"İyimisiniz?" dedi komiser ilgili sesini incelttiğinde. Dudaklarımı birbirine olağan güçle bastırıp sancımı hafifletecekmiş gibi çömeldim. Sorusunu yinelerken Çaycıya baktı. Çaycı elindeki çayları masanın üzerine bırakıp hızlıca yanıma geldi.

"Bayan! bayan!" çaycının bana hitap şekli gülmeye iterken şu anki durumda yapamayacağım aşikardı. Masanın önündeki koltuğu işaret ederek oturmamı istedi. Zoraki kalktım yerden. Adım adım masanın önündeki deri koltuğa ilerleyip oturdum. Çaycı içeriye elinde bir su şişesiyle girerken dışarıdan babam ve annemin sesi geliyordu. Kaşlarımı çatmıstım, sancımsa oturunca biraz olsun hafiflemişti. Zaten ben kalmaya yeltendiğim sıra, bastonuyla komiser çaycının elindeki suyu işaret ederek oturmamı istesede babam şu an benim için daha önemliydi. Komiseri dinlemeden olan gücümle kalkıp koridora ilerledim. Kapıya ulaştığımda babamı götürüyorlardı. Yanında bir değil şimdi iki polis memuru vardı. Annemin yanına ulaştığımda ağlıyordu.

"Anne, babamı nereye götürüyorlar?" diye korkarak sordum.

"Kızım!" dedi annem pürüzlü sesiyle,
"Nezarethaneye koyacaklar, ama birazdan görmemize izin verecekler!" Dedi. Yüzümdeki o acı dolu ifade gitmiş yerine çikolata bulmuş çocuk kadar sevgi dolu, mutlu bir çocuk ifadesi geldi. Babama günler sonra yeniden sarılacak ve oda benim saçlarımı okşayacaktı. Sıcacık, sevgi dokunuşuyla...

Dakikalar kum saati misali yavaş yavaş akıp giderken sabır ve umudumuzda haliyle tükeniyordu. Ardı ardına gelen olaylar stresi vücuduma davet ediyor karnımda karanlığım huzursuzlanıyordu. Yan etkisi kasığımda baş gösteren kasılmalar ilerleyen zamanla güçleniyordu. Karnıma elimi koyup içimden ona seslendim. 'sakinleş!' dedim hafifçe karnımı okşarken 'sakin ol herşey yolunda sadece biraz yorulduk!'

"Sami Akın'ın yakınları sizmisiniz?"

"Evet!" İç sesimi bölen polis memurunun sesi ile annem heyecanla ayağa kalkıp onu yanıtladı. Polis memuru, işaret ettiği yere kadar bizimle beraber geldi. Odaya açılan bir kapı vardı burası ziyaretçi odasıymış. Anneler, babalar, eşler, çocuklar, kardeş ve daha niceleri sevdiklerini görmeye belkide bir umudu yeşertmeye gelmişlerdi. Kapıdan girince sol tarafta bir polis memurunun durduğu ahşap masaya doğru ilerledik. Bizim arkamızdan kapı tekrar açılınca, babamın içeriye getirildiğini gördük. Babamı karşımda görünce hızla masanın diğer tarafına geçip sımsıkı sarıldım. Benim babamdan ayrılmamı bekleyemeyen annem, babam daha hareket etmeden kollarına atıldı. Masaya oturduğumuzda annem babama seslenirken babam başını kaldırıp önce anneme, sonra bana baktı. Elini yanağımda gezdirip hüzünle gülümsedi. Gözleri kan çanağına dönmüş babamı daha önce hiç bu kadar zayıf düşmüş görmemiştim. Sanırım durumlar kötü yeni ve yine herşey benim yüzümden. Ben gitmeseydim babam o Allah'ın cezası adamı vurmayacaktı. Ben babamı bu halde görmeyecektim.

"Baba, nasılsın? Ne dediler?"
Babam etrafına biraz baktıktan sonra soruma cevap olarak "Bitti!" dedi bu kelime sorduğum soruya cevap yerine nokta koydu. 'Bitti' demek bittim artık ben yokum yolunuza devam edin mi demek? Yoksa 'hazırlanın gidelim!' mi? Hislerim, ilk seçeneğe onay versede kalbim ikinci seçenekten yanaydı.

"Sami, ne demek bitti? Alt tarafı bir sıyrık değilmi?" Annemde benim gibi arafta kalmış olsada keza oda farkındaydı 'bitti' demenin ne anlama geldiğinin.

"Adamların kolları uzun hatun bir sıyrık bile olsa beni burada yakacaklar. Onların amacıda bu zaten farkındasın değilmi! Şimdi ağlayıp yakınmayı bırak Zeynep'e dikkat et! benim yüzümden hayatı karardı." Dedi babam yokluğumda dokunmadığı sakallarının üzerinde avuçlarını gezdirip derin bir nefes aldı. Masanın üzerindeki elime dokundu, avuçladı.

"Seher, bugünüm yarınım..."dedi elini elimin üzerinde gezdirirken devam etti. Benim hayatım Zeynep! Doğuşunu, ilk adımını, ilk kelimesinin ne olduğunu duyamasamda benim kızım o, ve kızımı kızlarımızı al gidin buralardan nereye olursa beni düşünmeyin!" Aylar önce Şeyda'nın attığı mesaj aklıma geldi. 'gidelim buralardan şehir değiştirelim, hatta hatta ülke değiştirelim!' demişti! dudağımın kenarı hafif yukarı kıvrılırken gözümden bir damla aktı yanağımı sıyırdı geçti.

"Sen değildin onu yap-"
Annemin sözlerine başımı ani bir hareketle babama çevirdim. Babamın gözleri irileşmiş bir saniyeliğine bana bakıp başını anneme çevirdi. Anneme öfkeyle baktığı sırada başıyla kapıyı işaret etti.

"Kızım, sen bizi biraz yalnız bırakırmısın?" Babam beni yanlarından gönderince el mahkum kalktım. Babamda benimle beraber kalkıp başımı babamın göğsüne yasladım. Sıkı sıkı sarıldım babama bir daha hiç göremeyecekmiş gibi öptü yanaklarımdan. Kapıya doğru bir adım attım. Tekrar babama dönüp seslendim.

"Baba, bir isteğin varmı?"
Babama sorduğum soruyla başını iki yana salladı.

"Yok kızım. Kendine iyi bak!" Dudaklarımı birbirine bastırıp hafifçe gülümsedim. Dışarı çıktım, kapının hemen önünde bekleyen polis memuruna kantini sorduktan sonra tarif ettiği yere doğru ilerledim. Kantinden küçük boy bir su şişesi aldıktan sonra pantolonumun arka cebinden yirmi tl çıkarıp suyun parasını ödeyince para üstünü alıp annemle beklediğimiz yere gelip sandalyeye oturdum. Hep bir bekleyiş içinde gidiyordu hayatım sanki rotam bilinmezler adasını hedef almıştı. O ada benim son durağım olmayacaktı. Öngördüğüm hiçbir şey olmamıştı. Bilmediğim şey üzerine mahcup oluyorum kendime. 'sen değildin onu yapa - an' dedi annem bu ne demek? kim ne yapmıştı? babam bir suç falan mı üstlenmişti? Babam bir sürü şey söyledi hangisini yapmadı? ne yapmadı? Babamın sırrı ne? Bak gördün mü bununda bilmiyorum. Ben babamın yapmadığı o sırrınıda bilmiyorum. Fakat öğreneceğim. Er yada geç...

Bölüm sonu!

Sami'nin sırrını merak edenler varmı?

Cevaplarınızı yorumlarda bildirin lütfen!

AŞK'LA KALIN!❣️

Bölüm sonu!

Yorum!

AŞK'LA KALIN!❣️

BABAMIN GÜNAHIWhere stories live. Discover now