"Ben Mahir'in kendine almış olabileceğini düşündüm." Dişlerini öfkeyle sıktı.

"Neden alsın ki? Mahir de onlarca fotoğrafım var, senden aldığı fotoğrafa ihtiyaç duymaz."

"Leyla!" Hiddetli sesi beni korkutsa da bunu ona belli etmedim.
"Ben sana ne yapmak istediğini söyleyeyim mi? Fotoğrafın senden alındığından haberim olup olmadığını kontrol etmek istedin. Belki de beni Mahir'e karşı kışkırtmak?"
Gözlerini yumup geri açtı, beni cevapsız bırakmayı tercih etti.

"Biliyor musun haberim olmasaydı da Mahir'e kızmazdım! Çünkü benim rızam yok."

"Bana böyle karşında duvar varmış gibi bakma. Bu kadar acımasız olma."
Yutkundum lâkin geçmedi boğazımdaki yumru.

"Hiç ümit verdim mi sana?"

"Hayır."

"İncitmemek için çok çabaladım ama sen anlamadın. Oluru yok dedikçe daha çok üstüme geldin. Yolda gördün sıkıştırdın, gittiğim yerlerde karşıma çıktın, olmaz dedim anneni beni istemeye gönderdin." Gözlerim dolduğunda gizlemek ister gibi kafamı iki yana salladım.

Elini uzatıp gözümün önündeki saça uzandığında geriye doğru bir adım atıp bana dokunmasına mâni oldum. Havada asılı kalan elinin parmakları birbirine kavuşarak yumruk oluşturdu.
" Böyle olduğu için çok üzgünüm," dedim yüzünü işaret ederek. "Mahir'le dostluğuna mâl olduğum içinde." Sesim titrekti.

"Üzülme, Leyla. Sadece sev. Hayatımdaki hiç kimse senden mühim değil."
Beni anladığını umuyordum bu cümleyi duyana kadar.
"Hayır, belki de yirminci kez söylediğim gibi. Hayır!"
Kafamı onaylamaz bir şekilde iki yana salladım, hızla arkamı döndüm. Taşa anlatmak daha anlamlıydı, ona anlatmaktansa.

"Birbirimizin kaderi olduğumuzu göreceksin Leyla." Bağırdı arkamdan ancak ben durmadım.
Adımlarım hızlıydı, dönüp bakmadım bir daha.
Gözümde biriken yaşları sildim, vicdanım beni boğuyordu, elimden bir şey gelmiyordu.
Onu sevmeyi ister miydim?
İstemezdim, kalbime göre bunun mümkünatı yoktu.

Telefonum çalmaya başlayınca elimi çantama attım, kısa bir uğraşın sonunda çıkarıp açtım.

"Efendim Emine Sultan?" Ses tonumu neşeli tutmaya çalıştım.

"Leyla," benim aksime onun sesi ağlamaklıydı.

"Ne oldu?" Telaşla fısıldadım.

"Salih amcan geldi az önce, Mahir'le kavga etmişler. Barut gibi." Elimi hızla alnıma vurdum, muhtemelen kavga ettiği için atışmışlardı yani benim yüzümden.
"Mahir'e bakabilir misin? Çok öfkelidir o şimdi, deli deli şeyler yapmasın."
Geçen seferki kavgalırında Mahir ayrı eve çıkmaya kalkışmıştı ama Emine teyze engel olmuştu.

"Dükkan da mıdır?"

"Bilmiyorum kızım." Öyle çaresizdi ki içim ezildi.

"Tamam, sen üzme kendini. Ben şimdi gider bakarım."

Vedalaşıp telefonu kapattım, endişe dolu adımlarla mahalleye ilerledim, hemen girişte bulunan dükkanın kapısını açık görünce derin bir oh çektim.

Leyla Where stories live. Discover now