2.SEZON 15.BÖLÜM

2.9K 125 23
                                    




                Tanrı sevdiklerine tez ölüm verir.
                                                               

                                                                  -Byron



                Ölmek yaradılışımızın koşuludur.

                                                                -Montaigne



                
En iyi ölüm beklenmedik ölümdür.

                                                               -Julius Caesar









     49. Gün… Sungyeol’un ölümünün üzerinden tam 49 gün geçmiş, kimse yaşadığı şoku atlatamamıştı. Ruhunun bedenini terk ettiğine inanılan bu 49. günde Sungyeol’un mezarının başında tüm SM çalışanlarıyla birlikte medya da vardı. Sungyeol’un ölümünün cinayet olduğu kesinleşmiş, raporlar sonucu frenlerin sabote edildiği ortaya çıkmıştı.




 

      X, 49 gün boyunca kendisine gelememiş, Sungyeol ile arasında geçen son konuşmaları aklından atamamıştı. Bunun cinayet olduğuna inanmak istemiyor, birinin bir insanı öldürmek isteyecek kadar insanlıktan çıkmış olmasını kabullenemiyordu. Düşündükçe, hatırladıkça kanı donuyor, gözleri doluyordu. Telefonunda Sungyeol’un attığı mesajlar hala duruyordu ; en son attığı mesajın üzerinden çok geçmeden kaza haberinin gelişini, o telefonun çalışını ve LSM’in hastanedeki acı bağırışını daha dün gibi hatırlıyor, hatırladıkça da kendisini tutamayıp şuan olduğu gibi ağlıyordu…







    49 Gün boyunca SM binasında adeta hayat durmuştu. LSM, evden dışarı adımını atamamış, şirketin tüm idolleri hergün O’na destek vermek için ziyaretine gelmişler X’de ancak bu şekilde Sehun’u nadir de olsa görebilmişti fakat konuşamamıştı. Uzun süredir Sehun ile arasındaki tek iletişim yolu mesajdı. Sehun’a hala Sungyeol’un kendisini tehdit ettiğini söylememiş, elleri yazmaya, dili ise anlatmaya varmamıştı. Sungyeol’un telefonunun hala ortaya çıkmamış olması ise X’i ayrı bir üzen konuydu. Kendisini durmadan diken üstünde hissediyor, her an birisinin o telefondaki görüntüleri karşısına çıkarmasından korkuyordu.








    “Yeniden Doğum” töreninin başlamasıyla tabutun başındaki herkes ayağa kalktı. X’in bir kez daha gözleri dolmuştu. LSM’e baktı; ayakta güçlükle durabiliyordu. Sungyeol’un kendisine dedikleri aklına gelmişti. Keşke günlerdir LSM’in nasıl bir acıyla geceleri ağlama sesinin kendi odasına kadar geldiğini Sungyeol’da duyabilse, LSM’in onu aslında ne kadar sevdiğini görebilseydi diye düşündü. Kendisi de baba sevgisinden yoksun büyümüştü, Sungyeol’a bu yüzden kızamıyordu. Her ne kadar kendisini tehdit etmiş olsa da onu bu yola sokan kişinin LSM olduğunu biliyordu. Sungyeol, asla gözlerinde kötülük olmayan biriydi, sadece sevgisiz büyümüş bir kurbandı. Hayatı boyunca dışlanmıştı. X, tekrar Sungyeol’un son konuşmalarındaki bir sözünü hatırladı; “Paraya ihtiyacım vardı, boğazıma kadar borçtayım…” Bugüne kadar bu sözü hiç aklına gelmemiş, O’nu kimin öldürmüş olacağını düşünmemek istememişti peki ya borçlandığı kişilerse? X, bunu biliyor ve susmaya devam ederek katilin bulunması konusunda istemeden de olsa polislerden bilgi saklamış oluyorsa? Ne yapması gerektiğini bilmediğinden elini yüzüne kapatıp, ağlamaya devam etti.







       Sungyeol’un ruhunun bedenini terk ettiğini düşündükleri vakit tören son bulmuş, herkes Mart ayının ilk bahar yağmuruyla mekandan dışarı yavaşça çıkmaya başlamıştı. X, küçük adımlarla yürüyüp, yağmurun ıslattığı toprak kokusunu içine çekip huzuru bulmaya çalışıyordu. İçinde çok fazla şey tutuyor, artık bu ona ağır geliyordu. Belki de Sehun’a anlatmalıydı bu olanları, her ne kadar kızacağını bilse de Sehun’dan başka hiç kimse O’nu rahatlatamazdı. Arkasını dönüp etrafına baktı; Exo üyeleri hepsi bir arada arkadan yavaşça yürüyordu, Sehun ise en arkada telefonunda bişeyler yaparak yavaşça onlardan bağımsız yürüyordu.







     -Afedersiniz, siz Lee Soo Man’in eşi olmalısınız sanırım?








       X, omzuna dokunan elle irkilip tekrar önüne döndüğüne kendisine polis kimliğini gösteren 2 kişiyle karşılaştı.







    -Evet…





     
    Üyeler X’in yanındaki bu 2 yabancı adamı görünce hızlıca yanına gelip, O’nu kollamak ister gibi yanında durmuşlardı. Sehun ise hala yavaş adımlarla yürüyerek telefonunda bir şeyler ilgileniyordu.








  -Lee Soo Man’i nerede bulabiliriz?






    X, tekrar arkasına baktı; LSM hiçbir yerde görünmüyordu. Büyük ihtimalle hala Sungyeol’un tabutunun başında diye düşündü.







-Bir gelişme mi var?





 
  Kris, X’in cevap vermesine fırsat vermeden söze korumacı bir şekilde, sanki X’in polislerle uğraşıp daha fazla yıpranmasını istemiyor gibiydi.








-Kayıp telefonu bulduk.





    X’in birden gözleri sonuna kadar açılmış, yutkunmakta zorlanmıştı. Hiçbir şeyden habersiz olan Sehun’a baktı; telefonu çoktan bırakmış, elleri cebinde tepkisiz bir şekilde polislere bakıyordu.







-Yani ? Bir şeye ulaşabildiniz mi?






Üyelerin hepsi bu habere şaşırmıştı. Bu sefer de Suho, X’ten önce araya girdi.







-Üzgünüm, bu konu hakkında yalnızca Lee Soo Man Bey ile görüşebilirim.







   X, renginin değiştini hissedebiliyordu. Yolun sonuna gelmişlerdi artık… Kendisine bakmaya devam eden gözlere bir cevap vermesi gerekiyordu bu yüzden de kendisini zorladı.







-Sanırım tabutun başında…





    X, titreyen sesi ve zor yutkunmasıyla konuştuktan sonra polisler teşekkür ederek o tarafa doğru yürümeye başlamışlardı. Üyeler de tekrar daha fazla yağmurun altında ıslanmamak için arabalara doğru yürümeye devam ettiler, Sehun ise yine en arkada onlardan bağımsızdı. Bunu fırsat gören X, Sehun’un yanında yavaşça yürümeye başladı.






-Sana söylemem gereken bir şey var.







 X, kısık sesle kimseye çaktırmadan sadece yürür gibi yaparak Sehun ile konuşmaya çalışıyordu. Sehun ise hiç cevap vermeden elleri cebinde yürümeye devam ediyordu. İkisi de aynı adımlarla ilerliyorlardı.









-Sungyeol her şeyi biliyordu.







  X, Sehun’dan cevap gelmeyince bir anda söyledi gerçeği fakat Sehun hala tepki vermeden yürümeye devam ediyordu.







-O telefonun içinde videomuz var…




  X’in bunu söylemesiyle Sehun sadece olduğu yerde durdu. Sehun’un durmasıyla X’te durmuş bir yandan da etrafı kolaçan ediyor ikisinin konuşmasından başka anlamlar çıkmaması için dikkat ediyordu.







-Tüm bunları nerden biliyorsun?






Sehun’un ağzından çıkan tek soğuk cümle bu olmuştu. Hiç endişelenmiş gibi durmuyor, gayet sakin gözüküyordu.








-Kazanın olduğu gün, beni tehdit etti. Her şeyi anlattı, videoyu gösterdi…






  X, o günü hatırlayınca bir kez daha sesi titredi. Yağmur git gide hızlanmaya başladığından insanlar hızlıca yanlarından geçip gidiyor, kimse ikisinin konuşmasına aldırmıyor hatta fark etmiyordu bile.







-Senden ne istedi?





  X, Sehun’un soğuk çıkan sesinden hoşlanmıyordu. 49 gün boyunca hep ayrı kalmış olmalarından yeterince rahatsızdı. Sehun’un kendisinden soğumuş olmasından bile korkuyordu. Hatta sevgisinin azaldığını bile düşünüyordu. Bu yüzden de cevap vermeden önce başını dalgınlıkla diğer tarafa çevirdi; dolan gözlerini saklamak istiyordu. X, başını çevirmesiyle LSM’le konuşmalarını bitirmiş olan polisleri gördü; çıkışa doğru yürümek için yanlarından geçip gittiler, LSM ise hala ortalıkta görünmüyordu.







 -Polisler gitti, gidip O’na bakmalıyım. Video’dan haberi var mı bilmem lazım sonra sana her şeyi anlatıcam.







  X, Sehun’un cevap vermesini bekledi fakat Sehun sadece sustu. X, acı bir şekilde yürüdüğü yolu korkarak geri dönmeye başladı. LSM’le yüzleşmesi gerekiyordu. Ne bildiğini bilmesi gerekiyordu, daha fazla bu durumdan kaçamazdı.






  X, sadece tabutun ve LSM’in olduğu bu boş tören tapınağına geri geldi. LSM, X’in ayak seslerini duymuş, geldiğini anlamıştı. Fakat tabutun başında oturmuş öylece duruyor, X’e bakmıyordu. X, bu durumun iyi mi yoksa kötü mü olduğunu bilmiyordu.







-Telefon bulunmuş…








Sessizliği LSM sonunda bulunmuştu. X’ten yana bakmamaya devam ediyordu. X’in kalbi heyecanla çarpıyor, midesi bulanıyordu.







-Şey, evet… Bir şey varmıymış?






X’in kalbi deli gibi çarpmaya devam ediyordu. LSM’in cevabını beklerken bile bayılacak gibi hissediyordu korkudan.







-İçi tamamen boşaltılmış, daha sonra da bilerek GPS’i devreye sokularak bulunması için bir çöp kutusuna bırakılmış.







 X, birden derin bir nefes alarak, duvara tutundu. O kadar gerilmiş ki birden başı dönmüştü, aslında son zamanlar da sürekli bu oluyordu.








 -Bunu yapan kişi her kimse bizimle oyun oynuyor !





LSM, gür çıkan sesinin ardından ağlamaya başlamıştı. X, ona çaresizce bakıyordu. Sungyeol’a hayattayken bu sevgisini göstermiş olsaydı belki de bunlar hiç olmayacak diye düşünerek en çok LSM’i suçluyordu.










-Sen eve git. Ben geç gelirim.






  LSM, eliyle göz yaşlarını silmişti. Yüzü, X’e dönük olmasa da utandığı belliydi. X’te daha fazla burada durmak istemiyordu. Tabutu görmek onda sürekli ağlama hissi uyandırıyordu.






-Peki…







 X, tekrar dolan gözlerini elleriyle ovuşturarak yavaşça dışarıya çıktı. Adımını atar atmaz ise karşısında Sehun’u buldu, yağmur durmuştu.







-Bana her şeyi anlatıyorsun, hemen!








 Sehun ve X, Sehun’un arabasında otururmuş, sessizce duruyorlardı. Sehun her zamanki gibi sessiz, X ise konuya başlamak için korkuyordu. Nereden nasıl anlatması gerektiğini bilmese de bir yerden başlaması gerekiyordu.







  -O gün sabahtan telefonuma mesaj attı, şirkete gelince onunla konuşmamı, her şeyi bildiğini yazmıştı.






X, sonunda sessizliği bozup konuya girebilmişti. Sehun tepkisiz bir şekilde dinliyordu.








-Şirkete geldiğimde gergin olmamın nedeni buydu. Bodrum kata, O’nun yanına gittim. Bana başından beri para için bana yaklaştığını anlattı. Amacı en başından beri beni kullanarak babasından para kaçırmakmış. Daha sonra sana yakalanıncada sen onu babasına söylemeden önce senin bir açığını aramak için takibe başlamış ve bizi şirkette görüp, videoya almış her şeyi…







X, bir çırpıda her şeyi anlatmış, rahatlamıştı. Sehun’un yüzü hala aynıydı ne bir mimik oynamış ne de başka herhangi bir tepki vermişti.





-Senden para bulmanı mı istedi?


Sehun’un o kadar lafın üstüne tek söylediği bu olmuştu.






-Evet….





X, telaşla Sehun’un yüzünü inceliyordu fakat Sehun sadece önüne bakıyordu. Yağmur tekrar yağarak, arabanın camına hızlıca çarpmaya başlamıştı.







-Parayı nasıl bulucaktın?






Sehun hiç düşünmeden direkt soruyordu. Sanki X’i köşeye sıkıştırmaya çalışır gibiydi.







-Seni korumak için her şeyi yapardım…







X, başını önüne eğmişti. LSM ile az daha yaşamak zorunda kalıcağı şeyi söylemeye dili varmıyordu.

-Ne yapardın ! Ne istedi senden !






Sehun’un sesi birden gürleşince X, içine sinmişti iyice.






-Babasıyla ….





  X, cümlenin devamını getiremeyince Sehun hızlıca direksiyona yumruk attı ve ellerini saçlarının arasından geçirdi. X, durmada gelen ağlama hissine bu kez de yenik düşmüştü, korkuyordu.







-Sen kimsin beni korumaya çalışıyorsun! Nasıl kendi başına olayları çözmeye çalışıyorsun! Kendini çok mu zeki görüyorsun ! Gidip o herifin altına giricektin öyle mi ?!








  X, Sehun’un bu günlerde kendisinden uzaklaştığını hatta sevgisinin azaldığını düşünürken üstüne bir de bu lafları duymaya dayanamamıştı. Hüngür hüngür ağlarken tekrar bulanmaya başlayan midesine ellerini koyarak baskı yapmaya başladı…







-Kes ağlamayı ! Bir daha da benden bir şey saklama !






  X, eliyle ağzını kapamıştı fakat daha fazla dayanamıyordu, arabanın kapısını hızlıca açıp koşarak dışarı attı kendisini ve kaldırımın kenarına kusmaya başladı. Bir yandan da gözünden yaşlar gelmeye devam ediyor, yağmur onu ıslatıyordu.






-İyi misin… Geçti… Tamam, hadi gel…





  X’in kustuğunu gören Sehun birden sakinleşerek arabadan inip X’in yanına gelmiş onu omuzlarından tutarak tekrar arabaya doğru yürüttü ve arabaya binince kapısını kapatıp, kendi tarafına geçti.






-Bu neydi şimdi…








 Sehun, X’in yanağındaki gözyaşlarını siliyordu, yumuşadığı çok belliydi.







-Üzüntü bu aralar mideme vurdu. Birkaç gündür böyleyim… Her şey üst üste geldi, üstelik sen de…


X, tekrar susup ağlamaya başladı. Haddinden fazla duygusallaşmış, kontrolünü kaybetmişti.







-Ben de ne…





Sehun, X’in yanağındaki yaşları siliyordu.






-Benden soğudun mu… Sevgin azaldı mı, doğruyu söyle…





  X, bir çırpıda söyleyip ağlamasına devam ederken Sehun, hiçbir şey demeden X’i kendisine çekerek göğsüne yasladı ve saçlarından öptü.





-Bu ölüm hepimizi sarstı… Ama asla sana sevgim azalmadı, sakın böyle düşünme ne olursa olsun…






X’in içi biraz da olsa rahatlamış, tüm o kötü günlerden sonra Sehun’a rahatça sarılmıştı. Günler sonra ilk defa şu saniyede huzura ermişti. Ne düşünmesi gereken bir video vardı artık ne de Sehun’un sevgisi hakkında şüphe…



-Böyle hissettirdiğim için özür dilerim…






Sehun’un özür dilediğini duyan X, onu bir kez daha sımsıkı sardı ve başını kaldırarak Sehun’u öpmek için dudaklarına uzanırken bir kez daha midesinin bulanmasıyla elini aniden ağzına götürerek kendisini geriye çekti.








-Nasıl yani? Yine mi? İyi misin…





Sehun, birden paniklemişti. X, birkaç saniye konuşmadan durup bulantının geçmesini bekledi ve tekrar konuşmaya başladı.






-İyiyim, geçti…





X, Sehun’a baktığında Sehun’u düşünürken yakaladı. Yüzü yine ciddileşmiş, gözleri dalmıştı.





-Ne oldu?




X, Sehun’un aklındakini merak ederken Sehun birden X’i kendisine çekerek dudaklarından sımsıkı öpmeye başladı. X, bu öpücüğe, bu dudaklara hasret kalmış neredeyse tadını unutucak noktaya gelmişti. Birden Sehun’un öpmesiyle içi titredi ve anında karşılık verdi.






-Hamile olabilir misin…







X, bu ihtimalden şüphelenmişti. Reglı gecikmişti fakat bunun mevsim değişikliğinden olduğunu düşünmüştü. Bu sıralar sıksık midesi bulanıyor ve başı dönüyordu bunları ise stres altında oluşuna bağlamıştı. Hamileliği aklına getirmek istememişti. Şimdi ise Sehun’un bunu sesli bir şekilde dile getirmesine şaşırarak, gülmeye başladı. Bu fikri sevmişti. İmkansız da olsa Sehun ile bir bebeği olma fikri hoşuna gitmişti.







 X, cevap vermeyince Sehun, X’e sımsıkı sarıldı ve alnını bir kez daha öptü. Daha sonra da X’i omzundan kaldırıp kontağı çevirip, arabayı çalıştırdı. Gaza basıp yola çıkmadan önce X’e doğru döndü;





-Artık eve gidip dinlenmen gerek, eğer bu doğruysa (Sehun’un gözü X’in karnına kaymıştı. X’in eli istemsizce karnını tutuyordu.) her şeyi geride bırakıp seninle kaçmaya razıyım.





 
   X’in neredeyse 2 ay öncesinde sorduğu soruya Sehun daha yeni cevap vermişti. X’in yüzünde bir gülümseme belirdi. Sehun ve bebeği ile bir aile olma fikri hoşuna gitmişti. Herkesi, her şeyi geride bırakıp belki de sonunda her şeyden kurtulabilirlerdi. X’in gülümsediğini gören Sehun’da da hafif bir gülümseme olmuştu fakat gözlerindeki endişeyi görebilmişti X. Korkuyordu, bu normaldi çünkü X’te korkuyordu.


  Sehun’un gaza basmasıya X başını camdan yaslayıp, dışarıyı izlemeye başladı. Eli sürekli karnındaydı. Bu doğru olabilir miydi? Gerçekten de Sehun’un bebeğini taşıyor olabilir miydi? Bunun altından kalkabilir miydi? Her şeyin üstesinden gelebilirler miydi?  X, bunların cevabını gerçeği öğrendikten sonra düşünmeye karar verdi ve Sehun’a döndü tekrar, araba kullanırken onu izlerken gözüne Sehun’un elindeki çizik takıldı, daha önce görmemişti. Demek ki yeni olmuştu, çokta derin gözüküyordu. X, tekrar Sehun’un yüzüne baktı; çok iyi bir baba olucağını hissediyordu…


 

SEHUN BİASLILARA ÖZELTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang