Bölüm 48: Robert

28.4K 1.9K 154
                                    

Küçük bir ricam olacak, okuyup beğenen arkadaşlar vote tuşuna basarsa çoook sevinirim, şimdiden teşekkürler, yorumlarınızı da bekliyorum. İyi okumalar :)

-Multimedia, Clara.

Son cümlemden sonra odadaki sessizlik elle tutulur gibiydi.

Hayır. O kadar şeyden sonra bir de bu geleceği görme işini kaldıramam.

Sessizliği Daisy böldü. “Başka bir seçenek daha var ama bu mümkün mü bilmiyorum.”

“Geleceği görmemden daha mümkün olduğuna eminim.” Dedim.

“Diğer seçenek ne?” diye sordu Daniel.

“Emin değilim aslında, hiçbir yerde de rastlamadım ama teorim var. Bunun bir rüya olmadığına eminiz, öyle değil mi?” Cevap vermemizi beklemeden devam etti. “Bunları sana Aundrea gösteriyor olabilir. Kehanet gibi bir şey.”

“Ne?” Şaşkınlığımı gizleyememiştim. “Kehanet mi? Mümkün değil.”

“Hiçbir kanıtım yok zaten, emin değilim.” Dedi Daisy düşünceli bir sesle. “Başka bir fikri olan?”

“Son zamanlarda onu çok düşünüyorsun Clara.” Dedi Daniel. Daisy’nin yanında oturuyordu ve dirseklerini dizlerine yaslamıştı. “Bilinçaltın olabilir. En mantıklısı.”

Öyle olduğuna inanmak istiyordum ama değildi işte. “Değil.” Diye ısrar ettim. “Sen de biliyorsun, rüyada kimse kan göremez ve bu özelliğin elementleri kullananlara da ayrıcalık göstereceğini sanmıyorum. Ayrıca, Aundrea’nın diğerlerini boyunlarını kırarak öldürdüğünü daha önceden bilmiyordum.”

“Bir yerde okumuşsundur, aklında kalmıştır.” Dedi Daniel. Bunun sadece bir kâbus olmasını istediği belli oluyordu.

“Aundrea’yı araştırmadım.” Dedim kendimden emin bir sesle. “Ve Daisy de söylemedi.”

Daisy beni onaylamak istercesine başını salladı.

Daniel konuşmak için ağzını açmışken onu durdurup devam ettim. “Bak, sizi o şekilde görmek gerçekten acı vericiydi ve gördüğümde içimden bir şeyler kopmuş gibi hissettim. Daha önce hiçbir şeyi bu kadar gerçekçi yaşamamıştım ve lanet olsun ki ne olduğunu da bilmiyorum. Bildiğim tek şey var, rüya değildi. Ama gerçek olmasından da deli gibi korkuyorum. Eğer böyle bir-”

“Clara,” Dexter nefes almadan devam ettiğim konuşmamı durdurdu. “Çok gerginsin. Biraz uyu, yarın sabah doğru düzgün konuşalım. Mutlaka mantıklı bir açıklaması vardır.”

Evet, gergindim ama uyumak mı? Asla.

“Uyuyamam.” Dedim hiç düşünmeden. “O gördüğüm şeyden sonra uyumamı beklemeyin benden.”

“İyi, ama benim uykum var.” Diye karıştı Daniel. Sesi de bunu yansıtıyordu zaten. Saatin kaç olduğunu bilmiyordum ama benim çığlığımı duyup geldiğinde bile uykusundan arınamamıştı.

“Saat kaç?” diye sordum.

Ariana’nın yatağında oturan Nick gözlerini ovaladıktan sonra kol saatine odaklanmaya çalıştı. “İkiyi on geçiyor.”

“Yarın hafta sonu olmasına rağmen uyuyamayacağımı biliyorum.” Dedi Daniel esnemesini bastırarak. “Ve uykusuzluktan ölüyorum.”

“Sana uyuyamam diyorum, anlamıyor musun?”

“Tamam.” Diyen Daisy’ydi. “Tek uyuyamazsın.” ‘Tek’e vurgu yapmıştı. Devam etmesini bekledim. “Birlikte aşağıda yatalım, olur mu?”

Sakin Ol Clara.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin