2. SEZON 1. BÖLÜM

3.2K 154 17
                                    

Masmavi olan gökyüzüne baktı X; bir kuş sürüsü uçuyor, güneş parlıyordu. Güneşin parlaklığı gözlerini kamaştırdığından başını tekrar önüne eğdi. Ormanın içinde çok fazla ağaç ve çalı vardı. X, yolunu kaybettiğini anlayıp çıkışı bulmak için ormanın içinde gezmeye başladı. Aslında buradan gitmek istemiyordu; kuş sesleri, güllerin kokusu kendisini huzurlu hissettirmişti. Ormanın içinde gezmeye başlarken gözü birden bacağına takıldı, beyaz elbisesindeki kanı görünce yerdeki çalılardan birinin dikeni ayağına battı diye düşündü. Elbisesini sıyırıp bacağına baktığında kocaman bir çizik gördü, ayrıca elbisesine çok fazla kan da bulaşmıştı.


     X, bacağındaki kanı  kirlenen elbisesiyle silmeye başladı fakat bir türlü durduramıyordu kanayan yeri, bu yüzden elbisesiyle beraber elleri de kan içinde kaldı. Bacağını silmeye devam ederken birden gökyüzü kararmaya başladı. X, şaşırarak gökyüzüne baktı; bulutlar simsiyah olmuş, rüzgar çıkmıştı. Etrafı birden değişmiş gibi tüm o güzel çiçekler solup gitmiş adete karanlık çökmüştü. Rüzgar o kadar kuvvetli esmeye başlamıştı ki X, uçmamak için yanındaki ağaca tutundu. Kendisini çok korkmuş hissedip, etrafında olup bitenleri anlamaya çalıştı.


      Ormanda çıkan fırtınanın ardından X, iyice korkup “Kimse yok mu?” diye bağırmaya başladı. Belki birileri vardır diye düşündüyse de hiçbir karşılık alamadı. Fakat pes etmeye niyeti yoktu, gövdesine sıkıca tutunduğu ağaçtan tekrar seslendi ; “Heey? Beni duyan birileri var mı?” X, bu seferde hiçbir geri dönüş alamamıştı. Ormandaki fırtına git gide daha da şiddetlenirken bir yandan da  X’in yarası hala kanamaya devam ediyordu. X, rüzgardan kaynaklı mı yoksa yeni bir yara mı aldığını  anlamadan elbisesinin üst kısımlarınında kana bulandığını görünce şok oldu. Rüzgar sertçe esmeye devam ederken , yağmurda başlamıştı. Yağmur o kadar sert ve hızlı yağmasına rağmen X’in üzerindeki ve ellerindeki kan lekeleri bir türlü gitmiyordu.


    X, etrafın gece gibi karanlık olmasına rağmen her yeri çok net görebiliyordu. Karşıdaki ağacın arkasında bir silüet belirdi fakat yüzü karanlıkta kaldığından kim olduğunu seçemiyordu. “Beni görebiliyor musun?” diye karşıdaki silüete doğru seslendi fakat hiçbir tepki alamadı. Silüet orada öylece hareket etmeden duruyordu. X, fırtınanın ve yağmurun şiddetinden zorlansa da  diğer ağaçlara tutanarak silüetin yanına gitmek istedi. İçinden bir ses oraya giderse güvende olucağını söylüyordu.

   X, şiddetli hava koşullarına rağmen bir şekilde diğer ağaca tutunmayı başarmıştı. Silüet ise hala orada hareket etmeden onu bekliyordu sanki. Aralarında 4 ağaç daha vardı fakat mesafe daha uzak görünüyordu. X, ne olursa olsun silüetin yanına ulaşmak için çabalamaya karar verdi. Diğer ağaca doğru hızlıca koşmaya karar verirmişken birden yağmur durdu. X, henüz ne olduğunu anlayamadan yağmurun yerine kar yağmaya başladı.


   


    Şiddetli kar yağışı tipiye dönüşmüş, her yer birden bire bembeyaz kara bürünmüştü. X, ileriyi görmekte hem tipinin şiddetinden hemde kirpiğine yapışan kar tanelerinden zorlanıyordu. Kendisi rüzgardan güçlükle tutunup; sağa sola doğru savrulurken silüet bu durumdan etkilenmiyor gibi gözüküyordu. X, iyice emin olabilmek için ağacın kardan bembeyaz olan gövdesine tüm gücüyle sıkıca tutunup, dikkatlice baktı; silüetin olduğu yere kar yağmıyordu.

     X, yağmurun ve karın ellerinden hala çıkartamadığı kan lekelerine baktı; elleri kar tutmamışken kollarının üzeri tamamen bembeyaz olmuştu. Ellerinden sonra elbisesinede baktı; kan lekelerinin olduğu yerler de tek bir kar tanesi bile yokken diğer her yerine kar taneleri yapışmıştı. X, bunları düşünmek yerine silüetin yanına nasıl gidebilceğine odaklanmak istiyordu. Orası daha güvenliydi; biliyordu, hissediyordu. X, gözlerini kapatıp iyice düşünmeye başladı. Kendisini tamamen zorluyordu; hem daha da şiddetlenen tipiye karşı direnmeye çalışırken hem de oraya nasıl gidebilceğini düşüyordu.

SEHUN BİASLILARA ÖZELWhere stories live. Discover now