Bölüm 28 - Yatak Odası Hadisesi

24.1K 1.2K 74
                                    


Gözlerim ilerideki, el kol hareketleriyle hararetli bir konuşma yapmakta olan patronumu bulduğunda düşüncelere daldım. Bu adamın kaç yüzü vardı ve daha kaçına şahit olacaktım merak ediyordum. Bana karşı suratsız, prensip sahibi bir işveren; evde korumaların adını duyduğunda ceket iliklediği bir patron, kalfanın iyi yürekliliğini öve öve bitiremediği bir adam ve...

Ve güler yüzlü, sevgi dolu bir baba.

Sonuncusuna ben de daha bugün şahit olmuştum işte. Evet, Sadık ağabey ve kalfa korumaların varlığını, Amelya'nın kendi evinde neredeyse bir hapis hayatı yaşamasını vesaire hep sevgili patronumun küçük kızına düşkünlüğüne bağlıyorlardı fakat ben nedense bu soğuk, ciddi adeta taş kalpli adamın sevme yetisine sahip olduğuna inanamıyordum. Ta ki, bu akşama kadar...

Akşamüstüne doğru kalfa Amelya'nın odasına uğramış ve bana gidip hazırlanmamı Amelya'yı onun giydirebileceğini önermiş benim de işime gelmişti. Küçük kızın daha önceden hazırladığım kıyafetlerini kalfaya teslim ederek odama geçmiş ve yarı heyecan yarı gerginlikle hazırlanmıştım. Bu tarz işlere her ne kadar önem vermesem de zengin kesimin toplanacağı bir davette kötü giyinerek Doğan Bey'i utandırmak istemezdim. Bu yüzden gri bir takım elbise seçmiş, içine beyaz gömlek giymiş ve bordo bir kravatla tamamlamıştım. Giyinirken içimden Leyla'ya bana birden fazla takım elbise aldırdığı için binlerce kere teşekkür etmiştim.

Heyecanımın büyük bir kısmını ise uzun zaman sonra ilk defa erkek kılığında bu denli büyük bir topluluğun içine girecek olmam oluşturuyordu. Kadın olduğumu kimsenin anlamayacağına dair kendimi teskin ederken peruğumu ve maskemi her zamankinden daha büyük bir dikkatle takmıştım. Bütün hazırlıklarım bittiğinde kalfanın küçük canavarla ne gibi bir savaş içinde olduğunu görmek için Amelya'nın odasına yönelmiş fakat yaklaştığımda kapı aralığından şahit olduklarımla donup kalmıştım.

Yerde oturmuş oyuncaklarıyla oynayan Amelya Doğan Bey'i fark ettiğinde çocuksu bir sevinçle çığlık atarak ayağa kalkmış ve koşarak babasının bacaklarına sarılmıştı. Bunun üzerine patronum gel bakalım, prenses diyerek küçük kızı kucağına almış ve odanın ortasında kahkahalarla dönmeye başlamışlardı. Doğan Bey'i gözlerinin içi böylesine ışıl ışıl, gülmek bir yana büyük bir neşeyle saf kahkahalar atarken görmek, onun hiç görmediğim bu yanına tanıklık etmek şaşkınlıktan ne yapacağımı bilemememe neden olmuştu. Neyse ki kısa süren şaşkınlığımın ardından usulca kapıdan uzaklaşmış ve baba kızı yalnız bırakmıştım.

"Selim Abiii."

Ceket kolumun çekilmesiyle düşüncelerimden sıyrılarak Amelya'ya döndüm.

"Efendim tatlım? Bir şey mi istiyorsun? Susadın mı?"

Amelya minik başını iki yana sallayarak parmağıyla işaret etti.

"Abla."

İki yanımda oturan minyon tipli genç kadın bana doğru el sallayarak gülümsedi.

"Merhaba. Seslendim size ama duyuramadım."

"Merhaba." Dedim gülümseyerek. "Kusura bakmayın dalmışım."

"Ben Emine."

"Ben de Selim."

"Memnun oldum Selim Bey." Dedi kumral kadın gülümseyerek. Bir yandan da yanında oturan dört beş yaşlarındaki oğlan çocuğuna yemek yedirmeye çalışıyordu.

"Ben de memnun oldum." Dedikten sonra Amelya'ya döndüm. Tabağına konan yemeklerin yarısı duruyordu elbette. "Amelya'cım daha yemeyecek misin?" diye sordum.

Bu Nasıl Dadı (Tamamlandı)Where stories live. Discover now