34. Bölüm ║ ''Güzel şeylerde oluyor.''

ابدأ من البداية
                                    

Cümlenin sonuna doğru gözleri Barkın'a kaymış, cümlesini bitiremeden şaka olduğunu iddia etmeye başlamıştı. Barkın'la göz teması bile kurmadan elimi uzattım.

''Telefonunu verir misin? Numaramı yazacağım.''

Söylediklerime karşılık bir anlık tereddüte düşse de benim ciddiyetimi fark ettiğinde elleri şortunun cebine gitmişti. Cebinden önce anahtarlık, ardından siyah bir cüzdan ve nihayetinde de telefonunu çıkarabilmişti. Telefonun ekranını açıp yüzüne doğru yaklaştırdı. Telefonda tuş takımına girerek telefonu bana uzattı. Elinde kalan cüzdan ve anahtarını da cebine tekrar koydu.

Telefon numaramı kaydedip tekrar uzattım. 

''Basketbol mu oynayacaktık Barkın?''

Beni potanın karşısına doğru ilerletip tam ortaya geldiğimizde durdu. Bulut'a el işareti yaparak topu istediğini belirtti. Topu eline alıp kucağıma bıraktı. Bulut yanımda diz çöküp işaret parmağıyla potayı gösterirken, ''Oraya atmaya çalışacaksın.'' demişti. Bir an için dalga geçtiğini düşünsem de bu cümleyi ciddiyetle söylemesi şok olmama neden olmuştu.

Barkın bir yandan gülerken diğer yandan da, ''Hadi canım, ciddi olamazsın. Meva'da tel örgünün arkasına atması gerektiğini düşünüyordu zaten.'' diyerek dalga geçmişti. Yani gülmekte haklıydı, Bulut'u aptala anlatır gibi anlatması cidden komik bir durumdu.

Bulut gözlerini devirerek doğrulmuştu. Kaşları çatıktı. Bozulmuştu anlaşılan. 

Konuyu değiştirmek için, ''Saat kaç Barkın?'' dediğimde Barkın'ın kolunu uzatıp saate bakmamı sağladı. 

15:24.

Daha akşama çok vaktimiz vardı. Buradan sonra gideceğimiz o özel yeri çok merak ediyordum. Barkın'ın özel olarak nitelendirdiği bir şeyse kesinlikle fazla hoşumuza gidecek bir şey olmalıydı. Düşündükçe heyecanlanıyordum ama ne sürpriz olabileceğini tahmin dahi edemiyordum. Karşınızdaki insan Barkın ise hayal gücünüz ve lügatınızdaki kelimeler aşırı yetersiz kalırdı. 

Barkın elimdeki topu işaret ederek, ''Hadi bakalım. Güveniyorum sana. Geleceğin NBA oyuncusu be.'' diyerek beni iyice gaza getirmeye çalışmış ve bunu da layığıyla başarmıştı. 

Elimdeki topu kaldırıp kafamın hizasına kadar getirdim. Basketbol potasıyla bulunduğum bölge arasında matematik açı problemi çözüyor gibi hissediyordum. Birkaç dakika oyalandıktan sonra gözlerimi kapatıp topu fırlattım. 

''Kafama atsaydınız!''

Kız sesi işitmemle kapalı olan gözlerim aynı yavaşlıkla açıldı. Gözlerim biraz etrafı taradı. Kızı değil, topu arıyordum. Basketbol potasının etrafında olmayan top.. Şaka olmalı. Kıza atmış olamazdım herhalde.

Barkın Bulut'a dönerek, ''Haklıymışsın. Meva'ya önce potaya atması gerektiğini öğretmemiz gerekiyormuş.'' deyip umutsuz bakışlarıyla birbirlerini süzdüler.

Bulut önce kıza iyice bakıp ardından eliyle ağzını kapatmıştı. ''Meva benim minik fareme nasıl top atabiliyorsun?'' dedi şaşkınlıkla. Gözlerimi açıp bakışlarımı Bulut'un baktığı yere çevirdim. Çatık kaşlarıyla bizi süzen bir kız vardı. Ne kadar yapmamış olmayı dilesem de kızın hemen ayakucunda topun bulunmasıyla birlikte oklar bütün delilleriyle beni gösteriyordu.

Bulut direkt kızın yanına doğru ilerledi. Kulağına doğru eğilip bir şeyler söyledi. Allah bilir neler söylüyordu. Kız gülerek bize baktı. Eğilip yanındaki basketbol topunu alıp Barkın'la bana doğru yaklaşmıştı. Bulut ne demişti de birden tepkiyi bırakıp böyle davranmaya başlamıştı? Tuhaftı. 

Düz kahve saçları omzunda bitiyordu. Saçlarının arasında yer yer kızıl saç tutamları vardı. Boyu baya kısaydı. Bulıt'un minik fare demesine şaşırmamıştım şu anda. Sol elmacık kemiğinde üç ben vardı, üçgen oluşturuyorlardı. Çizgili tişörtü ve siyah dar pantolon giymişti. Botlar.. Ağustos ayında bot giyebilecek kadar çok seviyor olmalıydı. Tarzı oldukça marjinaldi.

 Karşıma kadar gelip tek eliyle topu uzattı. Topu elinden aldığımda indirmeyerek tekrar uzatmıştı, ''Kusura bakmayın. Aniden olunca sinirlerime hâkim olamadım biraz.'' 

Başımı iki yana sallayıp, ''Önemli değil.'' dedim sözcüklerimin arasına gülücük ekleyerek. O da aynı şekilde karşılık vermişti.

Bulut kıza yönelip, ''Tanışalım mı? Tek takılıyor gibiydiniz.'' dediğinde şaşkınlıkla Bulut'a baktım. Krizi fırsata çevirmek bu olsa gerekti. Çok mutlu görünüyordu. Belkide Bulut'un hiçbir zaman yapamayacağı bir duruma bahanesi olmuştum. İlk defa bir beceriksizliğim iki insanın mutlu olmasına yol açabilirdi. Umarım..

Kız, ''Tabii.. Açelya ben.'' dediğinde sırasıyla isimlerimizi söyledik.

''Bulut.''

''Meva.''

''Barkın ben de.'' 

Kız başıyla onaylayıp isimlerimizi yüzlerimize bakarak tekrarladı. Ezberlemeye çalışıyordu. Bu sırada diğer potadaki Barkın'ın diğer arkadaşları yanımıza gelmişti. 

İçlerinden birisi, ''Barkın hazırmış.'' dedi göz kırparak. Ne hazırdı? Hazır olan neydi? Barkın'ın sürprizi miydi bu?

Barkın gözleriyle beni süzdükten sonra tek kaşını havaya kaldırdı. 

''Hazır mısınız Meva Hanım?'' 

Sertçe yutkundum, sonra mırıldandım.

''Düşündüğüm şey mi?''

''Düşündüğünden çok daha fazlası.''


•••

BÖLÜM SONU! 

Bölüm hakkındaki düşünce ve yorumlarınızı buraya alalım.

Kitabımıza yeni bir karakterimiz girdi. Açelya.. Bu karakteri rüyamda gördüm. Bana ve kitabıma çok iyi gelecek bir karakter olduğunu düşünüyorum. Umuyorum ki sizde benimsersiniz.

Oy ve yorumlarınızı bırakırsanız beni çok mutlu edersiniz.

Yeni bölüm.. Belki yarıınn belki yarından da yakıın.. Çok çok yakında sizinle olacak. 

Barkın'a aşık olabilirsiniz kemerlerinizi mutlaka bağlayın. :d

Sizi çok seviyorum. 

Okuyan gözlerinize sağlık diyorum... ♥


UMUTSUZ VAKA  ღ uçmayı bilmeyen kelebekحيث تعيش القصص. اكتشف الآن