4.Bölüm: Bir Ömür Beklenen

67.9K 3.6K 379
                                    

Mümkünmüş gibi bakma bana öyle, aşamam ben bu dağları.

🍃

Kafamın içi viran bir şehir gibiydi, sokakları yakılmış, herşey birbirine girmiş ama yine de yıkılmamış. Sanki bir el gelip dokunsa yeniden yeşerecekti, o el Mahir'di biliyordum, tıpkı bana sırtını dönmeyeceği bildiğim gibi.

"Leyla, daldın gittin yine. Sabahtan beri ne senin bu halin." Kafamı yasladığım otobüs canımdan ayırdım, sıkıntılı bir şekilde  yanımda oturan Yağmur'a döndüm.

"Yok bir şey, okula takıldı kafam."
Yağmur benim sınıf arkadaşımdı, evlerimiz birbirine uzak olsa da aynı otobüs ile gidip geldiğimizden sıkı arkadaş olmuştuk.

"Dersi doğru düzgün dinlemedin ki okula takılsın aklın."

Omuz silkip gözümü akıp giden yola çevirdim, uzaklaşan binaları inceledim, saniyelik göz göze geldiğim suratları. Hiçbiri içimi deşip duran sorunun zihnimde çınlamasına engel olmuyordu.
Neden?
Serhat neden böyle birşey yapmıştı?

Zannımca elde edemediği kalbimin acısını çıkartıyordu. Anlamadığım da buydu ya yakıp yıktığı canları sevdiğini iddia edenlerin sevgisi hangi kalbe sığıyordu? Sevmek böyle miydi sahiden? Öyleyse sevmek istemiyordum.

"Sen yarın ki konsere gidiyor musun? Çok istiyordun."

Dudaklarımın kıvrılmasına mani olamadım.
"Bu gülümsemeden anladığım kadarıyla gidiyorsun. Haksızlık ama hani senin annen de izin vermezdi."

"Mahir götürecek, o olursa annem tereddüt bile etmez."
Yani hâlâ götüreceğini umuyordum.

İç çekti. "Vay be keşke benim de bir Mahir'im olsaydı. Tanışamadım şu meşhur Mahir'le."

Kaşlarım hızla çatıldı, herkesin  Mahir'i olması düşüncesi pek hoşuma gitmemişti.
"Ay durağı kaçıyorum," hızla doğrulup durdurmak için kullanılan tuşa bastı.
"Pazartesi görüşürüz, bol bol video çekmeyi unutma." Yanağımı öpüp kalktığında bende ona el salladım.

Telefonuma gelen bildirim sesiyle heyecanla ekranı açtım, beklediğim mesaj değildi.

Nazlı ve Sema ile birlikte kurduğumuz gruptandı.

Gönderen: Nazlı
"Kek, kısır, çay?"
Gönderen : Sema
"Yola çıktım bile."

Onlara gelmeyeceğini yazdım ardından da telefonu çantama attım, vakit Mahir'in defterini dürme vaktiydi.

Yaklaşık on beş dakika daha yol gittikten evime en yakın durakta indim, kucağımdaki kitaplarımı düzelttikten sonra tek elimle at kuyruğu yaptığım saçımı açtım, koyu  tutamlar omuzlarıma dökülürken hacimlerini geri kazanmaları için kafamı hafifçe sağa sola salladım.

Kahvehanenin önünden geçerken kafamı kaldırmadım, orada olduğunu biliyordum. İçerideki çırağa seslendiğinde gür sesi kulağıma ilişti. Bunu yapmasının sebebini çok iyi biliyordum, ona dönmemi istiyordu. Belki de göz göze gelmek...

Adımlarımı hızlandırdım, bir bıçak gibi adımlarımı kesmeye niyetli gibi seslendi lakin hiç durmadım.

"Leyla?"
İlk defa onun sevgisine saygı duymadım, abi dediğim için yaralanan yüreği için ilk defa yüreğim yanmadı.

Leyla Where stories live. Discover now