Bölüm 2: Soru İşareti

7.8K 340 89
                                    

Alarmın sesiyle uyanmadığını fark edince telaşa kapıldı. Hemen saate baktı. 06:58. Derin bir oh çekti. Alarmdan önce uyanmıştı. Bir süre durup kendiliğinden kalkmanın bıraktığı o hoş hissin tadını çıkardı. Gerinip ayağa kalkmıştı ki alarm çalmaya başladı. İstemsizce sırıtıp alarmı kapattı.

Yatağın sol tarafında kalan dolaba yönelip dolabın kapağını açtı. Her zaman giydiği mavi gömlekle siyah pantalonunu çıkardı. Geriye ceket kalmıştı. Aynı ceketi iki gün üst üste giymeyi sevmezdi. O yüzden dün giydiği siyah ceket yerine yanındaki koyu kahverengi ceketi aldı.

İkinci kattaki yatak odasından aşağı inerken mutfaktaki hoş cızırtıyı duydu. İzzy yine harikalar yaratıyor heralde diye düşündü. Mutfağa girince kokusunu da hissetti. Kızartılmış ekmek, tereyağı, yumurta.

"Günaydın bayan V." dedi gülerek. Yaptığı kızartmayı "V for Vendetta" isimli filmde görmüş ve çok merak edip öğrenmişti.

Oldukça sevimli bir kahkahayla karşılık verdi. 

"Size de günaydın bayım. Yaptığınız espri gösteriyor ki güzel uyumuşsunuz."

"Senin de buna dikkat çekmen gösteriyor ki aynısı sana olmamış. Yine kabus mu gördün?"

"Evet." dedi. Yüzündeki ifade değişmişti. İsabella'nın 17 yaşından beri kabus görme problemi vardı. Bu en başta normal gelmişti ancak oldukça sık gördüğünü fark ettiklerinde endişelenmeye başlamışlardı. Psikoloğa gittiklerinde tam da beklediği yanıtı almışlar, dedikleri gibi doğal bir durum olduğunu umarak geri dönmüşlerdi. Ancak yıllar boyu durmadan devam etmişti bu sorun.

"Ne gördün?"

"Aslında başta gayet hoştu. İlkel insanlar vardı. Onlara toprak sürmeyi öğretiyordum. Ne kadar meraklılardı bir görsen. Tüm dikkatleriyle beni izliyor, nasıl yaptığımı inceliyorlardı. Ancak sonra yine aynı şey oldu. Çok güçlü bir rüzgar esti ve nefes alamamaya başladım. Hep aynı şey oluyor. Ama alıştım. Artık fazla etkilenmiyorum."

"Hala psikoloğa gitmemekte kararlı mısın?"

"Evet baba. Yine aynı şeyleri söyleyip geri göndercekler. Hem dediğim gibi, artık etkilemiyor."

Gülümsedi. Kızının bu kadar güçlü olması onu mutlu ediyordu. Yaşadığı zorluklara karşı hep direnmiş ve sabırlı olmuştu. Ancak Arnott bu konuda iyi sayılmazdı. Kolay telaşeye kapılan bir yapısı vardı. Sadece nadiren oluşan istisnai durumlarda soğukkanlı davranıyor, ve buna kendisi de şaşırıyordu.

Kahvaltılarını bitirince Arnott çıkmaya hazırlandı. İsabella'ya baktı.

"Bugün ne yapacaksın? Tüm gün evde olacak değilsin ya?"

Kızı gülümsedi.

"Elbette hayır. Sen gidince biraz daha uyur, sonra parkta yürüyüş yaparım. Olmadı alışveriş de yapabilirim."

"Tamam o zaman." deyip gülümsedi. Hopewell gerçekten de yürüyüş için oldukça elverişli bir bölgeydi.

Evden çıkıp arabasına bindi. Yola çıkmadan önce müzik çaları açtı. "Led Zeppelin" isimli grubun "Rock'n Roll" isimli parçası çalmaya başladı. Felsefe öğretmeni olabilirdi ama rock müziğe bayılırdı.

İşte gelmişti. Princeton Üniversitesi. Dehaların okulu. Arabasını park edip felsefe bölümünün kapısından içeri girdi. Felsefe bölümünün mimarisini hep sevmişti. Kale şeklindeki kırmızı bina, kemik rengi köşeleriyle çok hoş duruyordu.

Programına göz attı. Gün içinde 3 dersi vardı. Birinde serbest etkinlik yapacağını hatırladı.

Okulun son günleri derslerde serbest etkinlik dediği tartışma türünde bir konuşma başlatırdı. O dersten önce öğrencilere merak ettiği konularını araştırıp gelmelerini söyler, bir sonraki derste en uygun gördüğü konuyu tartışmaya sunardı.

ÖRGÜTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin