elli üç

11.3K 794 570
                                    

*
perşembe
23.57
selim
ali

ali, elindeki kahve fincanını masada telefonla oynayan selim'in önüne bıraktı. "üstüne bir şey giy, üşüyeceksin."

"üşümüyorum." dedi dalgın bir sesle. bir yandan telefonundan yeni ayarlanan ders programına bakıyor bir yandan da sınıf grubundaki konuşmalara bakıyordu.

ali, kendi kahvesini de alıp onun karşısına oturduğunda dirseğini masaya dayayıp başını avucunun içine dayadı. birkaç saniye selim'e ve masanın üzerindeki selim'in telefonuna baktıktan sonra gözlerini pencereden dışarıya, ışıkları yanan karşı binaya çevirdi. "bana ne anlatacaktın?"

selim, gülümseyerek telefonu kenarı bıraktı ama ekranı kilitlemedi. eliyle kahve bardağının sıcaklığına baktı. "içine soğuk süt kattım biraz, çok sıcak olunca sevmiyorsun diye."

selim, yüzündeki gülümsemeyi genişletti. telefonuna gelen son mesajı bildirim panelinden okuyup ekranı kilitledi. "dün ablam geldi."

"ne güzel." dedi arkasına yaslanırken. "ne getirdi?" onun yüzündeki tebessüme bakarken istemsizce onun da dudakları yukarı kıvrılmıştı.

"bir şey getirmedi ama," dedi gamzelerini göstererek gülümsediğinde. "...yani bir şey getirmiş sayılır mı bilmiyorum ama bir şey söyledi."

"ne söyledi?" dedi masadaki kahvesini eline alırken.

"geçen sene 3.7 ortalaması vardı. yatay geçiş yapmak istiyordu ama ondan çok daha iyi bir haber almış."

parmaklarını kahve fincanının etrafına dolayıp elini ısıtırken ona bakıyordu. "ne haberi?"

"bir sonraki dönem almanya'da adını okuyamadığım bir üniversiteye geçiş yapacakmış." dedi gülümseyerek. "adını tam hatırlamıyorum ama üniversite dünya sıralamasında ilk yüzde."

ali, ablasının haberinin onu bu kadar mutlu etmesine biraz şaşırsa da kendisi tek çocuk olduğu için bu hissi hiç anlamayacağını biliyordu. "ciddi misin?" diye sordu yanaklarını içeri geçirecek kadar gülümseyerek. "e peki yabancı dili ne yapacak?"

"almancası iyiydi ama almanya'da hazırlık eğitimi alacak." dedi kahvesinden bir yudum almadan hemen önce. "ama asıl iyi haber başka." fincanı geri masaya bırakırken dudağının üzerine bulaşan sütü dudaklarını yalayarak diliyle sildi.

"ne peki?" diye sordu.

"bu bahsettiğim üniversite türkiye'deki bazı değişim programlarına dahil. aslında bunun konuyla çok bir alakası yok, burada önemli olan üniversitenin türkiye'den öğrenci almaya yatkın olması."

"ablandan anlaşılıyor." dedi kahvesini dudaklarına götürüp.

selim sessizce güldü. "olay şu, yabancı ülkelerdeki üniversitelerin bazıları başarı bursu ile aldıkları öğrencilere şöyle bir avantaj sunuyor. belli bir yüzdelik dilimi geçtiyse aile bireylerinden herhangi birisine ekstra burs sağlıyorlar. ya da mesela türkiye'de yks üzerinden ilk üç bine girdin, belli miktarda burs sağlıyorlar sana. aile bireylerinden herhangi birisi o üniversiteye başarı bursu ile girdi, başlangıç ücretinden belli miktarda bir burs daha sağlıyorlar. ekstra olarak dil bursu da var, her dönem sonunda veya başında sınavlar yapıyorlar, o sınavlarda belli bir puanı geçersen ona göre de burs sağlayabiliyorlar. sınavlar genelde üniversitenin bulunduğu ülkenin diline göre değil de ingilizce seviyesine göre yapılıyor."

fatale Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang