Bölüm 17: Tutsak

1.8K 151 15
                                    

"Konuşmayı kaydettin mi?"

"Evet." dedi Rodney.

Arabada ya da minibüsteydi. Kafası örtülü olduğu için bir şey göremiyor, duyduklarıyla yetiniyordu.

"Bakalım bu sefer beğendirebilecek misin?"

"Beğenip beğenmemesinin bi anlamı yok artık."

"Doğru."

Arnott iyice sıkılmaya başladı.

"Beyler, nereye gittiğimizi söyleyebilir misiniz?"

Bilmediği bir sesten kahkaha geldi. Aynı ses konuştu.

"Böyle bir niyetimiz olsaydı neden yüzünü kapatalım?"

Arnott sessizce güldü. Gerçekten harika bir soru profesör.

Aklında hala İzzy vardı. Onu dinleseydi olmaycaktı bütün bunlar. Kendini suçlu hissediyordu. Ki suçluydu da. Sahi, neden örgütün onunla ilgilendiğini hala bilmiyordu.

"Benden ne istiyorsunuz? Ne yaptım da bana bu kadar kafayı taktınız?"

"Bence, bugün yeterince çarpıcı bilgi öğrendiniz, profesör. Hem size söylersek bizim bulmamız gereken bir şeyi daha önce bulursunuz. Bu da her şeyi iyice karmaşıklaştırır." dedi Rodney.

"Sanki her şey yerli yerinde de bir tek bu kaldı." diye mırıldandı.

"Zaten 'iyice karmaşıklaştırır' dedim. İki taraf için de."

"Bunu niye ona söyledin ki şimdi?" dedi az önce kahkaha atan adam.

"Bilip bilmemesinin bir önemi yok, Ashton. Bir işine yaramaz."

"Yine kendine fazla güveniyorsun. Bu yüzden daha önce de az kalsın başın belaya giriyordu."

"Bence bu kadar konuşma yeterli."

"Ne zamandan beri otorite sahibisin?"

"Beyler!" diye araya girdi diğer adam. "Kavganızı sonra yaparsınız."

"Arkadaşa katılıyorum." dedi Arnott.

"Sen de fazla konuşma."

"Tamam be, kızma hemen." dedi Arnott hafifçe gülümseyerek. Ne de olsa surat ifadesini görmüyorlardı değil mi? Aralarındaki tartışma az da olsa moralini düzeltmişti ama İzzy'nin başı belada olabilirdi. Sürekli aklına geliyordu. Acaba kaçabilmiş miydi? Aslında İzzy cüssesine göre güçlü sayılırdı. Belki de bir şekilde kurtulabilmişti. Yapma, dedi iç sesi. Bunları düşünme.

Bir süre sonra araç durdu. Kollarından tutup arabadan indirdiler. Yavaşça bilinmeze doğru gidiyordu. Merdivenlere geldiler. Dikkatli bir şekilde inmeye başladılar. Baya uzun sürdü. Sonra da çelik kapı sesi duyuldu. Yavaşça ilerlemeye devam ettiler. Sonra yine çelik bir kapının açılma sesi.

Ondan sonra kollarını bıraktılar ve örtüuü çıkardılar. Hala karanlıktı. En azından çok loş bir ışık vardı. Tekrar çelik kapının sesi duyuldu. Arnott yavaşça o tarafa yöneldi. Elleriyle etrafı yokladı ve...

"Ne? Parmaklık mı? Dalga mı geçiyorsunuz?"

Ancak çoktan gitmişlerdi. Yine de karşı taraftan soğuk bir ses duyuldu.

"Hayır, dostum. Dalga geçmiyorlar."

"Sen de kimsin?"

"Ben mi? Sadece burada tutulan biriyim." dedi sakin bir sesle.

"Neden tutuluyorsun?"

"Sen neden tutuluyorsun?" hala aynı sakin sesle konuşuyordu. Bu Arnott'ın hoşuna gitti. İstemeden hafifçe gülümsedi.

ÖRGÜTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin