAWhere stories live. Discover now