71

360 36 3
                                    




Keyifli okumalar! 🌸

Yüksek bir binanın çatısından aşağı düşerken uyandım. Saçlarım terlemişti. Demir'e biraz daha sokulmak için yatakta kaydım fakat Demir'in yeri boştu.

"Demir?" Yatakta doğrulup odayı taradım. Saat üçü geçiyordu. Banyoya doğru ilerledim. Kapıya birkaç kez vurdum. "İçerde misin?" Ses gelmedi. Banyo boştu. Acaba lobiye mi inmişti?

Komidinin üzerindeki telefonumu aldım ve Demir'i aradım. Açmasını beklerken odadaki eksiklik gözüme çarptı. Silah kemeri yoktu. Telaşla camın önünde durdum. Hükümet binası aynı şaşaalıktaydı ancak herhangi bir hareketlilik yoktu. Telefonu açan olmayınca kendiliğinden kapandı.

Demir'in Serkan'ı bulmaya gittiğinden adım kadar emindim. "Serkan'ı sen değil de ben öldürürsem intikamın hala geçerli olur mu?" dediğinde bunu anlamalıydım. İçten içe bugünün zeminini hazırlıyordu.

Binaya nasıl girecekti? Girse bile oradan nasıl çıkacaktı. Üzerimi giyinirken korkudan titriyordum. Nasıl böyle bir şey yapabiliyordu? Öfkeliydim. Eğer ona bir şey olursa o binadan sağ çıkmaya da çıkarmaya da niyetim yoktu. Herkes ölmeye mahkumdu.

Otelden ayrıldım. Hükümet binasının ana kapısından giremeyeceğim için önce etrafı dolaşmaya karar verdim. Demir kaç saattir yoktu, binaya girebilmiş miydi ya da başka bir yere mi gitmişti? Bu soruların cevabı ben de yoktu. İçeride olsun ya da olmasın bu gece Serkan'ı öldüreceğimi biliyordum.

Karanlık sokaklara dalıp duvarların dibinden yürürken Serkan'ın oda numarasını hatırlamaya çalıştım. 514? 515?

Binanın arka kapısı görüş alanıma girdi. Açık olduğundan emindim. Etrafta kimseyi göremeyince saklandığım duvarın gölgesinden çıktım. Yola doğru bir adım atmıştım ki iki kişi koşarak kapıdan dışarı çıktı. Kendimi duvarın köşesine geri çektim. İkisi de etrafını taradı. Birini arıyorlar gibiydiler.

İlk ihtimal olarak aklıma Demir gelince nefes alış verişim hızlandı. Serkan'ı öldürmüş çıkmış olabilirdi. Ondan bir şekilde haber almalıydım. Kapıyı izlemeyi bırakıp binanın yan tarafına geçtiğimde zemin kattaki pencerelerden birinin açık olduğunu gördüm.

Pencereden kendimi içeri attım. Burası bir toplantı salonuna benziyordu. Oda karanlıktı. Odanın kapısını araladım ve koridoru dinlemeye başladım. Loş bir aydınlatma görüş açımı genişletiyordu. Kimse yoktu ama binanın içinde yankılanan ayak seslerini duyabiliyordum.

Odadan çıktığım gibi koşmaya başladım ve üst lata çıktım. En azından beşinci kata kadar çıkıp Serkan'ın odasını kontrol edebilirdim. Üçüncü kata çıktığımda kimseyle karşılaşmamanın rahatlığıyla derin bir nefes aldım. Ama bu rahatlama uzun sürmedi.

Asansör bu katta durdu ve iki kişi koridorda belirdi. Silahlıydılar. "O şerefsiz binaya nasıl girmiş?" diye sordu biri diğerine. Demir'den bahsettiklerini o an anladım. "Serkan kadının da geleceğini söyledi ama sanmıyorum."

Başımdan aşağı kaynar sular döküldü. Merdivene çöktüm. Demir gerçekten de buradaydı. Yakalanmış mıydı? Serkan beni de beklediğine göre öldüğünü sanmıyordum. Onları biraz daha dinlemek için kulak kabarttım ama artık duyamayacağım kadar uzağa gitmişlerdi.

Beşinci kata ulaştım. Burası sandığımdan daha kalabalıktı. Yangın merdivenlerinin boşluğuna gizlenip beklemeye başladım. Yaklaşık yedi kişi vardı. Adamlardan biri "Siktiğim adamını neden öldürmüyor da çatıya kadar çıkardı!" diye sitemde bulundu.

Diğer adam omuz silkti. "Kişisel sebepleri var bence," diye fikir yürüttü. "Biz gözümüzü dört açalım da kız geldiğinde onu da sahibinin yanına postalayalım."

FanusWhere stories live. Discover now