Bölüm 36 - Başı Ezilesi Duygular

20.7K 1.2K 32
                                    


"Hay kafama tüküreyim!" diye bağırdım ellerimi saçlarımdan sabırsız bir hareketle geçirip yolmak istercesine çekiştirirken. "Ne vardı o kadar içecek! Şimdi git kafanı hangi taş büyükse ona vur Doğan!"

Sabah uyanıp da bir gece önce dadıyla yaşadığım anlar bir bir hatırıma düştüğünde battaniyeyi kafama çekip, devekuşu misali saklanmak ve yatağı hiç terk etmemek istemiştim.

Adamın ellerini yakalayışım, parmaklarını yüzüme bastırışım, okşayışım bir kere daha aklıma gelirken gözlerimi utançla sımsıkı yumdum. Yüzüme, boynuma ateş basmıştı. Daralarak oturduğum koltuktan kendimi zor attım ve ofisin içinde bir aşağı bir yukarı yürümeye başladım.

"Koca adamsın, kendini düşürdüğün şu duruma bak." Diye mırıldandım. "Şimdi ben bu dadının yüzüne nasıl bakarım. Adam kesin beni sapık zannetmiştir." Başımı iki yana salladım. Yaptıklarıma zaten inanamıyordum. O an, sarhoş kafayla hissettiklerimi ise düşünmek bile istemiyor, düşünmeye çalışan başımı adeta parçalamak istiyordum.

Hırsla dönerek masamdan telefonumu aldım. Sırf kendi akıl sağlığım için, bencilliğim ve kabullenemediğim şeyler yüzünden dadının peşine adamları taktırmıştım yine. Bir şey olsa, bir açığını, yalanını yakalasam, bir hata yapsa da kendimi değil onu suçlasam diye. Fatih'in numarasını telefonda arayan parmaklarım sinirle kasılıyordu. Sonunda bularak arama tuşuna bastım ve telefonu kulağıma götürdüm.

"Patron, bu defa doğruca bir alışveriş merkezine gitmiş dadı." Dedi Fatih daha ben soramadan. Onu bu yüzden seviyordum işte. Bir şeyleri ekseriya benim söylememe gerek kalmadan düşünür ve hallederdi.

"Başka?"

"Tek başınaymış. Çocuklarla az önce konuştum. Bir mağazaya girmiş, onlar da peşinde takipteydi."

"Güzel." Dedim alışkanlıkla. Hâlbuki durumun benim açımdan henüz güzel olan herhangi bir tarafı yoktu. Ben açık arıyordum, adamsa muhtemelen alışveriş yapıyordu. Gözlerimi devirdim. "Bir gelişme olursa derhal haberim olacak."

"Emredersin patron."

"Fatih bana bak, eğer bu defa da işi elinize yüzünüze bulaştırırsanız gözüme gözükme."

"Merak etme patron. Ben enselerindeyim çocukların."

"İnşallah öyledir." Diye sinirle mırıldandım telefonu kapatırken.

Boğuluyordum. Sanki bu son günlerde olan her şey beni test etmeye, sabrımın sınırlarını zorlamaya çalışıyordu. Ceketimi çıkartıp gelişigüzel çalışma koltuğunun üzerine fırlattım ve hemen ardından hızlı hareketlerle gömleğin boyun düğmesini açarak kravatı gevşettim. Kafam o kadar karışıktı ki hırsımı nereden çıkartacağımı bilemiyordum.

"Allah Kahretsin!" diye bağırdım ve yumruğumu odamla, yan taraftaki Ömer'e tahsis edilmiş fakat şimdi boş olan odayı birbirinden ayıran cama arka arkaya indirdim. Büyük bir şangırtı koparken camın bir bölümü tuzla buz olmuş ve parçalar etrafa saçılmıştı. Bir süre sonra odamın kapısı çarparak açılırken içeri yüzünde şaşkın bir ifadeyle Ömer girdi, hemen kapıyı örttükten sonra koşarak yanıma geldi.

Sağ yanımda, bir kuklaya aitmiş gibi bomboş ve hissiz sallanan elimden usul usul sızıp yere damlayan kanları görünce kaşlarını çatıp başını iki yana salladı ve bir şey demeden odadan çıktı. Geri geldiğinde elinde bir ilk yardım çantası tutuyordu.

"Gel abicim, otur şöyle." Dedi beni sırtımdan tutup, masamın önündeki koltuklara yönlendirerek. İlkyardım çantasını karıştırırken bana sanki her an yok olabilirmişim gibi kaçamak bakışlar atıyordu.

Bu Nasıl Dadı (Tamamlandı)حيث تعيش القصص. اكتشف الآن