18.Bölüm: Gelin

60.5K 3.1K 425
                                    

"Avuç içini ve yüzündeki en küçük noktayı bile ezberlemek istiyorum. Buna aşk diyemezsiniz, az kalır. Bu biraz delilik."

Multimedya: Leyla

🍃

Haziran,2010

"Elim sen de!" Mahir omzuna sertçe dokunan arkadaşının teması ile sarsıldı, gözleri koşuşturup duran Leyla'da takılı kalmış.

Leyla Mahir'in ebe olduğunu fark ettiği an ona doğru koşuşunu yarıda kesti, simsiyah saçları etrafında uçuşurken onlara tezat bir şekilde kâkülleri alnına yapışmıştı. Üzerine giydiği üzerinde minik mavi çiçekleri olan beyaz elbisesinin etekleri bacaklarına çarpıyor, sonra tekrar etrafa dağılıyordu.

Mahir uyanmak istemeyeceği bir düşe dalmış gibiydi, Leyla onun içinin gülen yüzüydü. Kısılan gözlerini görmek bile Mahir'in gülümsemesi için yeterliydi.

"Kaçın! Mahir ebe." Çocuklar etrafa çil yavrusu gibi etrafa saçılırken Mahir'in tek hedefi Leyla'ydı.

"Leyla, kaçma boşuna. Seni yakalayacağımı biliyorsun." Mahir kendinden emin adımlarla koşmaya başladığında leyla çığlık çığlığa ondan kaçtı.

"Ya Mahir banane, oynamayacağım." Yorulduğunu hissedebiliyordu, esmer tenini tatlı bir kızıllık kaplamıştı.

"Boşuna kaçıyorsun kara kız."

Leyla Mahir'in yakından gelen sesini duyunca panikledi, ayaklarının birbirine dolandığını hissetti, öne doğru savrulacakken elini sımsıkı kavrayan elin varlığına tutundu.

"Elim sende," dedi Mahir soluk soluğa. Leyla tam önünde duruyordu, saçlarını savuran rüzgâr sayesinde asi tutamlar yüzüne değiyordu.

"Elimi tutmana gerek yok ki, dokunsan da ben ebe olacaktım." Küçük kızın sesi masumiyetle mırıl mırıl çıkmıştı.

"Olsun, ben seviyorum elini tutmayı," Omuz silkti Mahir gözlerini gevşekçe birbirine sarılı ellerine dikerken.

"Mahir, hadi anneciğim." Emine hanım elindeki valizi arabanın bagajına yerleştirirken oyun oynayan oğluna baktı. "Ah be oğlum, terlemedin inşallah."

Leyla'nın gözleri hızla Mahir'e döndü, sıkı sıkıya kavradı elini. "Nereye?" Titrek sesi cevaba göre ağlayacağının işaretiydi.

"Leyla," dedi Mahir üzgünce, çocuksu omuzları çöktü. "Babaannemlere köye gidiyoruz." Her yıl bu vakitler giderlerdi, Mahir'in babaannesi ve dedesi köylerinden hiç çıkmazlardı, kendi evlerinden başkasında rahat edemezlerdi.

"Niye daha evvel söylemedin?" Leyla sızlayan burnunu çekti, yüreğini burkan sızıyı yutkunarak geçirmeye çalıştı.

"Önceden söyleseydim ben daha gitmeden üzülmeye başlayacaktın, gidip gelene kadar durmadan üzülecektin. Şimdi yalnızca gelene kadar üzüleceksin, daha az üzül diye yaptım." Mahir kafasını eğip ayağının dibindeki çakıl taşına minik bir kuvvetle vurdu. "Ağlama olur mu?"

Leyla onun elini bırakıp yalandan gülümsedi, "Ağlamayacağım." Dolu gözleri parlıyordu.

"Söz ver." Mahir gözlerini gözlerinden kaçırdı.
"Söz." Mahir'in kollarının arasında geçirdiği kısacık sürenin sonunda ayrılmak zorunda kalmışlardı.

Araba sokağın köşesini döndüğünde alt dudağı küskünce kıvrıldı, dolu dolu olan gözlerinden dökülen irice damla yanağı boyunca döküldü.

Leyla Where stories live. Discover now