Bölüm 45 - Gizli Geçitler

19.8K 1.1K 68
                                    


Doğan Bey'le hiç hesapta olmayan geçirdiğim garip öğleden sonra yüzünden kütüphaneye inememiştim ve işim maalesef ki yine geceye sarkmıştı. Amelya da uzun öğle uykusu yüzünden  arka arkaya iki masal kitabı bitirdiğimiz halde zar zor uyumuştu ve sonuç olarak akşam yemeğini saat onda yiyordum. Çatal bıçağımı tabağıma koyup elime alarak ayağa kalktım ve bulaşıkları makineye yerleştiren Pierre'e uzattım.

"Eline sağlık Pierre, yine döktürmüşsün." Dedim.

"Teşeküğ." Diye yanıtladı kumral adam tatlı aksanıyla. "Yağın biğ süpğiz yapacak ben. Değişik yemek."

"Doğan istemiş." Dedi ocağın başında kahve yapan kalfa başını kaldırarak. "Sır gibi saklıyorlar, bakalım ne çıkacak altından."

"Şimdi ben de meraklandım. Ama güzel bir şey olacağına eminim. Pierre yaptıktan sonra." Dedim göz kırparak.

Pierre yüzü aydınlanarak teşekkür ettiğinde gülümseyerek başımı salladım ve

"Hepinize iyi geceler, ben çıkıyorum." Dedim. Aklımda bir an önce şu kütüphane işini halletmek vardı. Yarın oradan aldığım kitaptan ders vermek istiyordum Amelya'ya.

"Gidiyor musun? Ben de kahve yapmıştım."

"Çok işim var kalfa ama senin kahveni içmeden gitmek olmaz."

Az sonra yaşlı kadın fincanları masaya bırakarak karşıma geçti ve dizlerini ovalamaya başlarken bir yandan da yakındı.

"Mahvetti bu oğlan beni. Şu halime bak, tutan bir yerim kalmadı vallahi!"

"Neyse ki bugün huysuzluğu geçmiş görünüyordu en azından."

"Yok canım ne geçmesi!" diye isyan etti kalfa. "Sen varsın diye midir nedir, anlamadım hiç niye öyle davrandı."

"Şimdi anladım kapıdan çıkarken neden öyle tuhaf baktığını."

Kalfa başını sallayarak,

"Sabahtan beri başımın etini yedi." Dedi. Ölüyormuş da bir ıhlamur kaynatmıyor muşum." İnanamazlıkla başını iki yana salladı. "Sonra da yanınıza geldiğimde sanki ıhlamur ıhlamur diye tutturan kendisi değilmiş gibi bir de, eline sağlık, ıhlamur yapmışsın demez mi!"

Daha fazla dayanamayıp kahkaha atmıştım. Uzanıp kalfanın kolunu destek verircesine sıktıktan sonra,

"Bence Doğan Bey'in nazı sana geçiyor da ondan." Dedim. "Ne de olsa elinde büyümüş. Seni çok seviyor."

Kalfanın yüzü bununla yumuşarken,

"Sever ya, hem de çok sever." Dedi. Ardından bana dönüp gülümseyerek elimi patpatladı. "Ama bugün gördüklerimden sonra seni de sevdiğini anladım."

"Yok canım." Dedim elimi sallayarak.

"Öyle öyle. Yoksa ne demeye seninle oturup sohbet etsin. Artık Amelya'ya olan düşkünlüğünü de biliyor, gözü arkada kalmıyor sayende. Doğan işine dört elle sarılanları çok sever, sen de çalışkanlığınla sevdirdin kendini ona."

Gülümsedim. "İnşallah öyledir kalfa."

...............................................

"Bana bu kütüphaneyi gündüz gözüyle görmek bir nasip olmayacak mı, arkadaş!" dedim söylenerek.

Neyse ki Doğan Bey hasta olduğundan beri çalışma odasının kapısında korumalar dikilmez olmuştu da kimseye hesap vermeden ya da göz hapsine alınmadan girebilmiştim içeriye. Işıkları yakarak etrafıma bakındım. Şurada bir ömür yaşayabilirdi insan. Derin bir nefes alarak o güzel kitap kokusunu içime çektim, gülümsedim. Bu odaya ilk girdiğim gün nasıl da şaşırmıştım. Her yeri didik didik incelemiş, bütün kitaplara bakmaya çalışmıştım ama ne mümkündü. Ortadaki oturma grubu ve sehpa haricinde her yer baştan ayağa kitaptı.

Bu Nasıl Dadı (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin