Bölüm 70: Yemin

18.7K 1.4K 527
                                    

Multimedia, Clara, playlist: Colplay-Trouble.

İyi okumalar :)

Cama vuran yağmur damlaları beynime işliyordu adeta. Dört saattir aralıksız yağmur yağıyordu ve ben de yaklaşık on beş saattir tek başıma oturuyordum.

Diğer günlerde de olduğu gibi Andrew sabah dışarı çıkmıştı. Normalde birkaç saat sonra yalnız başıma sıkılmamı izlemekten zevk aldığı için akşama doğru geri gelirdi ama bugün henüz gelmemişti.

İki buçuk aydır her gün bana düzenli olarak morfin veriyordu ve bugün vermediği için yokluğunun etkisini yeni görmeye başlamıştım. Duyduğum en ufak bir ses beynimde büyük bir gürültüye yol açıyordu ve gözlerim de hassaslaşmıştı. Saat gece yarısını çoktan geçmesine rağmen karanlıkta oturuyordum çünkü ışık gözlerimi acıtıyordu.

Buradan çıkabilmek için tüm kapıları denemiştim ama hepsi kilitliydi. Camdan kaçma fikri bile aklıma gelmişti ama tuvalet penceresi dışında hepsinde parmaklık vardı. Tuvalet penceresi de içinden geçemeyeceğim kadar küçüktü zaten. Tek seçeneğim burada oturup beklemekti.

Andrew’un gelmesini beklemek.

Dizlerimi kendime çekip kollarımı etrafında doladım ve başımı da dizime yasladım. Aklımı morfinden uzak tutmaya çalışıyordum ama çölde susuz kalmış birinin suya olan ihtiyacı gibi bir şeydi bendeki de. Normalde buna karşı koyabilirdim ama neredeyse üç aydan sonra artık geç olmuştu.

Baskın bir şekilde yağmur sesi gelse de araba tekerleklerinin çamurlu yolda ilerlerken çıkardığı ses de çalındı kulaklarıma. Biraz sonra ses buraya doğru yaklaşırken başımı kaldırınca perdesi olmayan camdan araba farının ışıklarının girdiğini gördüm ve duvarda ağaçların gölgeleri salınmaya başladı.

Andrew geliyordu. Sonunda.

Araba gittikçe yaklaştı ve bir süre sonra motorun sessizliği hüküm sürdü. Bir kapının açılıp kapanması duyuldu, peşine de birbirine çarpan anahtarların sesi. Anahtarın birkaç kez dış kapıda çevrildiğini duydum ve kapı açılıp gürültüyle kapandı. Odaya yaklaşan ağır ayak seslerini duyunca başımı tekrar dizlerime koydum.

Kapı açıldı ve Andrew ışığı yaktı.

“Ne yapıyorsun?” dediğinde başımı kaldırdım ama ışık gözlerimi acıtıyordu.

“Ne yapıyor gibi duruyorum?” diye tersledim onu. Bugün bir değişik görünüyordu.

Odanın kapısını şiddetle kapatıp ilerledi. “Gidiyoruz.”

“Niye?” dedim şaşkınlıkla.

“Çünkü o her şeye burnunu sokan arkadaşların nerede olduğumuzu öğrendi.” Derken dili dolanıyordu. Alkol almış olması ihtimaller dâhilindeydi.

“Nasıl?” dedim ayağa kalkıp. Üç aydır duyduğum en güzel şeydi bu. “Beni buldular mı?”

“Nerede olduğumuzu biliyorlar.” Dedi. “Ama bir işlerine yaramayacak çünkü onlar gelene kadar biz buradan gitmiş olacağız.”

Konuşması anlaşılırlığını sonlara doğru kaybettiğinde alkol aldığından emin oldum. Yüzünde de boş bir ifade vardı zaten.

“Sen içki mi içtin?” diye sordum.

Gözlerini ağır ağır kırpıştırıp bana baktı. “Bir sakıncası mı var?”

“Zaten ayıkken de çekilmiyorsun.” Diye mırıldandım. “Sarhoş olsan ne fark eder…”

Sakin Ol Clara.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin