23

2.6K 243 68
                                    


"Dünya nasıl olması gerekiyorsa öyle.
Kendi kendini kurtaramayanı hiç kimse kurtaramaz."
-Pavese

***

Sinirle Kovan'dan çıktım.

Demir'inin de kuralının da canı cehennemeydi. Beni kandırdığına emindim! Ama neden beni oraya götürmek istemiyordu? Kamplarda neler olduğunu çok merak ediyordum.

Herkes şu an gece kamplarını konuşuyordu ve ben onları daha fazla dinlemek istemedim. Arabamı çalıştırıp eve doğru sürdüm. Caddeler ıssızdı, birkaç kaybolmuş dışında pek insan göremedim.

Dalgın halde ıssız yolda sürmeye devam ederken aniden önüme çıkan birine çarpmamak için bütün gücümle frene bastım.

Arabama çarpan adam asfalta düşüp gözümün önünden kaybolduğunda bir saniye bekledim. Arabadan inmeli miydim yoksa hiçbir şey olmamış gibi yoluma devam mı etmeliydim.

Belki de bir kaybolmuştu ve ölürse bile başıma bir iş gelmeyecekti. Ya büyük bir grubun üyesiyse diye geçirdim aklımdan. Bendeki bu şans oldukça, beş büyük gruptan birinin lideri bile olabilirdi. Hoş! Olsa bile tanıyacak mıydım sanki...

Yine de elim arabamın kapısına gitti ve yerde yatan adama bakmak için ilerledim. Mırıltılı inlemeler eşliğinde yerde kıvranıyordu.

"İyi misin?" diye seslendim ama cevap alamadım. Sırtı bana dönük olduğu için yüzünü göremiyordum.

Adama yaklaştım ve titreyen omzundan tutup yüzünü çevirdim. Yüzü kanlar içinde yatan kişi Anıl'dı.

"Anıl?" dedim ama çoktan onu kaldırmaya çalışıyordum. "İyi misin? Beni duyabiliyor musun?"

Ona çok hızlı çarpmamıştım. Bu kadar çok acı çekmesi anlamsızdı. "Yaralandın mı?" diye sorduğumda acıyla inledi ve yan duran bedeni bir anda sırtüstü asfalta serildi.

Kıyafeti kanlar içindeydi ve bir elini yarasının üstüne bastırıyordu. Kazağını yukarı doğru sıyırdığımda elimle ağzımı kapattım. Bu bir bıçak yarasıydı ve gerçekten çok kan kaybediyordu.

"Ne oldu?" diye sordum ama cevap verecek halde değildi. Gözlerini zor açıyordu. "Tamam," dedim. "Dayan. Seni ayağa kaldıracağım. Arabaya kadar yürüyebilir misin?"

Bütün gücümle Anıl'ı yerden kaldırdım ve yavaşça arabaya doğru yürüdük. Birilerinin bizi görmemesi için dua ediyordum. Anıl'ı arabaya bindirdikten sonra ben de yerimi aldım.

İki elini de karnında birleştirdim. "İyice bastır. Seni eve götüreceğim. Dayan lütfen," dedim. Soğukkanlı olmaya çalışıyordum ama sesim titriyordu.

Anıl benim arkadaşımdı. Aklıma arınma gecesi geldi. Beni gardıropta bulduğunda, sanki bir hayaletmişim gibi davrandığı için ona minnettardım. Hayatımı kurtarmıştı. Bu yüzden daha fazla kan kaybetmemesi için gaza bastım ve eve doğru sürdüm.

Evin önüne geldiğimizde Anıl tahmin ettiğimden daha fazla kan kaybediyordu. Her yer kan revan içindeydi. Vakit kaybetmeden onu eve çıkarttım.

Nefes nefeseydim. Gerçekten çok ağırdı ve hareket dahi edemiyordu. Onu koltuğa yavaşça yatırdım ve mutfaktan ilkyardım çantamı kaptım.

Kazağını çıkarması için yardım ettim. Üst üste aynı yerden birkaç kere bıçaklanmış gibiydi. "Uyuma," dedim gözlerimi yarasından ayırıp yüzüne baktığımda.

Yarası dikiş istiyordu ama ben daha önce sadece Demir'e bu işlemi yapabilmiştim. Deriye dikiş atmak hayatta yapabileceğim en zor şeylerden biriydi ve yeterince iyi değildim.

FanusWhere stories live. Discover now