35

2.3K 199 58
                                    




Hayatını kazanmak zorunda olan bir kadın ihtiyatlı davranmalıdır.

Ben de yeni hayatım için hazırlıklı olmalıydım. Kendime kurmak istediğim yeni dünyayı öncesinde öğrendiklerimle kuracaktım. Peki ya ne öğrenmiştim?

Eğer hiçbir şey öğrenilmemişse, yeni kurulan yaşam öncesinin aynısı olacaktır, aynı sınırlar ve aynı sıkıntılar.

Bazılarımız annemizin karnından savaşçı doğarız. Ama ben onlardan biri değildim. Yine de özgürlüğümü korumak için savaşmalıyım.

Yola geç çıkmıştık bu yüzden sabaha karşı Kovan'daydık. Ben bütün yolu uyuyarak geçirmiştim. O kadar yorgundum ki bir an önce evime gitmek istiyordum.

Eşyalarımızla birlikte arabalardan indik. Kovan'ın önü sanki bir şenlik alanıydı. Turist kafilesi gibiydik.

"İyi iş çıkardın," dedi Merve bilmem kaçıncı kez. Birbirimize sarıldık. O da en az benim kadar yorgundu.

"Dinlenmelisin," dedim Merve'nin sırtını sıvazlarken.

"Dinleneceğim. Sen de doğru eve git," dedi bir baba edasıyla. Evlerimiz birbirine çok tersti bu yüzden hep ayrı gitmek zorunda kalıyorduk.

"Gideceğim," dedim söz dinleyecekmiş gibi. Birbirimizden ayrıldık. İkimiz de "Görüşürüz," dedikten sonra Merve önce ayrıldı.

Ben de valizimi sürüklemeye başladım. Ana yola çıkarsam bir taksiye binebilirdim. Hava çoktan aydınlanmıştı. En azından şu anlık kanunların olduğu bir şehirde yaşıyordum. Bu yüzden güvendeydim.

Ben Kovan'ın ana yoluna çıkan yokuşu valizimle birlikte çıkarken birden elime bir el değdi ve valizimi parmaklarımın arasından çekip aldı.

Dönüp baktığımda karşımda duran kişi Demir'di. "Nereye gidiyorsun?" diye sordu.

"Eve," dedim imalı bir sesle. Başka nereye gidebilirdim ki.

"Seni bırakayım." Valizimi tekrar Kovan'a doğru sürükleyecekti ki valizimin kolundan yakaladım. Ellerimiz birbirine değiyordu.

"Gerek yok," dedim hızla. İkimiz de önce birbirimize daha sonra valizi sıkıca tutan ellerimize baktık. "Kendim giderim." Gülümsedim.

"Yorgunsundur," dedi ikna edici bir sesle. "Seni beş dakikada eve götüreceğime söz veriyorum," dediğinde güldüm çünkü bu teknik olarak imkansızdı.

"Araban uçuyor mu?" diye sordum alayla.

Valizi elimden çekti ama hareket etmemişti. Benim yanıtımı bekliyordu. "Bebeğimin neler yaptığını tahmin bile edemezsin." Arabasından hep bu şekilde bahsetmesi sinir bozucuydu.

"Pekala," dedim mırıldanarak. En azından Demir'le gidersem eve daha hızlı gidebilirdim. Hava soğuktu ve taksi beklerken donmayı da istemiyordum. Şu an inanılmaz tembel hissediyordum.

"Bakalım bebeğin neler yapabiliyormuş," dedim onunla birlikte arabasına doğru yürürken. Demir'in arabası her zaman buradaydı. Ben de arabamı sürekli benimle birlikte gezdirmeye alışmalıydım.

Demir valizimi arabanın bagajına yerleştirdi. Kendi valizi de çoktan yerleştirilmişti. Birlikte arabaya bindik. Gerçekten rahat ve konforlu bir arabası vardı. Demir'in arabasına bindikten sonra kendi arabam bana rahatsız bir sandalyeyi anımsatıyordu.

Ana yola çıktığımızda araba da yavaş yavaş ısınma başlamıştı. "Tebrik ederim," dedi Demir gece ki oyunu hatırlatarak. "Nasıl yaptığını duydum." Tepkimi ölçmek için bana baktı. "Akıllıca bir hamle."

FanusWhere stories live. Discover now