Bölüm 39 - Hasta Kuş

20.2K 1.1K 40
                                    


Doğan Bey ve kalfa, en azından kalfanın yorgun vücudunun elverdiği ölçüde dinamik adımlarla yürüyüp arabanın yanına geldiklerinde az önce çantayla geçen koruma koşarak spor arabanın kapısını açmadan önce çantayı kalfaya uzattı. Akabinde ikili binerken, araç yeniden çalışıp farlar bahçeyi kör edici bir ışıkla aydınlattı ve bir süre geri geri gittikten sonra arabayı çevirerek yola koyuldular.

"İşte bu hiç normal değildi." Diye mırıldandım camdan çekilip yatağıma geçerken. "Gariplikler yumağına kalfa da dahil oldu. Onun Doğan Bey'in işlerinden haberdar olduğunu düşünürken haklıymışım demek ki."

Peki neler oluyordu? Gerçekten? Tam artık hiçbir şeye karışmak istemediğime karar vermişken yeni bir şey gelip ot gibi burnumun dibinde bitiyordu. Doğan Bey'in kalfayı ne gibi bir işe sürüklemiş olduğunu kestiremiyordum açıkçası. Koca kadını bu yaştan sonra herhalde mafya işlerine bulaştırmıyordur diye düşündüm. Düşünce akışımın anlamsızlığını fark etmem birkaç saniyemi alırken gülerek başımı salladım. Bu saçma yerde kala kala ben de paranoyağın biri olup çıkacaktım herhalde. Allah bilir Doğan Bey kalfayı ailevi bir nedenden ötürü götürmek zorunda kalmıştır. İçimdeki şüpheci ses susmayarak gecenin bu saatinde mi diye sorarken ona da bir cevabım olduğunu fark ettim. Kalfa buradan önce Doğan Bey'in ailesinin yanında çalıştığını söylememiş miydi? Belki de annesi ya da babası rahatsızlanmış ve bir refakatçiye ihtiyaç duyulmuştu. Bu, kafamdaki soru işaretlerini o an için yatıştırırken uzandım ve battaniyeyi üzerime çekerek gözlerimi kapadım.

.................................................

Ertesi gün evde işler tamamen düzelmiş görünüyordu. Hatta son birkaç zamandır en sakin ve normal günümüzü yaşıyorduk. Sabah aşağıya indiğimde Doğan Bey'i kahvaltı masası başında üstelik Letafet kalfa tarafından servis yapılıyorken bulduğumda şaşırmıştım. Kalfa her nereye gittiyse işi bitmişti demek ki. Genç adam bana son zamanlarda âdeti olduğu üzere nazik ve samimi davranmış, halimi hatırımı bile sormuştu ama bu hareketi nedense beni daha çok korkutmuştu. Sanki fırtına öncesi sessizlik gibiydi.

Kafam karmakarışıktı. Leyla o günkü konuşmalarıyla içimi rahatlatmış da olsa beynimin gerisinde bir ses hala adamın benden şüphelendiğini söylüyordu. Bu nedenle elimde olmadan, gösterilen nezaketi hala gelebilecek bir tehlike olarak algılıyordum. Günün birinde bu Adonis kisvesi altındaki canavarı görmek ihtimali beni çok korkutuyordu.

.................................................

"Uyan bakalım minik kuş."

Amelya'nın normal uyanma saati geçip de hala sesi çıkmadığında meraklanıp odasına çıkmıştım. Yanına yaklaştığımda yüzündeki ifadeye kaşlarımı çatarak elimi alnına koyup ateşini kontrol ettim. Normal gibiydi.

"Kuzum-" dedim yatağın yanına çömelerek. "Neyin var?"

Gözlerini kırpıştırarak açmaya çalışırken bir şeyler mırıldandı.

"Hasta mı hissediyorsun kendini?"

Başını salladığında şimdi yarı aralık gözlerine baktım. Gerçekten de cansız görünüyorlardı. Küçük kız elini boğazına götürdü.

"Boğazın mı ağrıyor? Aç bakayım ağzını minik kuşum. Bir bakalım ne durumda bademcikler."

Amelya ağzını yarım bir şekilde açtığında çenesinden tutup başını yukarı kaldırdım fakat bir şey göremeyince çocuğu daha fazla zorlamak istemeyerek aşağıya inip kalfaya haber vermeye karar verdim.

.................................................

"Uyanık mı?"

Elinde tepsiyle kapıdan giren kalfa yanımıza yaklaşarak tepsiyi masanın üstüne bıraktıktan sonra omzumun üzerinden eğilip Amelya'yı kontrol etti.

Bu Nasıl Dadı (Tamamlandı)Where stories live. Discover now