Bölüm 74: Misafir

20.9K 1.3K 420
                                    

Merhabalar. Aslında buraya yazacak çok şey var ama büyük acımızı istediğim gibi kelimelere dökemiyorum. Özgecan Aslan. Başına gelenler hepimizi o kadar derinden sarstı ki, tek tek farkına vardık aslında göz önünde olup da göremediğimiz gerçeklerin. Ülkemizde o kadar kadın cinayeti işleniyor ki, Özgecan'ın bu denli vahşice katledilmesi hepimizi uyandıran, bardağı taşıran son damla oldu aslında. Eğer genç bir kız akşam evine sapasağlam bir şekilde dönemiyorsa, eğer genç bir kız kendini bu insanlıktan nasibini almamış canavarlardan koruyamıyorsa, ve eğer genç bir kız tecavüze uğrayıp öldürüldükten sonra katilinin bulunmaması için bilekleri kesiliyorsa bu onun değil, bütün insanlığın ayıbıdır. Biz kadınlar olarak maalesef evde, sokakta, okulda, her an tehlikedeyiz. Söyleyecek çok şey var aslında ama dedim ya, kelimelere dökemiyorum işte. Hepinizin de içinde var o söyleyemediğim sözler. Hepimizin kalbi acıdı, hep birlikte ağladık Özgecan'ımız için. Milletimizin, insanlığın başı sağ olsun. Kendimize sahip çıkalım, kadınlara sahip çıkın. Başka Özgecan'lar melek olmasın. Hepimize sabır diliyorum..

Playlist: Ellie Goulding-Love Me Like You Do.   -İyi okumalar.

Dexter çelik dış kapıyı kapattıktan sonra anahtarını sol tarafta ve biraz ileride kalan portmantonun üstüne fırlattı. Ben olsam asla onu oraya isabet ettiremezdim ama kendisi uzun zamandır basketbol oynadığı için bunu yapması pek zor olmamıştı.

Elini belime yerleştirip beni sağ taraftaki ilk kapıya yönlendirdi. “Bu taraftan, gel.”

Gösterdiği kapıdan içeri girince oldukça geniş ve ferah olan bir oturma odasına geçtik. Camın önünde ve tam karşımızdaki duvarda beyaz, yumuşak görünümlü koltuklar vardı ve üzerlerindeki gri yastıklardan bir kısmı yere düşmüştü. Sol tarafta kalan şöminenin üstünde bir sürü resim çerçevesi vardı; ailesine ait olduğunu tahmin ediyordum. Bu ev on sekiz yaşında tek başına yaşayan biri için fazla büyüktü zaten. Ailesinden kalmış olmalıydı.

“Biraz dağıtmışım.” Dedi karşıdaki koltuğa ilerlerken. Yerdeki yastıkları toplayıp koltukların üstüne attı. “Burada uyuyakalmıştım gece.”

“Sorun değil.” diye mırıldandım ve ben de yanına gittim ve çantamı koltuğa bıraktım.

Hâlâ üzerimden gerilimi atamamıştım ve bununla birlikte sebebini henüz bilmediğim bir karın ağrısı da musallat olmuştu. O yüzden normalde olduğumdan daha sersem bir hâldeydim şu an. Sağ elimi saçlarımın arasından geçirip derin bir nefes aldım ve yanına oturdum. Kolunu omzuma dolayıp beni kendine yasladı.

Saçlarıma bir öpücük bıraktıktan sonra, “Nasılsın?” diye sordu.

“İyi.” Diye yalan söyledim. Yalan söylediğim o kadar barizdi ki buna inanacağını bir saniye bile düşünmemiştim.

“Hiç inandırıcı değildi.”

“Tamam.” Diye pes ettim. “Kabul, kendimi fazla iyi hissetmiyorum.”

“Orada onun yanına gitmeme izin verseydin eminim ki şu an daha iyi hissederdik. İkimiz de.”

“Onunla kavga etmen bir çözüm yolu değil Dexter.” Dedim başımı omzuna iyice yaslayıp. Ondan gelen ferah kokuyu içime çektim.

“Clara, tam seksen iki gün.” Dedi. “Tam seksen iki gün boyunca seni zorla alıkoydular. Psikolojini yerle bir etmek için ne gerekiyorsa yaptı. Bunun bir cezası olmalı.”

“Cezası olacak.” Dedim. “Ama bu şekilde değil. Onunla kavga etmenin bize hiçbir yararı olmayacaktı, inan bana.”

“En azından biraz olsun rahatlardım.” Dedi. “Ona şöyle güzel birkaç yumruk atmak için çok sağlam sebeplerim var.”

Sakin Ol Clara.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin