2.SEZON 9. BÖLÜM

3.9K 146 23
                                    



 
 
  Sungyeol ve X arabada evin yolunu tutmuşlardı. X, camdan dışarı bakarken gözünden akan yaşlara engel olamıyordu. Sehun’un söyledikleri, üzgün hali gözünün önünden gitmiyordu ama kızgınlığı da birtürlü geçmek bilmiyordu. Sungyeol bu sefer şoförün yanına değil, arkaya X’in yanına oturmuştu. Bu yüzden X, Sungyeol’un bir şey anlamaması için gözyaşlarına dikkat etse de kendisini tutamıyordu. Canı yanıyordu. Gözünü her kapadığında Sehun’un sarışına dokunuşları, öpüşleri canlanıyordu.



   X, düşündükçe nefesi daralıyordu, her düşünüşünde aklına yeni bir detay daha geliyordu. Sehun ve X, o kavgayı ettikten bir gün sonra barışmışlardı. Üstelik barışmaları, arabanın içinde yakınlaşmalarıyla daha da pekişmişti. X, şuan Sehun’a daha da öfkelenmişti. Nasıl bu kadar vurdum duymaz olabilirdi? Birgün öncesinde sarışınla yatıp bir sonraki gün X’e dokunmayı nasıl içi alabilmişti? Erkekler hep mi böyle oluyordu yoksa bu Sehun’un kendi acizliği miydi? X’in gözyaşları daha da hızlı süzülmeye başladı. En kötüsüde sarışın hamile olduğunu söylemeseydi Sehun’un o geceyi saklamaya devam edicekti…




     -Şimdi daha iyi misin?






  Sungyeol, elini X’in bacağının üzerine teselli ediyormuşcasına koymuştu. X, elleriyle gözyaşlarını belli etmeden sildi ve ona dönerek bacağını çekti.






- Eve gidince iyi olurum.






X, bacağını sertçe çekmişti fakat Sungyeol’un anlamaya niyeti yok gibi bir kez daha elini X’in bacağına koydu.





-Konu babam mı?





Sungyeol aklınca yardımcı olmaya çalışır gibi davransa da X, onun bu fırsatçı hallerinden hoşlanmıyordu ve bu sefer de kendisi Sungyeol’un elini ittirdi.






-Eline koluna hakim olur musun? Gerçekten hoşlanmadığım şeyler bunlar.






  Sehun’a olan öfkesini Sungyeol’dan çıkarmaya hazır gibiydi X, öyle sert çıkışmıştı ki Sungyeol ellerini iki yanda açarak havaya kaldırdı, pes ettiğini gösterir gibiydi.





-Hey, tamam tamam. Sakin ol. Bu kadar kızmana gerek yoktu.







   X, tekrar önüne döndü ve camdan dışarıyı izlemeye devam etti. Sehun’a kızsada son konuşmalarını düşünmeden edemiyordu, özellikle Sungyeol ile giderken ki duruşu, bakışları aklından çıkmıyordu. Sungyeol’u kıskandığını fazlasıyla belli ediyordu, en garibi de LSM’i bile daha önce böyle kıskanmamış olmasıydı. Sungyeol’dan LSM’e göre daha çok rahatsız olduğu apaçık ortadaydı.





 




     Eve geldiklerinde X, odasına çıkar çıkmaz ilk önce annesini aradı ve ona yarın akşam bir taxi tutup havaalanına gitmesini, ülkeye yeni giriş yapıyormuş gibi davranmasını ve Sehun’dan ne olursa bahsetmemisini söyleyerek annesini her konuda iyice tembihledi. Annesi tüm bunların nedenini sorsa da X, her şeyi yüzyüze anlatacağını söyleyerek plana sadık kalmasını istedi.

  

   Telefon konuşmasını bitirdikten sonra, yatağına attı kendisini. Elleri saçlarına gitmişti, gözleri ise tavana takılıydı. Tüm mesajları atan sarışınsa Sehun’un arabasına binip gittiği adam kimdi? LSM’in kendisini  eve gönderttiği gün onu şirketin önünde o arabaya binerken görmüştü, daha sonrada parti gecesi yanılmıyorsa yine aynı arabayla ortadan kaybolmuştu. Sehun’un karıştırdığı başka işler de vardı. X, düşündükçe Sehun’a güvenmemek için birçok nedenle karşılaşıyordu. Düşündükçe daha da yeni şeyler buluyordu. Biraz daha irdelemeye devam ederse canının daha da yanıcağı detaylarla karşılaşacağını biliyordu.






   X, düşünürken birkaç saat uyuya kalmıştı. Gözünü açmasıyla aklında yine düşünceler belirdi, sanki uykusundayken bile Sehun’un yalanlarını, gizemlerini düşünmüş, olayları çözmeye çalışmış gibi hissediyordu. Bu yüzden hızlıca yatağından kalktı. Daha fazla düşünmek istemiyordu. Düşündükçe kendisini koca bir yalanın içinde gibi hissediyordu. Henüz üstünü çıkarmamıştı bile, o yüzden ilk önce üzerinde ki montu çıkardı ve odasından çıktı. Mutfağa gidip biraz içki almak istiyordu. Bu aralar ne zaman bir şeyler üstüne gelse teselliyi içki de buluyordu.






   X, mutfağa girip bir şişe şarap aldı, bardak alma gereğinde bile bulunmamıştı. Ortalıkta kimse görünmüyordu. Sungyeol, şirkete geri dönmüş olmalı diye düşündü. Şarabını alıp tekrar odasının olduğu kata geldiğinde banyodan çıkan Sungyeol ile karşılaştı. Sungyeol’un gözü X’in elindeki şaraba kaymıştı hemen.







-İlacın bu mu?






X, Sungyeol’a yaramazlık yaparken annesine  yakalanmış küçük çocuklar gibi hissediyordu.





-Biraz kafa dağıtmaya ihtiyacım var.






X, kafasını biran önce dağıtmak istediğinden odasına doğru acelece bir adım attı. Sungyeol’a çoktan arkasını dönmüştü.






-Tek başına tadı çıkmaz. Sana eşlik edebilirim. Babam da  geç gelicekmiş.






Sungyeol’un sesi ile X tekrar yerinde durdu. Sungyeol’un sürekli kendisine yaklaşma çabasını bir türlü anlayamıyordu.





-Gerek yok.






X, bir kez daha Sungyeol’u tersleyip tekrar adım attı.





-Neden beni çok yanlış anlıyorsun? Seninle ne gibi şeyler düşünebilirim? Sana nasıl yaklaşma amacım olabilir? Babamla evlisin. Gerçek veya değil. Karı kocasınız siz. Ben sadece seninle arkadaş olmaya çalışıyorum.







Sungyeol’un sert sesiyle X olduğu yerde durdu, Sungyeol’a hala arkası dönüktü.
. Belki de her şeyin kendi kuruntusu olduğunu düşündü. Sungyeol, LSM’in oğluydu. Onunla ne gibi bir amacı olabilirdi?






-Nerede içelim?






  X, Sungyeol’a doğru dönmüştü. Sungyeol’un yüzünde kocaman bir gülümseme belirdi. Gülümseyince birçok kızın etkileyebilceği bir güce sahipti, X’te istemsizce ona gülümseyerek karşılık verdi.










  X ve Sungyeol mutfak masasında oturmuş şişenin dibine vuruyolardı. Sungyeol, yurt dışındayken yaptıklarından bahsediyor, X ise hayretle onu dinliyordu. Evdeki çalışanlara da dinlenmenlerini söylediklerinden ikisi baş başaydı. X, her yudumunda kahkaha atmaya başlamıştı. Sehun aklına bile gelmiyordu. İçip, kendini dağıtmak iyi gelmişti ruhuna.







-Senin olayın ne babamla?








 Sungyeol birden ciddileşip bu soruyu sorunca X’in yüzündeki kahkahası kayboldu. Ne diyeceğini bilemediğinden susup, şarabını yudumlamaya başlamıştı.






-Onu sevmiyorsun dimi?





Sungyeol, bir soru daha sorup X’i iyice köşeye sıkıştırmaya çalışır gibiydi. X, zorla bir kahkaha attı.





-Neden bunları soruyorsun? Eski muhabbetimize dönelim.





X, gülüyordu fakat Sungyeol’un yüzü hala ciddiydi.





-Bana güvenebilirsin. Biz pek baba oğul gibi sayılmayız. Aranızda kötü bir şey geçse seni desteklerim.




 Sungyeol’un ciddiliği karşısında X bir kez daha kendini zorla güldürdü. Bunları konuşmak istemiyordu. Sungyeol’un ciddi halleri hoşuna gitmemişti. Bu yüzden elindeki şişeyi, Sungyeol’un şişesine dokundurarak teşekkür eder gibi göz kırpıp tekrar içkisini yudumlamaya başladı.





-Biliyor musun, çok güzel bir kadınsın.






X, şişeyi dudaklarından çekmiş, kahkahasını atarken Sungyeol’un eli X’in yanağındaki saçına gitti ve yanağından saçını geriye atarak gözlerine baktı. X’in Sehun’dan dolayı incenen kadınlık gururu devreye girmişti. Sehun’un kendisini istemeyip, sarışınla yatmış olmasını bir türlü hazmedemiyordu. Bu yüzden Sungyeol’un ona güzel olduğunu söylemesi hoşuna gitmişti.





 -Çokta seksisin…
 



 


  Sungyeol’un soz sözü üzerine X’in kalbinde derin bir acı belirdi. Bunları Sehun’dan duymak yerine başka bir erkekten duymak içinde burukluk yaratmıştı özellikle de bu günlerde Sehun’un kendisiyle olmamasını tamamen gurur meselesi haline getirmişken. Kendisini yetersiz bulmuş, sorgulamaya başlamıştı. Özgüveni bile azalmıştı fakat şuan duyduğu sözler onu tekrar heyecanlandırdı. Sungyeol, onu tam yarasından vuruyordu.







 -Her erkeğin arzulayabileceği bir kadınsın.







   X’in sessizliğinden cesaret alan Sungyeol git gide daha da açık konuşmaya başlamıştı. X, nefsine yenik düşücekmiş gibi hissediyordu. Alkolünde etkisiyle kötü bir şey yapmak istemiyordu. Sungyeol, sanki X’in bu aralar sıkıntısının bu olduğunu hissetmiş gibi durmadan övmeye devam ediyordu.






-Artık gidim ben…




  X, elindeki şişeyi bırakarak yerinde hızlıca kalktı fakat alkolün etkisi bu kadar hızlı hareket etmesine karşın anında çarpmıştı. X, başı dönerek düşücek gibi oldu ve Sungyeol, X’i omuzlarından tutarak son anda yakaladı.




   X, kendisini Sungyeol’dan uzaklaştırmaya çalıştıkça Sungyeol git gide dudaklarını X’e yaklaştırıyordu. Bir yandan da omuzlarından onu tutmaya devam ediyordu. X’in içinde küçük bir kıpırtı olmuştu. Nefsi tüm bedenini ele geçirmiş gibiydi. Sungyeol’un yaklaşan dudaklarına daha fazla karşı koyamadı ve Sungyeol’un dudaklarına değdirdiği dudaklarına hafif bir karşılık verdi. Sungyeol, X’in alt dudağını kendi dudaklarının arasına almış hafifçe emiyor, X’te üst dudağını Sungyeol’un dudağına hafifçe sürtüyordu fakat bu çok uzun sürmedi. X, saniyelik süren bu öpüşmeye aniden kendini çekerek son verdi.






 -Ben yatmaya gidiyorum.







  X, Sungyeol’un yüzüne bile bakmadan yavaşça merdivenlere doğru yürümeye başladı. Sungyeol’un arkasından gelmesinden korktuğu için duvardan destek alarak adımlarını hızlandırarak odasına ulaştı ve kapıyı kilitleyip, kendisini yatağına attı.







  
   X, uyandığında başında alkolün etkisinden büyük bir ağrı vardı. Gözlerini açtığı gibi başını ovmaya başlamıştı. Aklında bir yandan geceki olanlar dönüp duruyordu. Sungyeol ile arasında geçen bu küçük öpüşme olmaması gereken bir şeydi. X, bundan pişmanlık duysa da kendisini suçlayamıyordu. Sehun’un alçalttığı kadınlık gururunu, özgüvenini Sungyeol tekrar yerine getirmişti. Onun gibi hoş birinden bunları duymak alkolünde etkisiyle gerçekten hoşuna gitmiş, nefsine yenilmişti. Sanki Sehun’dan sarışınla beraber oluşunun intikamını almak gibi hissettirmişti.







    X, Yataktan kalkmadan önce en son annesiyle konuşup bıraktığı telefonunu eline aldı. O zamandan beri bakmamıştı telefonuna. Tuş kilidini açtığında da ekran bomboştu. Sehun ne aramış ne de mesaj atmıştı. X, ona ne kadar kızsa da ondan bir haber gelmeyince kendisini kötü hissediyordu. Sehun’dan başka bir dudağa dudaklarını değdirmek çok yabancı hissettirmişti. Zaman geçtikçe anlıyordu aradaki farkı ; uyandığında farklı düşünürken, şuan daha da farklı düşünüyordu. Kafasındaki karışıklık her zaman sinirini bozsa da bunun önüne geçemiyordu. Kafasındaki karışıklığı sonlandırmanın en iyi yolu, şirkete gidip Sehun’u görmekti.




  
    Siyah düz uzun kollu mini bir elbise giyerek, ten rengi bir çorap giydi. Dizine kadar uzunlukta topuklu çizmelerini de giydikten sonra siyah deri ceketini giyerek, başına siyah yün şapkasını taktı. Makyajı her zamanki gibiyken şirkete gitmeye hazırdı fakat odasından çıkmadan önce biraz duraksadı. Sungyeol ile karşılaşmak istemiyordu ama bir ömür burada da duramazdı. O yüzden kaçınılmaz son mutlaka gerçekleşiceğinden daha fazla beklemeden odasından çıktı.





     Sungyeol ve LSM kahvaltı sofrasında sohbet ederlerken X içeri girdi. Sungyeol’a bakmıyordu bile gözü direkt LSM’e gitmişti.





 -Annem bu akşama burada olucak.







X, LSM’den gözlerini ayıramıyordu. Herhangi bir yere bakışlarını kaydırırsa Sungyeol ile göz göze gelmekten korkuyordu. Kendini biraz utanmış hissediyordu.





-Saati haber verirsin, karşılamaya gideriz.






X, LSM’e başını salladı ve ayakta durmaya devam etti. Hala LSM’e bakıyordu. LSM, X’in hala kendisine baktığını hissedince tekrar ona baktı ve ayağa kalktı.




-Hadi gidelim öyleyse. Sen bizimle geliyor musun?




LSM, Sungyeol’a doğru dönmüştü. X, başını yere eğdi.



-Siz çıkın, ben sonra gelicem.





  X, Sungyeol’un kendileriyle gelmiceğini duyunca rahatlamıştı. LSM’de montunu giydikten sonra arabaya geçtiler.





-Annen gelince de mi o oda da kalıcaksın?





   X, camdan dışarıyı izlerken durgunca,  LSM’in sorusuyla aynı şeyi düşünmeye başladı; annesine ne diyecekti?





-Bir şeyler düşünürüm anneme söylemek için.




X  annesinin gelişini LSM’in fırsat olarak görmesini istemiyordu. Onunla aynı odayı paylaşmayacaktı.





-Sen nasıl istersen.








 Şirkete geldiklerinde X, Exo’nun çalışma odasına girdiği gibi gözleriyle etrafı taradı. Sehun, her zaman ki köşesindeydi. X’in geldiğini duymuştu fakat kafasını kaldırıp bakmamıştı bile.         X, hiçbir şey söylemeden yerine oturdu. Sehun’u görünce  içinde ona karşı bir suçluluk hissetti. O an tekrar düşündü; Sehun’da sarışınla beraber olduktan sonra kendisine dokunduğunda suçluluk hissetmiş miydi? Canı bir kez daha yandı. Sehun’un bunu kendisinden saklamasına kızdığı için Sungyeol ile arasında geçen bu ufak münasebeti ondan saklarsa ona kızdığı şeyi kendisi yapmış olucaktı. Ona güvenmiyordu, kızgındı evet ama ne olursa olsun onu seviyordu. Tüm bu olanlara rağmen içten içe onu affediceğini zaten biliyorken Sehun’a bunu nasıl söyleyeceğini düşünmeye başlamıştı artık.




  Öğle arası olduğunda herkes yemeğe çıkmıştı. X, odadan bir yere ayrılmamış Sehun’un gelmesini bekliyordu fakat Sehun gelmemişti. X, Sehun’un terasta olabileceğini düşünerek terasa çıktı. İlk defa öğle arasında şirket bu kadar boş görünüyordu, herkes neredeyse dışarı çıkmıştı. X, Sehun’un terasta olmasını dileyerek, kapıdan içeri girdi. Köşede sigarasının dumanını üfleyen düşünceli, asık suratlı Sehun oradaydı. Yanına gitmeden önce ona uzaktan baktı. Bu huysuz, yaşı diğerlerine göre küçük ama en ağır başlı olan, gizemli adamı seviyordu. Onu sırlarıyla, kötülükleriyle kısacası her şeyiyle seviyordu. Onun yanında içini garip bir huzur kapsıyordu. X, uzaktan durmuş onu izlemeye devam ederken Sehun’un birden arkasını dönmesiyle yakalandı. Göz göze gelmişlerdi fakat Sehun tekrar kafasını çevirip sigarasını içmeye devam etti. X’te yanına doğru yürümeye başladı.







  -Konuşalım mı biraz…






 X, tam Sehun’un yanında durmuş onunla birlikte karşıya bakıyordu. Sehun’un her zaman oraya bakıp ne gördüğünü, ne düşündüğünü merak ediyordu. Ona göre beton yığınından başka bir şey yoktu baktığı yerde.





-Konuş bakalım.






X, Sehun’un mesafeli sesine dayanamıyordu. Suçlu olan oydu fakat tavır alan yine oydu.






-Benim sana kızgın olmam gerekmiyor muydu?




X, Sehun’un yüzüne baktı. Sigarasını dudaklarına götürmüştü. Yüzü hala çok sert duruyordu. Ona bakarken bile içi titriyordu X’in. Ona hissettiği duygular bambaşkaydı, açıklayamıyordu. Ne kaçabiliyordu, ne de vazgeçebiliyordu…





-Ne konuşucaksın?




X, Sehun’un kendisini takmıyor gibi görünmesine bozulmaya başlamıştı. Suçluykun üste çıkmayı başarıyordu. Dikkatini çekmek için direkt konuya girdi.







-Sana güvenmiyorum.






X, Sehun’un yüzüne baktı, Sehun’un yüzünde hiçbir değişim olmamıştı, sanki X’i duymuyormuş gibiydi.






-Senin bileceğin iş. Kendimi dün yeterince ifade ettim sana.





Sehun, soğukluğunu koruyarak sigarasından son dumanını da üfleyerek izmaritini attı ve ellerini cebine soktu. X, Sehun’a daha da öfkelenmişti. Sehun’un kendisini biraz daha mahçup hissedeceğini düşünürken o daha da sert biri olmuştu. X, bunun nedenini az çok tahmin ediyordu.



-Bittiyse söyleyeceklerin aşağı iniyorum.







Sehun, kapıya doğru yürümeye başlamıştı. X’in göğsünde yine bir sıkışma oldu, gitmesini istemiyordu. Haksızken bile nasıl oluyordu da üste çıkmayı başarıyordu? X’in içinde birden bir hırs belirdi. Sehun’un gitmemesi için, onu durdurmak için başka yolu kalmamıştı.





-Sungyeol ile aramızda bir şey geçti.






X, Sehun’un da canını yakmak istemişti. Biraz olsun nasıl hissettiğini anlamasını istemişti. İşe yaramış olucak ki Sehun yerinde durmuştu. Ne bir adım atıyordu gitmek için ne de arkasını dönüp X’in yüzüne bakıyordu. X, biraz da  rahatlamıştı aslında. Bunu bu şekilde birden söylemezse daha sonra itiraf etmesi daha zor olabilirdi.



-Yapmadım de…





Sehun’un sesi derinden çıkmıştı. X, o an Sehun’un olayı tamamen farklı anladığını düşündü. Ona doğru adım atmaya başladı. Fakat Sehun hızlıca arkasını dönerek X’i bileğinden tuttuğu gibi terastan dışarıya sürükledi.




-Ne yapıyorsun?





X, Sehun tarafından  asansöre doğru sertçe itilmişti. Sehun, sorulara cevap vermiyordu. Şirkette çok fazla kimsenin olmamasını fırsat bilen Sehun, rahatça davranıyordu. Asansörde hiçbir şey söylemeden pratik odasının olduğu katın düğmesine bastı. Aşırı sinirli göründüğünden, X’te hiçbir şey söylememişti. Asansörün kapısı açıldığında Sehun, X’i tekrar bileğinden tuttuğu gibi odanın içine attı ve kapıyı kapattı.







-Ne yaşadın onunla!






Sehun, X’e iyice yaklaşıp bağırıyordu. Gözlerini X’ten bir saniye bile ayırmıyordu.






-Önce karşılıklı içki içmeye başladık…






Sehun’un kaşları iyice çatılmıştı. X’e dikkatlice bakmaya devam ediyordu.




-İkimizde sarhoş olduk…




X, bilerek olayı uzatarak anlatıyordu. Sehun’un da canını yakarak ondan intikam almak istiyordu. Sungyeol ile öpüşmesini başka türlü kendisine kabullendiremiyordu. Sehun’un yüzünde hiçbir mimik bile kıpırdamamış, sert bakışlarıyla X’e bakmaya devame diyordu.





-Bana çok güzel olduğumu söyledi…  




X, bunu biraz duraksayarak söylemişti. Sehun, X’in kolunu sertçe tuttu.




-Senin de hoşuna mı gitti !





Sehun, dişlerini sıkarak sertçe konuşuyordu. Öfkesi her hareketinden, her kelimesinden belli oluyordu. X’in kolunu o kadar sert tutuyordu ki X’in canı yanmaya başlamıştı ama hırsını alamıyordu.





-Seksi olduğumu söyledi.





X, Sehun’un gözünün içine bakarak inatla konuşmaya devam ediyordu. Sehun, X’in kolunu biraz daha sıkmaya başlamıştı. X, canının acısını belli etmemeye çalışarak, sözlerine devam etti.






-Beni öpmek için yaklaştığında, ben de izin verdim.





X, aniden söylemişti. Sehun’un yüzünde ilk saniyelerde hiçbir değişiklik olmasa da sonradan X’in kolunu bırakarak sertçe arkasındaki duvara yumruk attı. X, korkmuş bir şekilde onu izliyordu.






-Ondan etkilendin mi…




Sehun’un derinden çıkan sesiyle X’in tüm bedeni titremişti. Nasıl bir başkasından etkilenebilirdi? Sehun’dan başka birini sevemezdi bile…






-Senden başka kimseden etkilenmedim ben…






X’in sesi parça parça çıkıyordu. Sehun sarışından o gece etkilenmiş miydi? Kendisini yine berbat hissediyordu. Sehun’un canını yakmak isterken kendi canı da yanıyordu.






-Neden sana yaklaşmasına izin verdin !  




 Sehun bir kez daha duvara sertçe yumruk atmıştı. X, onun öfkesinden korkuyordu. Duvara her vuruşunda elindeki kızarıklığı görmek X’in daha da canını yakıyordu. Sehun’a yaklaşarak tam arkasında durdu.




-Çünkü senin kırdığın gurumu o düzeltti, anlıyor musun!





  X, gözyaşlarına yenik düştü. Kalbi kırıktı, ruhu kırıktı… Sehun’dan başka herkes ona yabancıydı. Herkes ona düşmandı sanki. Sehun, X’in hıçkırıklarını duyunca ona yüzünü donup, çenesinden tutarak gözlerini, gözlerine sabitledi. X’e buğulu gözlerle ona bakarken Sehun, X’in dudaklarına hızlı yaklaşıp onu öpmeye başladı.



  


     X, başta bunu beklemediğinden şaşırsa da Sehun’a çok geçmeden karşılık vermeye başladı. Sehun’un dudaklarında kendisini evinde, annesinin kucağında gibi huzurlu ve sıcak hissediyordu. Yeri yurdu burasıydı, her zerresinde bunu hissediyordu…




   
  
    -Seni O’na iten ben oldum…





    Sehun, kendisini X’in dudaklarından çekerek suçlulukla yere bakıyordu.






  
  -Beni mahvettin sen… Paramparça oldum…





    X, konuşurken bir kez daha gözyaşlarını tutamadı. Hem kendi canı yanıyordu hem de Sehun’un ki. Hem kendisine kızıyordu, hem de Sehun’a. Bu durumun bir çıkış yolu olmalıydı….





  -Ben bir hata yaptım. Bedelini, seni kaybetme korkusuyla günlerdir yaşarken sen… Sen, senin etrafında olmasına bile katlanamadığım o adamı öptün… Bunu benden intikam almak için mi yaptın? Canımı daha da yakmak, beni daha beter süründürmek mi istedin….
 




  Sehun’un lafları X’in kalbine öyle bir dokunuyordu ki. Sanki başka biriyle beraber olan kendisiymiş gibi suçlu hissettiriyordu.






-Eline birçok kez fırsat geçmesine rağmen benimle olmadın. Ve birden öğrendim ki bir gece sinir anıyla ona gitmişsin… Ben kendimi sana yetersiz hissettim ! Gelme artık üstüme ! Beni suçlayıp durma !







 X, hem bağırıyor hem de ağlıyordu. Sehun’un üstüne gelmesine dayanamıyordu. İlk defa ona karşı bu kadar hissettiklerini açıkça söylemiş olmasından kaynaklı mı bilmiyordu ama Sehun çok şaşkın görünüyordu.






-Sen… Sen gerçekten böyle mi düşündün…

 

Sehun’un şaşkınlığı sesinden bile belli oluyordu. X’e tekrar yaklaşıp onu omuzlarından tutmuştu.





-Evet…  


   X, bu durumdan utanarak elleriyle yüzünü kapatarak ağlamaya devam etse de  Sehun’un elleri X’in ellerini yüzünden çekip onu göğsüne bastırdı. Kollarını ona sımsıkı sarıp, saçlarını öperken X, kollarını aşağıda tutuyor, ona dokunmamaya çalışıyordu.





 

  -Ben seni incitmekten korkarken farkında olmadan daha çok incitmişim…








  Sehun, X’in saçlarını öpünce X daha fazla dayanamayarak Sehun’a sarıldı. İkiside birbirini sımsıkı sarmıştı. Konuşmadan öylece dururlarken sessizliği yine Sehun bozdu.







-O gece O’nunlayken hiçbir şey hissetmedim… Tek düşündüğüm bana güvenmemenin verdiği öfkeydi…





Sehun, o geceden bahsedince X’in içi sızlamıştı. Ne olursa olsun o geceden bir şey duymak canını yakıyordu.


 



-Seni sevdiğimden beri, tek arzuladığım kadın sensin… İnanmazsan bile öylesin…




 Sehun, X’in saçlarını öperek yumuşak bir sesle konuşmaya devam ediyordu. X, onun göğsüne başını koymuş, kokusunu içine çekerek sessizce onu dinlemeye devam ediyordu.





-Bir daha ne bu sebepten ne de herhangi bir başka sebepten asla bir erkeğin sana dokunmasına izin verme, bu beni çok hırçınlaştırıyor. Ben bir hata yapıp acısını yeterince çektim. Sen beni daha kötü cezalara mahkum etme, benden gitme…





X’in kalbi yumuşamaya başlamıştı. Kendisi küçük bir öpücüğün acısını böyle ağır hissettiyse Sehun o gecenin acısını söylediği gibi daha da ağır yaşamış olmalıydı. Artık Sehun, affetmek için kendisine tek bir şart koymuştu.






 -Senden gitmemem tek bir nedene bağlı…



X, başını Sehun’un göğsünden kaldırıp, gözlerinin içine baktı. Sehun’un gözlerinde hem merak hem korku vardı.  


 


-Eğer söylediğin gibi ortada bir bebek yoksa seni anca öyle affedebilirim.





Sehun, affetme kelimesini duyunca biraz rahatlamış gibi göründü. X, bu kadar korktuğunu görünce daha da şaşırdı. Sehun, kendisini düşündüğünden daha çok seviyordu belki de…







  -Sana söz veriyorum, en kısa zamanda bunu  sana kanıtlıcam.





   Sehun, tekrar X’i kendisine çekip sıkıca sarılırken X’te ona sımsıkı sarıldı.



 


 -Bir daha bana başka erkekleri kullanarak ders vermeye çalışma.





 X, Sehun’un sesindeki sertlikten ürkmüştü. Bazen çok korkunç, çok tehlikeli biri gibi gözükebiliyordu.





-Böyle laflar etmeden önce bebek olayını hallet. Sonra bu konuşmaları yapıp yapmayacağın belli olur.



  X, tekrar Sehun’un göğsünden başını çekti. %1 ihtimal de olsa bebek hikayesi gerçek olabilirdi. Eğer gerçekse X, artık Sehun’la görüşmeye devam edemezdi.




-Dünkü konuşmamızdan sonra iyice düşündüm. Hamile olması imkansız. Sana yakında doktor raporuyla gelicem.



  X, Sehun’un söylediği cümledeki anahtar cümleye bozulsa da belli etmemeye çalıştı. Artık o gece yaşananlarla ilgili bir şey düşünmek istemiyordu. Sadece hafifçe gülümseyerek başını salladı. Sehun, X’in son olarak alnını hafifçe öptükten sonra ikisi de dikkat çekmemek için prova odasından ayrılıp işlerinin başına döndü.



  


 Akşam saatleri geldiğinde X, annesiyle planladığı gibi LSM ile birlikte havaalanına gelmişti. Havaalanına gelmeden önce annesiyle konuşmuştu, her şey yolundaydı.  10 dk beklemenin ardından annesi, elinde valiziyle kapının orada göründü. X, ona doğru koşarak sarıldı, geldiğinden beri bir kere görebilmişti.




   -Eşin nerede?






  X’in annesi X ile sarılmasını bitirmiş, gözleriyle etrafa bakınıyordu. Oysaki LSM, tam da X’in yanında duruyordu.





-Ziyaretimize hoş geldiniz.





LSM, elini X’in annesine doğru uzatınca X’in annesinin yüzü birden bire dümdüz olmuş, şaşkınca LSM’e bakıyordu. Bir süre öylece durduktan sonra LSM’in elini sıktı fakat yüzünde hiçbir gülümseme yoktu. Gözleri X’e kaydı. “Bu da ne demek oluyor?” der gibi bakıyordu. Fakat X, annesinin bakışlarını görmezden gelerek annesinin koluna girerek, yürümeye başladı. Annesine her şeyi anlatır mıydı bilmiyordu, bunun için önlerinde uzun bir gece vardı, her şeyi yolda daha iyi düşünücekti. O yüzden sessizliğini koruyarak yürümeye devam etti….

SEHUN BİASLILARA ÖZELWhere stories live. Discover now