26

2.7K 215 34
                                    




"Ölümlü varlıklara özgü bütün zevkler ölümlüdür."
-Montaigne

***

Gerekli bütün eşyalarımı çoktan toplamıştım ve heyecanla akşam olmasını bekliyordum.

Akşam sekizden sonra yola çıkacağımız duyurulmuştu ve saat henüz altıydı. Dün gece Kovan'dan ayrılmadan önce mavi takımda olduğumu öğrenmiştim. Kovan'ın en iyileri mavi takımdaydı ve bunun için gerçekten ayrı heyecanlıydım.

Onlarla birlikte olmak beni belki de hayatta tutacaktı ve yeteneklerimi göstermem için iyi bir şanstı. Ne yeteneğim olduğunu ben de keşfedecektim ama kamptan elim boş dönmeye hiç niyetim yoktu.

Zaman geçirmek için duşa girdim ve üzerime en iyi spor kıyafetlerimi geçirdim. Saat yediye geliyordu. Oraya arabayla gitmeyeceğim için şimdiden yola çıkmaya karar verdim. Kovan'a vardığımda Merve'yi aradım.

Kovan'a birazdan geleceğini söylediği için onu bahçede beklemeye karar verdim. Merve ile aynı takımdaydık ve bu onunla yakınlaşmam için iyi bir şanstı. Henüz yeterince yakın olmadığımızı düşünüyordum.

Parkın girişindeki duvara kalçamı yasladım ve gelip gideni izlemeye başladım. Dün Merve'nin bahsettiği –sözde Kovan'ın en yakışıklığı- önümden geçip gitti. Ona bakmamaya çalıştım ama gerçekten Merve'nin dediği kadar vardı.

Genç bir kızın ona hayran olmaması için hiçbir sebep göremedim. Bir an içimdeki pişmanlıkla baş başa kaldım. Demir'e güvenmek yerine Onur'a güvenebilirdim. En azından onunla konuşmak için bir şansım olabilirdi.

Daldığım yerden omzuma vuran bir elle ayıldım. "Yakışıklı çocuk," dedi Demir gözlerini Onur'a dikmiş bakarken.

Gözlerimi devirdim. "Öyle," diye mırıldandım. Gerçeği saklamaya hiç niyetim yoktu.

"Ona da güvenebilirdin," dedi kollarını göğsünde birleştirdikten sonra. Siyah bir tişört giymişti ve kol kasları kolayca belli oluyordu.

"Ben de tam da bunu düşünüyordum." Duvarla arama mesafe koyup, doğruldum. "En azından onunla aynı takımdayım."

Birlikte Kovan'a doğru yürümeye başladık. Demir kaşlarını çatarak bana baktı. "Bana haksızlık ettiğini düşünmüyor musun?" diye sordu ciddiyetle.

Ben de aynı ciddiyetle Demir' baktım. "Sana çoktan teşekkür ettiğimi hatırlıyorum."

"En azından benim yanımda beni övebilirsin," diye söylendi yürümeye devam ederken.

Ondan biraz daha hızlı yürüyüp önüne geçtim. Ona bakarak arka arka yürümeye çalıştım. "Seni nasıl övebilirim ki?" diye sordum büyük bir abartıyla. "Bizim en güçlü liderimiz, en korkusuz, en görkemli, en.... en mükemmel..."

"Herkes bize bakıyor."

Durmak istedim ama ayaklarım benimle aynı fikirde değildi. Bu yüzden göz açıp kapayana kadar kalçamın üzerine oturdum. Demir şaşkınlıkla bana bakıyordu. Bense bize bakan insanlara kaçamak bakışlar atmakla meşguldüm.

Saniyeler önce birkaç kişinin dikkatini çekiyorken şimdi herkesin gözü bizim üzerimizdeydi. Elimi yere koydum ve kalkmak için hamlede bulundum ama yanımıza koşar adımlarla gelen Merve –sanki mümkünmüş gibi- dikkatleri daha da üzerimize çekti.

"Yağmuur!" diye seslendiğinde ismimi artık herkesin öğrenmesi benim için de sürpriz olmuştu. "İyi misin? Kalk hadi." Kolumdan tutarak beni kaldırmaya çalıştı.

FanusHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin